Civil Rights Defenders’in düzenlediği 1. Bölgesel Gazetecilik Günleri 2-3 Ekim’de Saraybosna’da gerçekleşiyor.
Etkinliğin ilk günü, Civil Rights Defenders Başkanı Benedicte Berner’in açılış konuşmasıyla başladı.
Ardından Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatović’in mesajı okundu.
“Yükselen sağcı tehditler: İktidarın tekleşmesi ve gazetecilik” başlıklı oturumda gazeteciler söz aldı.
BBC’den Nick Thorpe, gazeteci Beril Eski, European Roma Rights Centre’dan (ERRC) Bernard Rorke ve Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı – Bosna Hersek’ten (BIRN BiH) Mirna Buljugić’in konuştuğu oturumun moderatörlüğünü Benedicte Berner yaptı.
“Gazetecilerin birlikte çalışabilmesi önemli”
Berner açılış konuşmasında, Civil Rights Defenders’ı ve hangi alanlarda faaliyet gösterdiklerini anlattı; insan hakları, ifade ve medya özgürlüğü, gazetecilerin haber verme hakkı, savaş suçları ve nefret suçları alanlarında çalıştıklarını söyledi.
Tüm dünyada sağcı iktidarların yükseldiğinden ve bunun ifade özgürlüğünü nasıl etkilediğinden bahseden Berner, buna paralel olarak son yıllarda gazetecilerin daha fazla tehdit ve tacizle karşı karşıya kaldığından bahsetti.
“Otoriter devletlerde yaygın olarak gördüğümüz üzere gazetecilere yönelik düşmanlık yükseliyor. Sadece belirli ülkelerde değil birçok Batı ülkesinde de bunu gözlemliyoruz. Otoriter rejimlerde görmeye alışık olduğumuz durumla, artık Avrupa Birliği ülkelerinde de karşılaşıyoruz. İktidarların ‘Gazeteciler ya bizimlesiniz ya bize karşısınız’ şeklindeki bakış açısı güçleniyor. Otoriter liderler insanlar adına konuştuklarını iddia ediyor ‘Ben sizin sesinizim’ diyerek… Ayrıca siyasi ve ekonomik baskılar da artıyor.”
Anlattıklarına Türkiye’den de örnek veren Berner, 2013 yılındaki “tapelerden” ve seçimler öncesimedyanın nasıl kullanıldığından da söz etti.
“İnterneti demokratik mücadele için önemli bir araç olarak görüyoruz. Ancak otoriter devletlerde bu da bir baskı aracı olarak kullanılıyor. İktidarlar duygulara seslenen, dedikodulara dayanan hikayelerle korku yaratıp bunu yönetmenin bir aracı olarak kullanıyor. Buna karşı ne yapabiliriz? Gazeteciliğin temellerini korumalı, demokratik siyaset için gerekli olan objektif gazeteciliği desteklemeliyiz. İyi veya kötü gazeteciliğin kararını liderler veremez.”
Berner gazetecilerin uluslararası platformda birlikte çalışmasının öneminin de altını çizdi.
“Devlet kurumları gazetecileri korumalı”
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatović de panele yolladığı mesajında, gazetecilere yönelik baskıları ve saldırıları hatırlattı:
“Gazetecilere ve ailelere yönelik baskı ve saldırılar birçok farklı formda meydana geliyor. Direkt tehditler, saldırılar ya da yargı yoluyla baskılarla gerçekleşebiliyor. Gazeteciler, sivil toplum ve hükümetler bu saldırılara karşı durmalıyız. Uluslararası otoritelere medya özgürlüğüne dair yasalar için baskı yapmalıyız. Devlet kurumları gazetecileri korumalı.”
“Gazeteciler otosansür geliştirdi”
Ardından söz alan Beril Eski de Türkiye’de medyanın genel durumundan ve sivil toplumda bir medya çalışanı olarak tecrübelerinden bahsetti.
Söze “Türkiye gazeteciler için en büyük hapishane” diye başlayan Eski dünyada en çok gazetecinin hapsedildiği ülkenin Türkiye olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:
“Medyanın yüzde 90’ı hükümet tarafından direkt ya da dolaylı olarak kontrol altında ve hükümet politikaları doğrultusunda haber yapıyorlar. Hükümete karşı yaptığınız herhangi bir haberle kolayca hapsedilebilirsiniz. Sizi istedikleri sürece hapiste tutabilirler. Bu yeni normalimiz oldu. Herkes de buna alıştı, uluslararası toplum da dahil. Bu artık bir kriz olarak görülmüyor bile. Yıllardır da bu şekilde devam ediyor.
“Hükümet çalışanları ya da büyük şirketlerce yolsuzluk haberlerine tazminat davaları açılıyor, gazeteciler sadece hapis cezasıyla değil yüksek para cezalarıyla da karşı karşıya. Dolayısıyla gazeteciler büyük bir otosansür geliştirdi.
“Cemal Kaşıkçı olayını hepiniz biliyorsunuz. Türkiye sadece yerel gazeteciler için değil uluslararası gazeteciler için de tehdit oluşturuyor. Neden Kaşıkçı’yı öldürmek için Türkiye’yi seçtiler?
Bağımsız gazeteciler “kara listelerde”
Budapeşte’de çalışan Bernard Rorke de propagandanın toplum üzerindeki rolünden ve Macaristan’daki durumdan söz etti.
Rorke Macaristan’daki otoriter rejimle birlikte, gazetecilerin böyle durumlarda neler yapabileceklerine dair tartışmalar yürüttüklerini anlattı.
Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın seçim öncesi yaptığı konuşmayla medyayı hedef aldığını, seçim sonrasında da birçok medya kuruluşunun kapatıldığını ifade eden Rorke, hükümetin bağımsız gazetecilere yönelik karalama kampanyası yürüttüğünü, “kara listelerin” olduğunu anlattı.
Gazetecilerin sosyal medyadan da sistematik olarak hedef alındığını belirten Rorke, hükümet sözcüsünün bir gazeteciyi “pislik torbası” olarak nitelediğini anlattı.
“Hükümetin kontrol ettiği ‘medya makinesi’ mülteciler hakkında haber yapan bağımsız gazetecileri terörle bağlantılı olarak lanse etti. Korku yaratan haberlere imza atan bazı gazeteciler de bunun için hükümetten direkt olarak emir aldıklarını, hatta bazı haberlerin kendilerine Orban’ın ofisinden kelime kelime yazdırıldığını anlattılar. Bu propagandanın ardından ülke daha fazla İslamafobik oldu, romanlara ve LGBTİ bireylere nefret söylemi arttı.”
“Medya özgürlüğü günden güne kötüleşiyor”
Bosna’daki gazetecilerin durumunu da Mirna Buljugić anlattı, ülkede basının özgür olmadığını söyledi.
“Bosna’daki medya özgürlüğü günden güne kötüleşiyor. Sadece geçen yıl gazetecilere 14 fiziki saldırı gerçekleşti. Geçen hafta futbol taraftarları Radio Sarajevo’ya saldırdı. Bir futbol fanı kokain bulundurmaktan hapsedilmişti, bu haberin çıkarılmasını istediler. Bosna Hersek’teki durumdan en taze örnek bu…”
Hükümetten kendilerini korumasını talep ettiklerini ifade eden Buljugić, “Birinin öldürülmesini mi bekliyorsunuz?” diye sordu.
Ülkede gazetecilerin güvende olmadığını belirten Buljugić, “Gazetecilerin daha iyi korunmaya ihtiyacı var. Bosna Hersek’te organize suç oranı yüksek, bunu haberleştirmeye çalışanlara yönelik tehditler de öyle.”
Gazetecilerin yargısal koruması olmadığını söyleyen Buljugić, “Burada cezasızlık hüküm sürüyor” dedi ve gazetecilerin kendi arasındaki dayanışma eksikliğinin de başka bir problem olduğunu ifade etti.
Konuşmaların ardından, yazar ve programcı Nick Thorpe “belgesel film ve gazetecilik”, Organize Suç ve Yolsuzluğu Haberleştirme Projesi’nden gazeteci ve eğitmen Lawrence Marzouk “veri gazeteciliği”, Civil Rights Defenders’dan Tommaso Nodari “AB kanalları ve kurumlarında lobi faaliyeti” ve yazar Philip Merrel “Sahte öyküyü anlamak ve mücadele etmek” başlıklı atölyeleri düzenledi. (AS)