Fotoğraf: Ayşegül Özbek- İstanbul Yeşilköy Sahili
"Çocukların oyun oynamaları, kendileri tarafından başlatılan, kontrol edilen ve yapılandırılan herhangi bir davranış etkinlik ya da süreçtir. Oyun, ne zaman ve nerede fırsat doğarsa o zaman ve o yerde oynanır."
İzmir Çocuk Çalışmaları Ağı Genel Koordinatörü Süleyman Gök çocuk hakları kapsamında oyunu böyle tarif ediyor.
Çocuklara bakan kişilerin oyun oynanacak ortamların yaratılmasına katkıda bulunabileceğinin altını çizerken ekliyor:
"Ancak oyunun kendisi bir zorunluluk değildir; oynamak çocuğun içinden gelir, herhangi bir amaca götüren bir araç olarak değil kendi başına değer taşır. Oyun hakkı bir anlamda katılım hakkının gündelik hayata geçme şekillerinden biridir. Oyun aracılığı ile çocuklar sosyal ve kültürel hayata katılım gösterir, kendi oyun kurallarını ve aktivitelerini, yetişkinlerin hakimiyeti dışında belirleyebilir. Yani çocuklar oyunlarında kendilerini tam anlamı ile ifade ederler."
Gösterge seti
Yerel düzeyde çocuk haklarının geliştirilmesi ve ana akım hale getirilmesi için çalışan İzmir Çocuk Çalışmaları Ağı, yakın zaman önce çocuğun oyun hakkını gündemde tutmak ve hak temelli bir yaklaşım ile savunuculuğunu geliştirmek için bir gösterge seti hazırladı.
Oyun oynamanın çocuğun sağlığı, eğitimi, gelişimi, toplumsal hayata katılımı ve şiddetten korunmasında önemli bir rolü bulunduğunun altını çizen Gök, gösterge setinde yerel yönetimlerin çocuğun oyun hakkının geliştirilmesine yönelik neler yapması gerektiğine dair yapısal ve süreç göstergelerinin de yer aldığını aktarıyor.
"Bu göstergeler oyun alanlarının güvenilir olmasını ve tüm çocukların hiçbir şekilde geride bırakılmaksızın erişilebilir olmasını içeriyor. Genel olarak baktığımızda çalışmalarımızda gördüğümüz en önemli boyut ne yazık ki oyun alanları çocukların gelişimsel özelliklerine uymayan, tek tip ve standardı olmayan bir şekilde oluşturuluyor.
Kapsayıcı oyun alanları
"Ülkemizde yoğun şekilde mülteci/göçmen çocuğun da olduğu düşünüldüğünde oyun alanlarının kapsayıcı bir şekilde ele alınması gerekli. Bunun yanı sıra söz konusu durum engelli çocuklar için de geçerli. İzmir özelinde değerlendirdiğimizde ne yazık ki oyun alanları erişilebilirlik düzeyi zayıftır. Engelli çocukların yanı sıra oyun alanları toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin de yaratılmasına neden oluyor. Oyun alanlarında yer alan oyuncakların belirli cinsiyet kodlarını vurgulaması, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetip gözetmediği de önemli konu."
Çocuklar için oyun alanları yaratmak, mevcut alanları geliştirmek ve çocukların erişilebilirliğine sunmak karar vericilerin lütfu değil bir sorumluluğu olduğunun altını çizen Gök, oyun alanlarının güvenlik zafiyetlerinin ve açıklarının çok yoğun bir şekilde yaşandığını belirtiyor ve bu konuyla ilgili olarak ise şunları söylüyor:
"Oyun alanlarının güvenlik boyutu ihmal ediliyor"
"Ne yazık ki çoğu mahallede bulunan parklar yeşil alandan uzak, güvenlik kamerasından yoksun, oyun alanlarında çakıl, kum gibi çocukların vücut bütünlüğüne zarar verici malzemelerden oluşuyor. Bunun yanı sıra oyun alanlarında bulunan tehlikeli materyaller de zaman zaman çocuklara zarar veriyor hatta ölümlerine yol açıyor.
"Bunun en somut örneğini geçen hafta gördük. Parktaki hamamın su deposuna merdivenle tırmanan küçük çocuk dengesini kaybederek içine düştü. İddiaya göre, deponun üzerinde herhangi bir güvenlik kapağı yoktu ve depo sadece tahta parçasıyla kapatılmıştı. Kısaca diyebiliriz ki Türkiye'de oyun alanlarının güvenlik boyutu çok ihmal edilen bir konu. Çocuklar için park yapmak sadece iki üç tane oyuncak getirmekle yerine getirilmemektedir. Yerel yönetimler ve konu ile ilgili sorumluluğu bulunan bütün aktörlerin dikkatli davranması çocuğun hakkının gözetilmesini sağlamalıdır."
(AÖ)