Tarihî ve coğrafî konumu itibarıyla Türkiye'yi de öncelikle ilgilendiren "Oryantalizm" olgusunun masaya yatırılması, aslında yakından ilgilendirmesine rağmen ülkemizde toplumun ve aydınların geneline hitap etmeyi bir türlü başaramamış bir bakış açısının dikkatlere sunulması açısından gerekliydi.
|
Yerli ve yabancı pek çok akademisyen ve aydının Oryantalizm tartışması bağlamında sunduğu tebliğlerin yanı sıra, oturumların açılış konferansını gerçekleştiren Prof. Spivak'ın kapsamlı konuşmasında ilgi çekici notlar da vardı.
Spivak' a göre "Edward Said'in eğitimi Batılıydı ancak İslamî Doğu onun dikkatinin merkeziydi...Oryantalizmin kitabını yazan Said'in bizzat kendisi Batıya entegre edilmişti ve bu onun çilesini oluşturuyordu. Oryantalizm üzerine çalışmaları bir anlamda genç bir adam olarak Said'in kendi dünyasını dışa vurmasıydı ve bu anlamda Edward Said bizzat kendisi Oryantalizmin şahsî bir belgesi niteliğindeydi."
Spivak'ın Oryantalizm için verdiği tanımlardan biri -bu özellikle Türkiye ve AB bağlamına ilişkindi- "ötekinin siyasî bir ajanda doğrultusunda yeniden inşa edilmesi" idi.
Spivak'ın güncel Türkiye örneğinde bir başka tespiti ise şuydu: "Siz bir yapıbozumuna uğratıldınız. Tarifsiz hâle getirildiniz. Müslüman bir ülke olabilirsiniz ama ötesinde Müslümanların Avrupalı olmayacağı önyargısını yıkabilirsiniz".
AB'nin temelde ekonomik bir proje olmasına rağmen anayasasının başına bakıldığında ekonomik düzenlemelere ideolojik bir meşruiyet sağlanmaya çalışıldığı görüşünde Spivak.
Spivak'ın konuşmasının önemli bir bölümünü oluşturan çifte-bağ (double bind) kavramı ise birbirine zıt iki emir gurubu, iki düzene bağlı kalarak yaşamak durumuyla ilgiliydi.
Seküler olanla, insanın aşkın olana yönelik dürtüsü arasında çifte bir açmazın oluşması sorunsalı söz konusuydu. Sekülarizm iki zıt emir gurubunun varlığı gerçeğini gündeme getiriyor ve insanların pek çoğu için seküler (dünyevî) alan ile manevî alan arasında çifte bir bağ, gerçekte ise bir açmaz oluşuyordu.
Bu çetrefil sorunsalı sorgulayan Spivak'ın sözleri arasında, bu toprakların fertlerini fazlaca ilgilendirdiği için algıda seçicilik devreye giriyor ve şu cümle ön plana çıkıyordu: "Devlet kamusal alan, din özel alan diyerek basit bir şekilde işin içinden çıkamazsınız".
Spivak'ın Türkiye'ye atıf yapan cümleleri arasında başka ilginç olanları da vardı.
Mesela çocukluğundan kalma bir bilgi olarak, bunlardan biri İstiklâl Savaşı sırasında bilinen yaygın imajın bugünlere uzanan etkisinin bir devamı olarak kabul edilebilir:
"Kemal Paşa, ülkem Hindistan'da Müslüman bir ülkenin Müslümanlığından vazgeçmeyen ve Batıya teslim olmayan birisi olarak bilinirdi. Kültürel kimliğinden vazgeçmeyen birisi..." (BB/EÜ)