İstanbul’daki İsveç, Hollanda ve Almanya Başkonsoloslukları Civil Rights Defenders ile birlikte, 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü öncesine “İnsan Hakları Panelleri” düzenledi.
Panellerin adresi İstanbul Gümüşsuyu’ndaki Almanya Federal Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğuydu. Burada ‘Dezenformasyon çağında insan haklarını savunmak’, ‘Gençlik ve insan hakları’ ile ‘Kadın hakları hareketi: Zorluklar ve imkanlar’ başlıklı oturumlar yapıldı.
Panellerin açılış konuşmasını Almanya’nın İstanbul Başkonsolosu Dr. Regine Grienberger, İsveç’in İstanbul Başkonsolosu Johanna Strömquist ve Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Arjen Uijterlinde yaptı.
Regine Grienberger, dünyanın dört bir yanında otoriterliğin yükselişine tanıklık ettiklerini söyleyerek insan haklarının önemine vurgu yaptı:
“Yurttaşların seslerinin kısıldığını, kontrol ve dengenin kaymaya başladığını bir dönemden geçiyoruz. Dünya düzeni bozuluyor.
Avrupa’daki son seçimler de gösteriyor ki sağ kanat politikalarını üretenler özellikle mülteci karşıtlığıyla son seçimlerin kazanını oldu. Eşitlik kaybeden taraf oluyor.
İklim krizi her geçen gün daha fazla kendini hissettirirken insanlar evlerini, işlerini, yaşamlarını kaybediyor. Avrupa’da ve Orta Doğu’da savaş halen devam ediyor. Barış halen uzak bir olasılık. Birçok masumun yaşamı son buldu.
Fikir alışverişi ve politikaların sunulmasının yerini nefret söylemleri alıyor. İyi fikirler tartışılacağına nefret söylemleri çarpışıyor. Bütün bu gelişmelerin farkında olmamız gerektiğini düşünüyorum. O nedenle insan haklarını konuşmak büyük önem taşıyor. Bugün konuşacağımız konu da tam olarak bu”
"İnsan hakları, insanlık tarihinin mihenk taşlarından"
Johanna Strömquist de benzer bir konuşma yaptı. “Demokrasiyi birlikte güçlendirmemiz gerekiyor” dedi.
Daha fazla barış ve daha güçlü ekonomilerin ön plana çıkartılması gerektiğini savunan Strömquist, “Otoriter güçler hukuka dayılı dünya düzenini tehdit ediyor. Güçlü olanın sözü geçer ilkesi azımsanıyor. Rusya halen Ukrayna’yı işgal ediyor, Orta Doğu’da çatışmalar devam ediyor. Bu Avrupa ve dünyanın kalanında istikrarsızlıklara neden oluyor. İnsan hakları için çalışıyoruz. Herkesin özgür bir şekilde yaşaması gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.
Arjen Uijterlinde de, insan hakları yolunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) önemine değindi. “İnsan hakları, insanlık tarihinin mihenk taşlarından” dedi.
"Sosyal uyumun altı oyuluyor"
Hemen ardından oturumlara geçildi. Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erkan Saka’nın moderatörlüğünde Swantje Kortemeyer (Almanya Federal Dişileri Bakanlığı Stratejik İletişim Daire Başkanı) ve Kerem Çiftçioğlu (Hafıza Merkezi İletişim Direktörü) ‘Dezenformasyon çağında insan hakları’nı konuştu.
Swantje Kortemeyer “Dezenformasyon için toplumdaki kutuplaşmalar kullanılıyor. Bu da insan hakları ihlallerine sebebiyet veriyor. Hedef toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ya da azınlık grupları olabiliyor. Platformların sorumluluğu var” derken, Kerem Çiftçioğlu “Hakikat ve bilgi arasında fark var. Hakikat maliyetlidir. Bilgi öyle değildir. Daha fazla bilgi her zaman hakikate götürmez. Teknolojik gelişmeler demokrasilerin işleyişini değiştirdi. Öfke, nefret gibi hislerin öne çıktığını görüyoruz. Bu da demokrasiyi aşındırıyor. Sosyal uyumun altını oyuyor” diye konuştu.
"Uluslararası heyetlerde gençler yok"
“Gençlik ve insan hakları başlıklı oturum” başlıklı oturumun moteratörlüğünü GoFor Program Yöneticisi Ezgi Gedik üstlendi. “Gençlerin insan hakları hareketi içinde yeri nedir ve olmalıdır” diye sordu.
İzot Ergün (UniKuir Gönüllüsü – Koç Üniversitesi öğrencisi) “25 Kasım sonrası bir arkadaşım gözaltına alındı. Sınavları vardı. Maalesef Türkiye’de sokaktaki aktivizim tehlikeli bir boyutta. Bir genç olarak alanınızda var olmaya çalışırsınız. Hayatınızı idame ettirmeye çalışırsınız. Hayatımız mücadele içinde geçiyor. Gençlerin insan hakları konusunda bir söylem üretilmesi için belli bir refah seviyesinde olması gerekiyor. Ama Türkiye’de gençler daha en başta barınma ve yemek problemiyle karşı karşıya. Hükümetsel sorunları aşmamız gerekiyor. İnsan hakları alanında daralmaya devam ediyor” dedi.
Sara Bahgat (Hollanda Dışişleri Bakanlığı ve ‘Gençlik ve Cinsellik için CHOICE’in Gençlik Elçisi) ise “Uluslararası heyetlerde gençler yok. Gençlerin temsiliyeti BM nezdinde bile oldukça sorunlu. Yaşı ileri kişiler politikayı domine ediyor. Hollanda’da yetişen biri olmak pek çok ayrıcalığı beraberinde getirse de sorunlar yok değil. Kutuplaşma son dönemde yaygınlaşmış durumda. Gençler bölünmüş durumda” ifadelerini kullandı.
"Hepimizin İstanbul Sözleşmesi'ne ihtiyacı var"
Son oturum ise “Kadın hakları hareketi: Zorluklar ve imkanlar” başlığını taşıyordu. Moderatörlüğü üstlenen kadın hakları savunucusu, avukat Aylin Onursev, Türkiye’de kadın haklarına karşı saldırıları özetleyerek başladı.
Hemen sonrasında Dayanışmanın Kadın Hali Derneği Başkanı avukat Aslı Pasinli, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesini fesih sürecine giden yolu Kürt kadın hareketi ve kayyımların STK’lere bakış açısıyla anlattı.
“Türkiye 2011’de İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısıydı. Türkiye’yi zorlayan Diyarbakır Barosuna kayıtlı bir avukatın yaptığı başvuruydu. AİHM, Nahide Akgün erkek şiddetinden korumadığı için 2009’da Türkiye'ye ceza vermesi İstanbul Sözleşmesine giden yolu açtı.”
Pasinli ardından BDP’nin (devamında HDP ve DEM Parti) uygulamaya koyduğu eş başkanlık uygulamasından bahsetti. Bunun kadınlar için bir dönüm noktası olduğunu söyledi. “O dönem Türkiye’de kadın belediye başkanı sayısı 13 iken BDP’nin kazandığı illerde 24 kadın temsilci vardı” diye konuştu.
Dr. Åsa Eldèn de (Uppsala Üniversitesi), benzer şekilde İstanbul Sözleşmesinin öneminden bahsetti. “Demokratik olarak geriliyoruz. Hepimizin bu sözleşmelere, insan hakları araçlarına ihtiyacı var.” diyerek bitirdi.
"Türkiye üyelik sürecini devam ettirmeli"
Panelin ardından Hollanda Başkonsolosluğunda resepsiyon yapıldı. Resepsiyon öncesinde Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Thomas Ossowski bir konuşma yaptı. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde olmasını istediklerini söyledi.