Bu kitap, yakın geçmişe dair. Son yıllarda farklı ülkelerde ortaya çıkan neoliberalizm karşıtı isyan hareketlerini, yurttaş gazeteciliği ve medya aktivizmi biçimleri ve pratiklerini anlamlandırabilmemiz için 90’lara geri dönmemiz şart.
90’lı yıllar toplumsal, ekonomik, kültürel, siyasi alanlarda birbirine paralel iki dönüşüme sahne oldu. Küreselleşme olgusu ile küreselleşme karşıtı ya da alternatif küreselleşme hareketlerinin yükselişi ve internet ile dijital iletişim teknolojilerinin kitleselleşmesi, bunların ticari ve eğlence amaçlı kullanımlarının yanısıra aktivist kullanımlarının keşfedilmesi.
Arka fonda Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’na, Dünya Ticaret Örgütü’ne, kapitalizmin kurumlarına, ABD’nin Irak’ı işgaline karşı yükselen yeni sosyal hareketler, Chiapas’tan Seattle’a “Başka Bir Dünya Mümkün” sloganıyla haykıran ve interneti ‘devrimci’ ve alternatif bir iletişim aracı olarak kullanan aktivistler…
Otonom Medya, bu dönüşüm sürecine odaklanan ve her biri farklı medya formatlarını inceleyen makalelerden oluşuyor. Makaleleri yazanlar ise alternatif ve otonom medya çalışanları, akademisyenler, medya aktivistleri.
Kitap, Kanadalı akademisyen ve aktivist Scott Uzelman’ın medya aktivizmi üzerine kavramsal tartışmasıyla başlıyor.
Medya aktivistlerini tipik bir ülke, yaş, toplumsal cinsiyet, ırk ya da sınıf profiliyle betimlemenin mümkün olmadığını belirten Uzelman’a göre, içinde yaşadığımız medya manzarasını değiştirmek için mücadele eden, farklı sosyal gruplardan gelen herkes medya aktivisti olabilir. Uzelman, medya aktivistlerinin amaçlarını şöyle açıklıyor:
“Medya aktivistleri anaakım medyayı daha geniş bir düşünce ve perspektif çeşitliliğine açmak, egemen kültür, ticari ve siyasi mesajları altüst etmek, düzenlemeyle ya da yasal baskı yoluyla medya pratiklerini ve sahiplik yapılarını yeniden biçimlendirmeye ve/veya kurulu geleneklerle kökten bağını koparan katılımcı ve demokratik iletişim biçimleri yaratarak egemen medyayı atlatmak için çalışıyorlar.”
Sosyal hareketleri sahalarda yatay olarak büyüyen, gündelik hayatın yüzeyinin hemen altında bağlantılar kuran ve eninde sonunda beklenmedik biçimlerde patlayan rizomatik organizmalara benzeten ve medya aktivistlerinin sosyal ve çevresel adalet için hareketlerin can alıcı katalizörleri olduğunu söyleyen Uzelman, medya aktivistlerini iki gruba ayırır:
1- Anaakım medyayı düzeltmeye çalışan alternatif medya aktivistleri
2- Katılımcı ve demokratik yeni iletişim biçimlerini teşvik ederek anaakım medyayı baypas etmenin yolunu arayan otonom medya aktivistleri.
İkinci grup, mevcut medya kurumlarında bir dönüşüm yaratmaktan ziyade medya ekolojisine otonom medya ve iletişim deneyimlerini eklemeyi, hiyerarşiden muaf, demokratik bir örgütlenmeyi hedefler.
Otonom medya sadece muhalif bakış açılarının aktığı kanallar olarak işlemez, aynı zamanda iletişim kurmanın yeni, daha demokratik ve katılımcı yollarını kurmanın peşindedir. Otonom medya aktivistleri, iletişim araçlarını kendi öykülerini anlatmak üzere işgal ederler, başkalarını da kendi medya ürünlerini yaratmak için teşvik ederler, yeni iletişim teknolojilerini kullanarak medya stratejileri geliştirirler, kültürel bozma, détournement, reklamavcılığı, yazılamalar, sokak performansları vb. türler aracılığıyla eleştirel mesajlarını yaygınlaştırırlar.
Kitabın diğer yazarları korsan radyodan açık yayıncılığa, video aktivizminden sokak gazetelerine farklı mecralardaki otonom deneyimlere yoğunlaşıyorlar.
Medya aktivisti Marian van der Zon, Geçici Otonom Radyo deneyimini okurlarla paylaşıyor. Radyoyu ucuz, basit ve alternatif seslerin yayılması için etkin bir araç olarak gören Zon, aktivistlerin otonom ve genellikle geçici deneyler içerisinde korsan radyo, mikro-radyo ve topluluk radyosu yapmak için çabaladığına dikkat çekiyor.
Andrea Langlois, içerik yaratma sürecinin okuyuculara şeffaf olduğu ve onların da makaleler yazarak ya da kendi web sitelerini kurarak içine dâhil olabildikleri bir pratikten, açık yayıncılık ve Indymedia örneğinden söz ediyor. İlk kez Seattle’da DTÖ Toplantısı’na karşı örgütlenen aktivistlerin kullandığı Indymedia projesi, kısa sürede yeryüzünde yayılarak küresel ve merkezsiz bir alternatif medya ağına dönüştü.
Medya aktivisti Andréa Schmidt, Bağdat’tan izlenimlerini aktararak sömürgeci ülkelerden gelen Batılı aktivistlere ve habercilik pratiklerine eleştiri getiriyor:
“Benim gibi aktivistler Irak, Filistin, Chiapas gibi yerlere büyük ümitlerle gelirler. İşgale karşı direnen ve kendi kaderini tayin için mücadele eden halklarla dayanışmayı istediğimiz için geliriz. Çoğu zaman, onların baskı altına alınmalarını ve yoksullaştırılmalarını sağlayan ve destekleyen Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinden geliriz. Ve sıklıkla, desteklemek istediğimiz bölge ya da halklar hakkında sınırlı tarihsel bilgimiz vardır. Yerel dili idrak ettiğimiz şüphelidir ve Montréal, New York ya da Londra sokaklarında (ya da üniversitelerinde) geliştirdiğimiz becerileri örgütleriz. Yanımızda getirdiğimiz bağımsız muhabirlik araçlarıyla; dijital fotoğraf makineleriyle, mini-disk kayıt cihazlarıyla, cep telefonlarıyla, video kameralarla ve dizüstü bilgisayarlarla boy gösteririz ve bunların aynı zamanda dayanışmanın araçları olduğuna inanırız.”
Schmidt, aktivist haberciliğin çoğunlukla sömürgeci kalıpları tekrarladığına, özellikle Irak örneğinde anaakımdan pek de farklı olmadığına, bilgi akışının Irak’tan Batı’ya tek yönlü aktığına dikkat çekiyor.
Isabelle Mailloux-Béïque de otonom medya pratiklerini daha iyi anlamak için sokağa iniyor.
Ona göre Montréal’den Paris’e, Namibya’dan Buenos Aires’e sokak gazetelerinin birincil işlevi, ötekileştirilen kesimlerin sesini duyurmalarını ve toplumda güç kazanmalarını sağlamak. Günümüz toplumunun paryaları evsizler, bağımlılar, seks işçileri, mahkûmlar, sosyal yardım alanlar, sokak çocukları vb. makaleleri ve öyküleriyle katkıda bulunarak gazetelerin üretimine katılıyorlar; kentin anacaddelerinde toplumsal mekanları işgal ederek kamusal alanda görünür hale geliyorlar.
Anaakımla mücadelenin bir diğer biçimi de video aktivizm. David Widgington, yıllar içerisinde küçülen, ucuzlayan ve cebe giren video kameraların ‘devrimci’ potansiyelini ele alıyor yazısında. Video kameranın insan hakları ihlallerinin belgelenmesinde önemli bir araç olduğunu söyleyen yazar, Witness, Les Lucioles, Big Noise Tactical Media, Papertiger.tv, Vidéographe, Le Rézo, International Solidarity Movement gibi video ve medya aktivizmi kolektiflerinin imkanları ve sınırlılıklarını tartışıyor.
Dawn Paley de yazısında blogların mahrem ve gündelik kullanımlarından ziyade aktivist kullanımlarını ele alıyor.
Bloglar bir yandan küreselleşerek ötekileştirilmiş seslerin, enformasyon tekellerine karşı direnişin tohumları olarak çevrimiçi ortamda ortaya çıkmalarına izin verirken diğer yandan da bazı sınırlılıklara sahipler. Sayısal uçurum ve dijital iletişim teknolojilerine erişimde yaşanan sorunlar, internetin şirketleşmesi ve tekelleşmesi, blogların bireysel doğası, internette İngilizcenin egemenliği ve blog sayısındaki enflasyon blogların etkinliği konusunda başlıca engelleri oluşturuyor.
Kitabın son bölümünde Frédéric Dubois, medya dayanışmasını güçlendirmek için ağların önemine dikkat çekiyor. Dubois’ya göre bloglar, açık yayıncılık siteleri, bağımsız TV istasyonları, korsan radyolar ve video kolektiflerinde yer alan medya aktivistlerinin hepsi yalıtılmışlıkla savaşmak için ağa gereksinim duyarlar.
"Coğrafi ve ideolojik uçurumları daraltmak, otonom medya toplulukları arasında var olan rekabetçiliği ve farklılıklara saygıyı kaybetmeden başarılmalıdır. Farklı geçmişlere, beklentilere, siyasi yönelimlere ve izleyicilere sahip medya örgütlerini birleştirmek için gruplar arasında eşgüdümlü bir dayanışma temeldir.”
Böylece ağların yaratılması medya aktivistlerini bir araya getirir, enformasyon gettolarını dışarıya açar ve enformasyonun daha geniş bir izleyiciye akmasına yardımcı olur.
Akıcı üslubu ve özgün tasarımıyla da öne çıkan, Gülüm Şener’in Türkçeleştirdiği Otonom Medya kitabı, günümüzde sosyal medya devrimi olarak adlandırılan dönüşümün ilk yıllarına dönerek medya aktivizmi kavramının Kuzey Amerika özelinde gelişimini, imkanlarını ve sınırlılıklarını araştırıyor, farklı mecralarda aktivizm yapanların deneyimlerine yer veriyor. (DS/YY)
* Otonom Medya, Andrea Langlois ve Frédéric Dubois, Kafka Kitap, Çev. Gülüm Şener, 2016, 184 sayfa