İnsan Hakları Araştırmaları Ağı’nın düzenlediği Türkiye’nin İnsan Hakları Gündemi Konferansı'nın Ortadoğu’da Savaş Türkiye’de Mültecilik başlıklı oturumunun birinci bölümünde Ezidiler ve Kobanelilerin yaşadıkları ve maruz kaldıkları hak ihlalleri ile Suriyeli mültecilerin durumu konuşuldu.
Hamiş Suriye Kültür Evi’nden Şenay Özden’in moderatörlüğündeki oturumda, Diyarbakır Tabip Odası’ndan İbrahim Halil Mert “Bir Göç Hikayesi: Ezidiler”, SAMER’den Ulaş Güldiken “Kobani’den Suruç’a Gündelik Hayatın Çilesi”, Hayata Destek Derneği’nden Hatay Saha Koordinatörü Afşin Evren “Kamp Dışında Yaşayan Suriyelilerin Geçici Koruma Altında Yaşam Dinamikleri” başlıklı sunumları yaptılar.
Mert: Ezidilere koruma statüsü verilmedi
IŞİD Şengal bölgesine saldırdığında, bölgeyi koruyan Peşmerge güçleri geri çekildi. Orada yaşayan Ezidiler ve Türkmenler günlerce süren yolculuğa başladı. Açlık ve hastalık nedeniyle ölümler yaşandı. Bölgeye PKK gitti. 600 bin kişinin bu göçten etkilendiği söyleniyor. Yaklaşık 200 bini Suriye’deki Cizire kampına göç etti. Zaho’ya gidenler yarım kalmış inşaatlarda, camilerde, kaldırımlarda yaşamak zorunda kaldı. BM ve Türkiye bölgede çadır kentler kurdu.
Pasaportsuz olarak Türkiye’ye geçenlerin sayısı bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla 32 bin. Çoğunlukla Şırnak ve ilçelerine yerleştiler ama imkansızlıklar nedeniyle Diyarbakır gibi diğer illere dağılmaya başladı. Bir kısmı Nusaybin’deki çadır kente gönderildi.
Diyarbakır’a ilk kayıtlı geliş, 7 Ağustos’ta oldu. Sümerpark’a ilk olarak 300 kişi geldi. Sergi alanında kalmaya başladılar. Yataklar götürdük, perdelerle oda yapmaya çalıştık. Sümerpark, Bağlar ve Kayapınar yaşam alanlarında ve toplam 1100 kişi barınmaya başladı. İlk yaptığımız revir kurmak oldu, daha sonra hijyen koşulları için çalışmalar yaptık. 15 yaş altı bütün çocuklar aşılandı.
Daha sonra Şırnak’tan bir gecede 1500 Ezidi Diyarbakır’a getirildi. Yenişehir piknik alanına götürmüşler. Orada mini bir eczane ve revir kurduk. Halen devletin görevlendirdiği doktorlar ve gönüllü hekimler buralarda çalışmaya devam ediyor.
Sağlık hizmeti almaları için engeller konuldu. Uğraşlarımız sonucunda 20 günlüğüne hastane hizmeti verilmeye başlandı ama Eylül ayının sonunda bu hizmet bıçak gibi kesildi. Doktorlara Ezidi hastalara bakılmaması uyarısı geldiğini öğrendik. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılan görüşmenin ardından şimdi tekrar sağlık hizmeti almaya başladılar.
Gelen kürtaj taleplerinin ardından aile planlaması eğitimi vermek istedik ama doktorlar Ezidi ailelerden çok tepki gördü, kabul etmediler.
Diyarbakır Belediyesi maddi külfetin altından bir süre sonra kalkamaz olacak, ciddi bir kaynak gerekiyor bunun için. Göçmenlere geçici koruma statüsü veriliyor. Bu hak Ezidilere henüz verilmiş değil.
Güldiken: Ucuz işgücü görüyorlar
Kürtlerin genel olarak yaşadığı statüsüzlük hali Ezidiler için de geçerli. Maruz kaldıkları en temel insan hakkı ihlali yaşam hakkının ihlali. Günlük yaşam pratikleri de yaşadıkları ihlaller üzerine kurulu.
Kobanelilerin yaşadıkları da Ezidilerinkine çok benziyor. Statüsüzlük onların da problemi. Suruç’taki mağduriyet zaman geçtikte daha da katmerlenecek. Türkiye “Ne halleri varsa görsünler” diyor, belediyeler ise ekonomik olarak sıkışmış durumda. Bu hal devam ettikçe yaşadıkları zorluklar artacak.
Ucuz işgücü olarak görülmeleri de bölgede huzursuzluk yaratmaya başladı. Sınır yerleşkelerindeki ekonomik kodlar insanları bencilleştiriyor. Akrabaları da olsa Suruç’ta halktan gelen destek çok az, Kobanelilere destek verenlerin çoğu dışarıdan gelenler.
Kısa süre sonra işsizlik sorunu büyüyecek. İhtiyaçları yardımlarla karşılanıyor ama yakın zamanda yardımlar da bitecek.
Evren: Suriyeli “kayıp nesil”
Suriyelilerle ilgili konuşurken, kamp içi ve kamp dışı ayrımını yapıyoruz. Esas çoğunluk kampların dışında yaşıyor. Yaklaşık 1 milyon 600 bin Suriyeli kampların dışında yaşıyor. AFAD kampları dünyadaki örnekleriyle de karşılaştırıldığında fiziki koşulları iyi durumda, ihtiyaçları karşılıyor.
Geçici Koruma Yönetmeliği 22 Ekim’de yürürlüğe girdi. Mültecilerle ilgili ilk kez bir çerçeve çizilmiş oldu. Teoride umut ışığı sunuyor ama pratikte bir karşılığını çok fazla göremedik. Yönetmelikteki geri göndermeme ilkesi insani açıdan önemli. Ama kayıtlara geçmeyen geri göndermeler yaşanıyor. Kayıt altına almayı AFAD ve Yabancılar Şubesi sürdürüyor.
Mültecilerin en temel sorunları, sağlık, barınma ve eğitim. Yönetmelik ile birlikte her Suriyeli vatandaş hastanelere erişim hakkına sahip. Ancak hastanelerin kapasitesi yetersiz, yeterli sağlık hizmeti verilemiyor. Kamp dışındaki çocukların yüzde 86’sı eğitim olanaklarından yararlanamıyor. Bunun sonucunda kayıp bir nesil ortaya çıkıyor. Zaten okula gidebilen çocuklar da dil problemi yaşıyor. Mesleki kurslar ve diğer kurslarla ilgili de hiçbir çalışma yok. Yönetmelik valilikler aracılığıyla risk altında olan sığınmacılara barınma olanağı yetkisi veriyor ama pratikte örneği yok. Ayrılan böyle bir fon da yok. Gıda konusunda da aileler yardımlara bağımlı hale getiriliyorlar. Yasal zemin sağlanarak geçimlerini kazanmalarına olanak sağlanmalı.
Türkiye, tarihindeki ilk ve en büyük sığınmacı akışıyla yüzleşiyor. Buna karşın ırkçı söylem de yükseliyor. (AS)