Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 12. duruşması Ramazan Bayramı nedeniyle verilen aranın ardından Sincan Cezaevi Kampüsünde görülmeye devam etti.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
Dünkü duruşmayı HDP yöneticileri, milletvekilleri, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ve çok sayıda avukat takip etti. Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunanlar duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
“Gözlemci benim dedi, bilgisi yok”
Dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşmada, müştekilerle ilgili yazılan müzekkerelere gelen cevaplar ile HTS kayıtları ve dosyaya gelen evraklar okundu.
Ardından söz alan Alp Altınörs tanık Sami Baran’ın ifadelerini hatırlatarak konuşmasına başladı. Kürt halkının en demokratik hakkının kana bulandığını belirten Altınörs, “Bunun arkasında Cemaat mi, başka birileri mi var bilmiyorum ancak Kobanî olaylarının arkasında paralel devlet yapılanması var” dedi.
Dönemin İçişleri Bakanının “Kontrolümüz dışında güçler var” sözlerini hatırlatan Altınörs, “Sami Baran da o süreçte kumpasa tanıklık etmiştir. Tanık Kerem Gökalp’in ise kendisini ‘6-8 Ekim sürecinin gözlemcisi benim’ diyerek tanıtırken, olaylarla ilgili hiçbir bilgisinin olmadığını söylemesi de büyük bir çelişkidir. Gökalp gizli tanık Mahir ve ABC123’ün beyanlarını yalanladı. HDP’nin attığı tweet ile ilgili de hiçbir beyanda bulunmadı” dedi.
“Gizli ve açık tanık beyanları iddianameyi çürüttü”
“ABC123, Yasin Börü’nün ölümünün talimat sonucu gerçekleştiğini belirtmişti. Bu ifadeye dair Gökalp, böyle bir talimat olmadığını söylemişti. Ya Kerem Gökalp’in beyanlarına itibar edilmeyecek ya da ABC123’ün beyanları dikkate alınmayacak” diyen konuşan Altınörs, sözlerine şöyle devam etti:
“Burada ifade veren tüm arkadaşlar DAİŞ’in gerçekleştirdiği soykırımın ardından Kobanî’de de aynı trajedinin yaşanmaması için çağrı yapıldığını belirtti. HDP MYK’nın çağrısının hiçbir dayatmayla değil sivil halkın korunması amacıyla yapıldığını ifade ediyoruz. Ancak sanki MYK bu çağrıyı durup dururken yaptı gibi bir iddianame var karşımızda ki dosyanın ana tanıkları bile bu konuda DAİŞ vurgusu yapıyor. Tanık beyanları iddianamenin çürütülmesi bakımından yeni bir aşamaya gelmiştir. Gökalp, MYK toplantılarına dair de bilgisinin olmadığını söyledi. Buna rağmen somut bilgisi olmadığı halde nasıl suçlama yöneltebilir?”
“İfadeler tutarlı değil”
Siyasetçi Ayşe Yağcı da beyanında, kendisiyle ilgili ifadelerin tutarlı olmadığını ifade etti. Aktif siyasette yer almadığını ancak siyasete duyarlı Kürt, kadın ve sosyalist bir yurttaş olarak toplumun yaşadığı sorunlara dair sözünü söylediğini dile getiren Yağcı, kaçma şüphesinin ise temelsiz olduğunu söyledi.
Önceki dönem HDP MYK Üyesi Nazmi Gür davanın komplo olduğunu belirterek, “Bu komplo sadece bize değil Türkiye’ye de kuruldu. Bu davanın sonucunda Türkiye, Avrupa Birliği görüşmelerinden tamamen ihraç edilecek. Bunun sonucunu mahkemeniz belirleyecek. Geçmiş yargılamaların tamamında bu kumpaslar boşa çıkarıldı, hepimiz tanık olduk. Dolayısıyla bu mahkemelerin vereceği muhtemel kararların ülkeyi yıkıma götüreceğinin farkına varın. İsterdim ki bu mahkemede bir tane aykırı hakim olsun, bir tane hakim de bir karara şerh koysun. Bizi biraz şaşırtın” diye konuştu.
“Faillere sorulması gereken soruları soruyorsunuz”
Gür beyanına şöyle devam etti:
“Bizi azmettirme dışında başka bir suçla yargılayamazsınız. Azmettirici olduğumuza dair ise bu dosyada en ufak bir delil yok. Ancak siz bize olayların faillerine sorulması gereken soruları soruyorsunuz. Hakkımızda çocuk düşürtme iddiası bile var. Ey iddia makamı söyleyin: Gönül Ekinci’nin bebeğini biz nasıl düşürdük? İddia makamının sunduğu bütün belgeler boştur. Boşuna uğraşmayın. Burada nasıl bir yargılama yapıldığını biliyoruz. Bu devran da geçecek.”
Nazmi Gür, bu davadan beraat edeceklerini söyledi: “O süreçte sizler burada olmayabilirsiniz. Bizi ne azmettirmekle ne de örgüt kurup yönetmekle suçlayabilirsiniz. Çünkü elinizde bunlara dair hiçbir belge yok. Benim partim, örgütüm belli; HDP’de olmaktan onur duyarım. HDP, Anayasanın bize tanıdığı haklarla kurulmuş bir partidir. Ben yasal haklarımı kullanıyorum. Bu hakları Kürtler kullanamaz diyorsanız açıkça yazın o zaman.”
“Tanık hiçbirimiz aleyhine beyan vermedi”
Mahkeme heyeti Gür’e “Gaziantep’teki yürüyüş sonucu korkan Gönül Ekinci’nin çocuğunu düşürmesi hakkında bir bilginiz var mı? Çocuğu düşürtenleri tanıyor musunuz?” sorularını yöneltti. Gür, “Böyle bir iddianamede bu tür sorulara maruz kalmamız bizi utandırıyor. Ben nasıl bilebilirim çocuğun nasıl düştüğünü, o süreçte Ankara’dayken nasıl bilebilirim Gaziantep'teki çocuğu kimin düşürttüğünü. Bu suçlamaların dosyaya konulmasının tek sebebi vardır. HDP’yi küçük düşürücü suçlarla kriminalize etmek ve toplum önüne bu suçlamaları koyarak bizi küçük düşürmek” diye cevap verdi.
Gür, devamında şunları söyledi: “İddia makamı bir kumpas dosyası getirmiş, siz de bu dosyanın içinden çıkmaya çalışıyorsunuz. Sami Baran gibi bir insanı tanık olarak dinlemek hukuka aykırıdır. Aynı zamanda yeşil reçeteli, düşkün birini dinlemek ayıptır. Hepimiz burada dinledik. Savcı onun ağzından laf almak istedi, cevap veremeyince de ağladı. Sami Baran da Kerem Gökalp de HDP MYK üyeleriyle ilgili tek bir somut bilgi vermedi. Baran, burada verdiği ifadesinde hiçbirimiz aleyhine bir beyan vermedi ancak siz bunu dikkate bile almadınız. Daha önce Baran’dan nasıl alındığı bile belli olmayan yazılı bir ifadeyi esas alıyorsunuz. Bu hukukun neresine sığıyor?”
Daha sonra konuşan Avukat Cahit Kırkazak, mahkemeye, “Çocuk düşürme olayının bu dosyayla ilgisi varsa failleri de bu ülkenin kolluk kuvvetleridir. Antep’te kimlere saldırıldığını, kimlerin partisinin yakıldığını hepimiz biliyoruz, siz de biliyorsunuz. Böylesine alçakça bir soruyu sorarsanız insanların tepki göstermesine de bir şey demeyeceksiniz. Böyle onursuzca bir ithamda bulunuyorsunuz, sonra da alınganlık gösterme diyorsunuz” diye seslendi.
“O ifadeleri imzalatanlar suç işlemiştir”
Mütalaa sunan iddia makamı, tutukluluk halinin devam etmesini istedi. Önceki dönem HDP PM Üyesi Mesut Bağcı söz alarak savcının sunduğu mütalaayı eleştirdi. Sanık Sami Baran'ın “Hiç kimse hakkında bilgim yok” sözlerini hatırlatan Bağcı, “Buna rağmen mahkeme başkanı özellikle ‘Mesut Bağcı ismini tanır mısınız?’ diye defalarca sordu ve benim hakkımda ne bildiğini sordu. Baran ise sadece parti çalışmaları yürüttüğümü bildiğini söyledi. Ardından başkan tekrar sordu: ‘Yani sadece HDP’den mi tanıyorsun?’ Bu ısrarın sebebi nedir?” diye sordu.
Tanık Baran’ın Emniyet’te ve duruşma salonunda verdiği ifadelerin çelişkili olduğuna dikkat çeken Bağcı, “Tutukluluk gerekçesi olarak önüme konulan Baran’ın, üzerinde oynanan beyanı 4 Nisan’daki ifadesinde netleşmiştir. Orada sadece yasal siyasi çalışma yürüttüğümün altını çizdi. Baran’ın ağır sağlık problemleri istismar edilmiştir. Ona bu ifadeleri imzalatanlar ise suç işlemiştir.” dedi.
Gizli tanık beyanlarının yok hükmünde olduğunu belirten Bağcı, “Delilleri ortadan kaldırma ya da gizleme gibi bir durumum yok. Zaten ortada yok edebileceğim bir delil de yok” şeklinde konuştu.
Duruşma yarın (12 Mayıs) devam edecek. (AS)