Şimon Peres'i dinleyen ve Ortadoğu'daki sorunları ve hatta diyelim ki İsrail'in Lübnan'a saldırısını pek de takip etmemiş bir izleyici, İsrail'in devlet politikalarının ne kadar barış yanlısı, ne kadar karşılıklı görüşmelere sıcak bakan, Suriye'yle, İran'la, Lübnan'la, Filistinlilerle aynen "Ürdün ve Mısırla olduğu gibi" kalıcı barış anlaşmaları imzalamaya ant içmiş bir devlet olduğunu düşünürdü.
Mesela, Şimon Peres'in Gazze'de El Fetih ile Hamas'ın silahlı çatışmaya girmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirişi ve onlar için "dua ettiğini" söylemesi en iyi ihtimalle "iç burkucuydu".
Peres, İsrail'in kimsenin toprağında, suyunda, doğal kaynaklarında gözü olmadığını defaten söylüyor; zaten Golan Tepelerini de işgal etmediklerini, savaşla "kazandıklarını" ima ediyor; Lübnan'a yaptıkları saldırıda neredeyse kimsenin kılına dokunmadıklarını iddia etmeye varan ifadelerle bin iki yüz sivilin öldüğü ve bir milyon kişinin kendi ülkesinde mülteci haline geldiği bir savaşın gerçekliğini kırıp yeniden yaratmaya yelteniyordu.
Filistinlilerle de barış yapmak istediklerini söyleyen Peres, ne taş atan çocuklara ateş açıldığından, ne kontrol noktalarındaki aşağılamadan, ne gece baskınlarından, ne "kirli" çuvallardan, ne kurulacak Filistin devletinin topraklarının yıllar boyunca git gide küçültülmesinden, ne Gazze ile Batı Şeria arasında bağ olmamasının ne demek olduğundan, ne yerleşimlerden ne de yerleşimcilerin şiddetinden bahsetti.
Peres'e göre İsrail bölgede ve ülkesinde barış içinde yaşamak istiyordu ve bu uğurda her şeyi yapıyordu ama nafileydi...
Mülteci kampında tatbikat
Peres bunları söyleye dursun, Associated Press Haber Ajansı 23 Ocak tarihinde İsrail'le ilgili başka bir haber geçiyordu.
Habere göre, İsrail ordusu, Negev Çölü'nde Amerikan Ordu Mühendislerinin de yardımıyla içinde camisi, apartmanları hatta bir de Filistinli mülteci kampının olduğu bir yapay şehirde tatbikat yapıyordu.
Lübnan savaşının da önemli isimlerinden olan Shalev Nachum "Elbette ki bir sonraki savaşa hazırlanıyoruz. Bir dahaki sefere her şey çok farklı olacak" diyordu.
Lübnan savaşı ne de olsa en iyimser tabiriyle "sonuçsuz" kalmıştı. Bu arada, Lübnan savaşı sonrasında tüm eleştiri oklarının hedefi olan Dan Halutz istifa ettikten sonra yerine Gabi Eşkenazi getirildi.
Eşkenazi Lübnan saldırısı sırasında üniforma giymemiş olsa da ona yabancı değil Lübnan. 1982'deki Lübnan işgalinde önemli görevler üstlenen Eşkenazi 2000 yılında İsrail ordusu Lübnan'dan çekilirken de oradaydı.
Yeni gerilimler kapıda
Gazze'de Hamas El Fetih arasındaki gerilime nihai bir çözüm için arayışları sürerken, Batı Şeria'da polise taş atan çocuklar ölümle buluşmaya devam ediyor.
İsrail'in kuzeyinde, Lübnan'da ise, iç savaş her gün daha yakında. General Michel Süleyman ordunun kapasitesinin üzerinde bir gerilimle baş etmeye çalıştığını söylerken, Nasrallah bir fetva verip halkı bir iç savaşa karşı uyardı.
Lübnan'da hem ordu hem de sokaktaki halk yorgun ve dengeler çok hassaslaşmış durumda. Hariri'nin öldürülmesinin yıldönümü de yaklaşmakta. Sekiz haftayı bulan direnişin yapıldığı meydanda hükümet yanlılarının büyük bir gösteri yapması bekleniyor.
Guardian muhabiri Clansy Chassey, Lübnan'da silah satışlarının üç katına çıktığını bildiriyor. Bunlara ilaveten Amerika'nın İran'a savaş açmasının sadece bir zaman meselesi olduğu söylenir oldu.
Şimon Peres'in tahayyülündeki "barış güvercini İsrail"in uzun bir geleceği olmayacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Zaten öyle bir geçmişi olduğunu sanmak da olsa olsa safdilliktir.(TS/EÜ)