"Bizler Ortak Yaşam Ağı’nda bir araya gelen farklı kimlik ve siyasi görüş sahibi yurttaşlarız. Kendi hayatının ve kendi felaketinin seyircisi ya da suç ortağı olmaya zorlanan bir yurttaşlığı kabul etmiyoruz."
"Mafyanın ve suç örgütlerinin devleti kuşattığı, hukukun ortadan kalktığı bir ortamda kimsenin can ve mal güvenliğinin olamayacağını biliyoruz. Bu ortamın yol açtığı topyekûn çürüme halini ibretle görüyoruz. Hak ve adaletin hüküm sürdüğü bir ülkede, eşit yurttaşlar olarak yaşamak istiyoruz...."
Akademisyen, yazar, gazeteci ve hak savunucuları seçimler yaklaşırken "Ortak yaşamı ve geleceğimizi dert ediyoruz" diyerek Ortak Yaşam Ağı'nı (OYA) kurdu. OYA'nın kuruluşu Taksim'de bir otelde düzenlenen panelde deklare edildi.
"Hukuksuzluklar sürüyor"
OYA'nın kuruluş deklarasyonunu İletişimci Yazar Ayşen Şahin okudu. Özetle şöyle dedi:
"Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine sayılı günler var. Bu seçimin, hayatımıza ve geleceğimize sahip çıkmamız gereken çok kritik bir seçim olduğu açıktır."
"Yaşadığımız deprem felaketi bu gerçeği yeniden ve çok acı biçimde gösterdi. Çeteleşmiş bir inşaat ve rant düzeniyle beslenen mevcut hukuksuz rejim, depremin bir doğal afetin çok ötesinde korkunç bir yıkım olarak yaşanmasına neden oldu. Bu zor günlerde bile toplumu kutuplaştırma siyaseti tüm hızıyla sürdürülmeye devam ediyor."
"Depremin yol açtığı ve yıllarca süreceği açık olan ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar karşısında güven telkin edecek bir gelecek planlaması yapılmasına ihtiyaç var. İnandırıcılıktan ve akılcılıktan uzak inşaat projeleri ve deprem konutları bütün dertlerin çaresi olarak sunuluyor. Ancak siyasi iktidarın depremzedelere, tehlike ve risklerini iyi bildiğimiz hızlı inşaat projeleri ve betonlaşma dışında bir vaadi yok. Bu vaat ise bir seçim pazarlığı olarak önümüze geliyor."
"Cumhuriyetin ikinci yüzyılına bu ülkenin birikiminin, insan kaynağının, maddi ve kültürel kapasitesinin çok gerisindeki acı bir tablo ile giriyoruz. Seçimler bu tablonun tümüyle ve radikal biçimde değişmesi için son şansımız olabilir. Siyasal muhalefetin sorunları aşarak Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı etrafında bir araya gelmesi büyük umut veriyor."
"Kadınların haklarının korunması temel ilke"
"Bizlere güç veren bu umudu daha da büyütmek için bugün sizlerle bir aradayız. Muhalefet ittifakları bu umudu en net biçimde sahiplenen, kucaklayıcı ve kapsayıcı bir üslupla süreci yöneten bir Cumhurbaşkanı adayı etrafında buluştu. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ise üçüncü kez Cumhurbaşkanlığına aday olma başvurusu, Anayasaya aykırı olduğu anayasa hukukçuları tarafından net biçimde açıklanmasına ve bu yöndeki bütün itirazlara rağmen, Yüksek Seçim Kurulu tarafından onandı."
"Kuşkusuz, Anayasaya açıkça aykırı bütün işlemler er ya da geç hukuk düzeni içinde değerlendirilir; görev ve yetkilerini kötüye kullananlar bu hukuka aykırılıktan doğan idari ve cezai sorumluluğun muhatabı olurlar. Tarihin her döneminde ve dünyanın her yerinde sıklıkla böyle olmuştur."
"AKP-MHP iktidarının BBP ile birlikte oluşturduğu Cumhur İttifakı bir yandan Altılı Masa’ya karşı “Tek başına Erdoğan” propagandası yapmaya devam ederken, bir yandan da yanına Yeniden Refah Partisi ile Hüda Par’ı da alarak genişlemeye devam etti. YRP’nin Cumhur’a katılımının 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un feshi üzerinden pazarlık edilmesi, karanlık bir geleceğin tek habercisi değildi. Hüdapar’ın ittifaka dahil edilmesi de, bir yandan kadın hakları konusunda, öte yandan hafızalarda diri olan acılar açısından soru işaretleri ve kaygı yaratıyor."
"Kadınlar ve genel olarak toplum için tehdit oluşturan bu ittifak, bütün bir muhalefeti “terörle iltisaklı” ya da “irtibatlı” sayan, sayısız siyasetçiyi ve hak savunucusunu asılsız iddianamelerle ve tiyatrovari yargılamalarla cezaevinde rehin tutan siyasi iktidarın terör perspektifini de bir kez daha açığa çıkardı. Milyonların oyu ile seçilmiş meşru bir partiyi ve üyelerini çirkin bir dille kriminalize eden AKP-MHP iktidarının genişlerken izlediği yol, başta HDP ve Kürtler olmak üzere bütün muhalefete dönük baskıcı ve zorba tutumun anlamını da apaçık ortaya seriyor."
"Cumhur İttifakı’nın bu tutumunu, seçimin sonucu ne olursa olsun, sonraki süreçte TBMM’de sürdüreceği açıktır. Muhalefetin tüm bileşenleri bunun vahametinin farkında olarak bu kriminalleştirmeye son vermenin yollarını aramalıdır. Yeşil Sol Parti ile Emek ve Özgürlük İttifakı Meclis yasama süreçlerinde belirleyici bir role sahip olacaktır. Bu saldırılara son verilmeden ve bu dili mahkum etmeden yeni bir dönemin yasama alanında gerektireceği adımların atılması güçleşecektir. Bunun yolunun da, parlamentoda güçlü bir sese sahip olmaktan geçtiğini görebiliyoruz. Her bir vekil büyük önem taşıyor."
"Dolayısıyla, bütün bu gelişmeler, siyasal ve toplumsal muhalefete, sivil topluma ve yurttaşlara, seçim ve sandık güvenliği konularında sürece dahil olunması gerektiğini gösteriyor. Seçmen listelerinin tek tek apartmanlarda kontrol edilmesinden, oyların sayılmasını beklemeye, sandık başlarında ve binalarda görev almaya kadar, her aşamada titiz çalışmaya her zamankinden büyük ihtiyaç var. Provokasyonlar boşa çıkarılarak en ciddi ve en serinkanlı biçimde herkes oyuna sahip çıkmalıdır."
"Kadınların Meclis’te eşit temsili, iklim krizi, su kaynaklarının, doğanın ve canlı yaşamın korunması; kentleşme ve kent politikaları, yerleşim ve yapılaşmanın insanileştirilmesi ve doğaya uygunluğu; başta siyasal partiler yasası olmak üzere Anayasa’nın demokratik bir anlayışa kavuşturulması seçime giderken bütün partilerin seçim bildirgelerinde ve programlarında yer almasını beklediğimiz konulardır. Nefret söyleminin reddi ve ayrımcılıkla mücadele net biçimde ve herkes için sahiplenilmelidir."
"Bu süreçteki en büyük güvence ve en değerli hazinemiz depremden bugüne tanıklık ettiğimiz yurttaş dayanışmasıdır. Doğaya, tarihe, yerinden yurdundan edilmişlere yönelik her türlü tehdidin karşısına dikilen ulusal ve uluslararası dayanışma ağları da bu amaçlara ulaşmak doğrultusunda hepimize umut ve güç veriyor. Çünkü geleceği kurmanın yolu dayanışmadan geçiyor."
"Bizler Ortak Yaşam Ağı’nda bir araya gelen farklı kimlik ve siyasi görüş sahibi yurttaşlarız. Kendi hayatının ve kendi felaketinin seyircisi ya da suç ortağı olmaya zorlanan bir yurttaşlığı kabul etmiyoruz. Mafyanın ve suç örgütlerinin devleti kuşattığı, hukukun ortadan kalktığı bir ortamda kimsenin can ve mal güvenliğinin olamayacağını biliyoruz. Bu ortamın yol açtığı topyekûn çürüme halini ibretle görüyoruz. Hak ve adaletin hüküm sürdüğü bir ülkede, eşit yurttaşlar olarak yaşamak istiyoruz."
"Eşit, özgür, onurlu ve barış içinde bir ortak yaşamın mümkün olduğunu biliyoruz. Tek başına iktidar değişimi sorunlarımız için bir çözüm değil. Yeni bir toplum anlayışı ve yeni bir toplum sözleşmesi gerekiyor. Yolumuza ancak böyle umut ve heyecanla devam edebiliriz. Güven içinde “Bir daha yıkılmayacağız” diyebiliriz. Gün o gündür. Birlikte yürüyelim, birlikte güçlenelim."
Ortak Yaşam Ağı Katılımcıları:
Abdulhakim Daş, Ahmet Aykaç, Akın Atalay, Alev Er, Ali Yaycıoğlu, Ayşegül Doğan, Ayşen Şahin, Baskın Oran, Bekir Ağırdır, Berrin Sönmez, Binnaz Toprak, Bülend Tuna, Cafer Solgun. Ekrem Baran, Emine Uşaklıgil, Enes Atila Pay, Erdal Karayazgan, Erdoğan Aydın, Erinç Yeldan, Erol Köroğlu, Ersin Kalaycıoğlu, Ertuğrul Günay, Fatma Bostan Ünsal, Fatmagül Berktay, Fazıl Alp Akiş, Figen Çalıkuşu, Gençay Gürsoy, Gülayşe Koçak, Gülseren Onanç, Gürhan Ertür, Hacer Ansal, Hadi Cin, Halil İbrahim Yenigün, Hasan Cemal, Hülya Gülbahar, İbrahim Betil, İlhan Uzgel
Karabekir Akkoyunlu, Levent Gültekin, Mehmet Altan, Mehmet Ural, Melek Taylan, Metin V. Bayrak, Murat Belge, Murat Güvenç, Murat Kubilay, Namık Tan, Nazar Büyüm, Necmiye Alpay, Nesrin Nas, Nil Mutluer, Nurcan Baysal, Nurten Ertuğrul, Orhan Alkaya, Osman Okkan, Oya Baydar, Ömer Ceylan, Ömer Madra, Özdemir Aktan, Piraye Antika, Reha Ruhavioğlu, Rıza Türmen, Selçuk Erez, Sena Kaleli, Sevgi Uçan Çubukçu, Sevilay Çelenk, Şanar Yurdatapan, Şule Özsoy Boyunsuz, Talat Kırış, Tatyos Bebek, Temel İskit, Üstün Ergüder, Zehra Kabasakal Arat ve diğerleri…
(EMK)