İdil 22 yaşında bir mimarlık öğrencisi. Pazartesi günü 3. sınıfa başlıyor.
Üniversite sınavında ilk 6 bine girip İstanbul’a gelmiş. Cinsiyet uyum sürecine, hazırlık sınıfında erkek yurdunda kalırken başlamış, aylarca açık kadın kimliğiyle erkek yurduna girip çıkmış. “Başım önüme eğik olsaydı sorun yaşardım, ama güçlü duruyordum” diyen İdil’e kimse karışamamış. Sonra kadın yurduna geçmek istemiş ama kimlik kartında kendisine doğumda atanan cinsiyet yazdığı için ne kadın yurdunda ne de erkek yurdunda kalmasına izin verilmiş.
Şimdi hukuk öğrencisi Efruz’la birlikte yaşıyorlar. O da Efruz gibi, Toprak gibi, Ege Şükran gibi, okulu bitirmeden cinsiyet uyum ameliyatını olmak ve iş hayatına atılmadan önce sürecini tamamlamak istiyor. Yaşadığı yurt sorunu, ev bulma sorunu gelecek hayallerine de yön vermiş. Mimarlık yapmaya başladığında transların barınma sorununa da katkı sunmak istiyor.
İdil’in cinsiyet geçiş ameliyatı için kitle fonlaması (crowdsourcing) kampanyası sürüyor. Bir taraftan da okuluna devam etmek için burs arıyor. Zorunlu şantiye stajı ve ofis stajını nerede yapacağı, iş ortamında nasıl karşılanacağı konusunda endişeli.
Söz İdil’de….
Önce seni biraz tanıyalım.
22 yaşındayım. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık okuyorum. İstanbul’a üniversiteyi kazanınca geldim.
Kaçıncı sınıftasın?
2015 girişliyim. Bir sene hazırlık okudum. Bu yıl 3. sınıfa başlıyorum.
Mimarlık okumaya nasıl karar verdin?
Üniversite sınavlarına hazırlanırken kararımı vermiştim. Mimarlık fakültesinin biraz daha özgür bir ortam olduğunu biliyordum. Tasarlamayı ve üretmeyi de çok seviyorum. Üretirken kendinden bir şeyler katmak beni cezbediyor. Açıkçası okulumdan çok memnunum. Rahatça kendimi ifade edebildiğim, ben olabildiğim bir alan. Kendimi şanslı hissediyorum. Başarılı bir öğrenci de sayılırım.
İstanbul’a ilk geldiğin zaman barınma sorununu nasıl aştın? Kampanya metninde öğrenci yurtlarıyla ilgili sıkıntılardan bahsetmişsin. Trans öğrenciler için yurda yerleşmek, ev bulmak nasıl oluyor?
İlk geldiğimde yurt çıkmıştı bana ama cinsiyet uyum sürecime henüz başlamamıştım. Aslında hormon alıyordum ama eski görüntümleydim. Dolayısıyla İTÜ’deki bir erkek yurduna yerleştim. Üç kişilik bir odada kalıyordum ve arkadaşlarım da gayet iyilerdi. İlk iki dönem yurtta kaldım.
Yaz döneminde sürece başlamaya karar verdim. Önce ailemin yanına gittim ama çok baskı vardı, orada kalamayacağımı farkettim, döndüm. Kendime yeni kıyafetler aldım, saçlarımı uzattım. Ama hala erkek yurdunda kalıyordum. Girip çıkarken gözler üzerimdeydi, yanıma kimseyi vermiyorlardı, üç kişilik odada tek başıma kalıyordum.
Yurtta özerkliğini ilan etmişsin bir bakıma.
Evet. Hatta bir kere bir bavul gelmişti, sonra baktığımda yoktu.
Geçişine başladıktan sonra, yurda açık kimliğinle girip çıkman sıkıntı olmadı yani?
Olmadı. Daha doğrusu ben sıkıntı yaşamadım çünkü güçlü duruyordum. Başım önüme eğik olsa belki daha farklı olurdu. Güvenlikler “Tamam, bu da böyle” şeklinde yaklaşıyorlardı. Yaz dönemi boyunca erkek yurdunda kalmaya devam ettim.
Üniversite yurdu olduğu için mi rahat ettin? Trans öğrenciler ve genel olarak LGBTİ öğrenciler çoğunlukla yurtta sorun yaşadıklarını anlatıyor.
Evet. Mesela devlet yurdunda kalsam çok sıkıntı yaşardım.
Sonra kadın yurduna geçiş yapmak için başvuru yaptım. Ama bana kimliğim nedeniyle ne kadın yurdunda ne de erkek yurdunda kalabileceğimi; ameliyat olup kimliğimi alırsam kadın yurdunda kalabileceğimi söylediler.
Ben de okulun LGBTİ kulübü CinsArı’dan bir arkadaşımla gidip yeniden görüştüm. Bu koşullarda yurt hakkım elimden alındığı için, bana burs vermeleri gerektiğini söyledim. Çünkü eve çıkmam gerekiyordu. Bir yıl burs aldım. Sonrasında o burs kesildi, tekrar başvurdum ne olacak bilmiyorum.
Birinci sınıfta yurttan eve mi çıktın?
Eve çıkacağım ama nasıl çıkacağım? Kimse bana ev vermiyor, trans olduğumu söyleyince ya da söylemesem bile kabul edilmiyordu. Sonra Tarlabaşı’nda bir arkadaşımın eski evine geçtim, bir ay kadar orada kaldım. Son bir haftayı sadece bir koltuk ve bir ütü masasıyla geçirdim, ütü masasında ödev yapıyordum.
Ardından okuldan bir arkadaşım bana evini açtı. Bir buçuk yıl kadar onunla yaşadım. Şimdi ise Efruz’la birlikte yaşıyoruz. Şu an yaşadığım yere taşınana kadar beş kez ev değiştirdim.
Ailenle yaşadığın şehirde hayatın nasıldı?
17 yaşımdayken hormona başlamıştım ama kendim başlamıştım. Muhafazakar bir şehirde yaşadığım için kimliğimi saklamak zorundaydım. Kendimi kabullenmem de zor oldu. Kendini "yanlış ve yalnız" hissediyorsun. Yani kendine uyguladığın psikolojik şiddet de var işin içinde. Akranlarına bakıyorsun, ben onlar gibi değilim, diyorsun, kendini baskılamaya çalışıyorsun.
17 yaşındayken ilk anneme açıldım. Zaten hormon ilaçlarımı bulmuş, gitmiş eczacıya sormuş. Üzerimde büyük bir baskı oluşturdu. Dayımdan dayak yedim. Beni zorla "erkek" yapmaya çalıştılar. Teyzem beni zorla hastaneye götürmeye çalıştı. Sonra annem evlendi, annemin eşi için bu bir sorun haline gelmeye başladı. Beni götürecekleri muhafazakar bir psikolog buldular. Bu kişi “Ben seni düzeltebilirim, ben böyle hastaları tedavi ediyorum ama senin de istemen lazım” gibi şeyler söyledi. Ailem iyice gaza geldi.
Sonra üniversite sınavı süreci geldi. Kendimi odama kapatıp ders çalıştım. İlk sene kazanamadım; YGS’ye girdim, iyi bir puan aldım ama sonra LYS’ye başvuruyu kaçırdım çünkü üzerimde çok baskı vardı ve hiçbir şeye odaklanamıyordum. İkinci yıl tekrar hazırlanmaya başladım. O süreçte elimden telefonumu aldılar, saçlarımı zorla kestirdiler, kimseyle görüştürmüyorlardı. Beni paket gibi evden dershaneye, dershaneden eve getiriyorlardı.
Sınava girdim, ilk 6 bindeydim. İstediğim her yere girebiliyordum. İstanbul’a gelmeye karar verdim. İTÜ mimarlık istiyordum, yazdım ve İstanbul’a geldim.
Şimdi ailenle aran nasıl?
Annemle aramız gayet iyi; telefonlaşıyoruz, arada gelip gidiyor.
Bu noktaya nasıl geldiniz?
Annemi rahatlatacak bir şeyler yapmam gerekiyordu. İstanbul’a çağırdım, geldi, ortamımı gördü, arkadaşlarımla, hocalarımla tanıştırdım. O da standart bir öğrenci olduğumu, onun korktuğu şeyleri yapmadığımı gördü. İçi rahatladı.
Anneler, genellikle ilk başta sert tepki verseler de, zamanla kabulleniyorlar, değil mi?
Çünkü anne, bir kadın ve ezilmiş bir birey. Toplumdaki bu baskıyı ve temellerini algılayabiliyor. Erkeklerin bunu anlaması daha zor oluyor çünkü imtiyazlara sahipler, bir kadının hayatının ne kadar zor olabileceğinin farkında değiller.
Annemin sıkıntısı zaten benim yaşayabileceğim sorunlardı, tacize mi uğrar, biri öldürür mü, bu gibi şeyler… Bir yandan da aile baskısı… “Bana laf getirme” diyordu.
Okul hayatından memnun musun? Fobik tepkilerle karşılaşıyor musun?
Açıkçası sessiz bir fobi var, yok diyemem. Bu, toplumun bir gerçeği. Bazen soğuk davrananlar oluyor, özellikle erkekler, sanki benimle konuştuklarında sosyal statüleri düşecekmiş gibi... Ama açık fobik tepkilerle karşılaşmıyorum. Çok büyük bir sıkıntım yok ama bazı sosyal çevrelerden mahrum bırakılıyorum. Ama hocalarımla, kantinci abiyle, kırtasiyecimiz Gülşen Abla ile aram gayet iyi.
Henüz staj yaptın mı? Mimarlıkta zorunlu staj var mı?
Var, bir şantiye stajı, bir ofis stajı, bir de yeni gelen akademik staj var. Henüz staja başlamadım ama şantiye stajından biraz çekiniyorum.
Tıp öğrencisi Toprak, TTB’nin kendisine birçok konuda yardımcı olduğunu söylemişti. Sen de kendi meslek örgütünle iletişime geçtin mi?
Umarım, TMMOB da bana bu konuda yardımcı olur. TMMOB’un potansiyeli olan gençlerle dayanışma konusunda çok iyi olduğunu düşünüyorum. Bir de benimki özel bir durum.
Trans bireylerin maddi manevi desteklenmesi gerek. Sosyal sıkıntılar nedeniyle tüm potansiyelleri baskılanıyor ve yok ediliyor. Translar da hayatta kalma derdine düştüğü için başka şeylerle ilgilenemiyor. Geçiş sürecine başlayınca üniversiteye devam edemeyen ya da dışlanma korkusuyla üniversiteye hiç başlamayan o kadar çok insan var ki. Ben bu kişilere bir ses olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Okuyabilen, meslek hayatına dahil olan çok fazla trans yok çünkü engelleniyoruz. Çok büyük bir adaletsizlik var. Bunu değiştirmek için transların ve "öteki"lerin barınabileceği, çalışabileceği özgür alanların inşasında imzam olsun isterim. Gelecekte eğer maddi özgürlüğüme kavuşursam trans öğrencilerin eğitimi için çalışmalar yapacağım.
Sanki değişiyor, sen ne düşünüyorsun? Okullarda trans görünürlüğü olmaya başladı, sizler de rol model oluyorsunuz.
Evet, hepimiz birbirimizden güç bulduk. Açık kimlikli bir üniversite öğrencisi olmak, bu konuda öncü olmak çok zor ama çok da umut vaat eden bir olay.
Sana ulaşanlar, danışanlar oluyor mu?
Evet. Mesajlar alıyorum, insanları motive edebildiğimi görmek de beni çok mutlu ediyor. Vakit buldukça bu mesajlara cevap veriyorum, elimden geldiğince yaşça küçük translara deneyimlerimi aktarmaya çalışıyorum.
Ama süreç Türkiye’de oldukça itici bir şekilde ilerliyor. Mesela sorduğu sorular şöyle: “Çocukken hangi rengi tercih ederdin, pembe mi, mavi mi?” ya da “Tabancan mı vardı bebeğin mi?” gibi… Sanırım prosedür böyle çünkü konuştuğum doktorun odasında cinsiyet kimliğiyle ilgili bir sürü kitap vardı. Onları okuduysa, bunun böyle bir şey olmadığını biliyordur zaten.
Yaşça senden büyük trans bireylerle iletişimin var mı? Aradaki jenerasyon farkının nasıl yaşandığını merak ediyorum.
Açıkçası önceki jenerasyonlarda “Bize iş vermezler. Biz sadece seks işçiliği yapabiliriz. Geyler okur ama biz okuyamayız, böyle bir imkanımız olmaz” algısı çok yaygın. İş bulamıyorsun, dışlanıyorsun ve özgüvenin kırılıyor. “Trans saatleri” diye bir şey var sonuçta; transların dışarı çıktığı saatler. Gündüz herhangi bir yerde transla karşılaşma ihtimaliniz çok düşük. İnsanlar fobiye uğrama korkusuyla dışarı çıkmıyor. Bu umutsuzluğun son bulacağını umuyorum.
Benim de böyle çekincelerim oldu. Özellikle okula ilk başladığım zaman bir sürü cis-hetero bireyin arasında ne yapacağımı şaşırdım. Ama aşmak zorundaydım, okula gitmek zorundaydım ve aştım.
Okula giden, bırakmak zorunda kalan ya da gitmek isteyip gidemeyen genç translara, trans çocuklara ne demek isterdin?
Biz aslında şimdiden çok şey başardık, bunun farkında olsunlar. Kendini başarabilmek gerçekten çoğu insanın yapamadığı bir şey. Biz ise tüm engelleri aşıp kendimiz olmayı başardık ve daha ötesini de yapabiliriz. Ne yalnızız ne de yanlış! (ÇT)