Sağlık Bakanı Recep Akdağ, dün "hem vicdanları hem kadınların seçim hakkını hem de anne rahmindeki bebeğin yaşam hakkını koruyacak bir orta yol" bulacaklarını söyledi. Kadınlar ise kürtaj tartışmaları başladığından beri birçok ilde yaptıkları eylemlerde kürtaj hakkının pazarlığa tabi olmadığını, tartışılamayacağını tekrarlıyor.
Peki "orta yol" ne olabilir?
Feminist avukat Hülya Gülbahar, kürtaj konusunda zaten yetersiz ve sorunlu olan hukuki düzenlemelerin bir adım bile gerisine düşülemeyeceğinin altını çizdi ve bu konuda yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
* Kürtaj süresinin 12 haftaya çıkarılması,
* Kürtajda kocanın izninin istenmesi uygulanmasına son verilmesi,
* Tüm hastane ve sağlık kuruluşlarında, anne-çocuk sağlığı üzerine uzmanlaşmış birimlerin oluşturulması ve kadınlara istenmeyen gebeliğin önlenmesi için kolay erişilebilir, ücretsiz ve güvenli yöntemlerin ve gebelik gerçekleştiği takdirde sonlandırılması hakkının kullanılabilir bir şekilde sunulması,
* İstenmeyen gebeliklerin önlenmesi konusundaki doğum kontrol politikalarının sadece kadınlar üzerinden değil, erkekleri de kapsayacak şekilde yürütülmesi.
"Kazanılmış haklara dokunmaktan vazgeçin"
Türkiye'de kadınlar ve başta hekimler olmak üzere sağlık emekçilerinin 1950'lerden beri kolay erişilebilir, güvenli ve sağlıklı kürtaj konusunda mücadele ettiklerini belirten Gülbahar, 2004-2005'te TCK'nın yenilenme çalışmaları sırasında AKP hükümeti ile kadın örgütleri arasında kürtaj konusunda yoğun tartışmalar yaşanırken yasak konusunun gündeme gelmediğini söyledi.
"TCK çalışmaları sırasında kürtajla ilgili tek tartışma 10 hafta mı 12 hafta mı olacağı konusu idi. Hiçbir AKP'li yetkili o dönemde kürtajın yasaklanması anlamına gelecek tek fikir bile dile getirmediler. Dolayısıyla bugün birdenbire kürtajın tartışılması oldukça manidar. Demek ki artık en temel haklarımız bile tartışma konusu edilebilecek.
"Tecavüz sonucu oluşan gebelikler dahil olmak üzere istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması konusunda yapılan talihsiz açıklamalarının ardından bugün kamuoyuna ve kadın örgütlerine 'orta yol bulabiliriz' denmesi aslında olumlu bir gelişme.
"Ancak gerek Sağlık Bakanlığı gerek tüm AKP otoritelerinin bilmesi gerekir ki, bu konudaki hukuki düzenlemeler zaten yetersizken, bir de kadınların kazanılmış haklarına dokunulması girişimlerinden vazgeçmeleri gerek."
"Korunma politikaları erkekleri de kapsamalı"
Gülbahar, doğum kontrol politikalarının sadece kadınlar üzerinden yürütülmesini eleştirdi, hükümet kürtajı yasaklama girişimlerini net bir şekilde sonlandırana kadar kadınların mücadele edeceğini vurguladı.
"Örneğin İran ve Hindistan'da doğum kontrol amacıyla kadınların değil, erkeklerin tüpleri bağlanıyor. Ve bu ülkelerde bu erkekler için bir utanç değil, övünç kaynağı. Türkiye de her iki cins üzerinden yürüyen bir korunma politikası geliştirmek zorunda.
"Yerleşik kürtaj hakkının yeniden tartışmaya açılması kadın hareketinde büyük bir infial yarattı. Türkiye'nin dört bir yanında kadınlar sokağa çıkıp bu girişimi protesto ediyor. Maalesef ciddi bir medya sansürü ya da otosansür nedeniyle bu haberler yayınlanmıyor olsa bile kadınlar kürtaj tartışması iktidar tarafından açık ve net bir şekilde geri çekilinceye dek sürecektir."
"Sağlık Bakanlığı taslağı kendi başına mı hazırladı?"
Yasa tasarısının bu ay içinde Bakanlar Kurulu'nda görüşüleceğine dair haberleri değerlendiren Gülbahar, kadın örgütlerine ve kamuoyuna açıklanmış bir taslak ve öneri olmadığına dikkat çekti.
"Bir yandan bunun için bir kurul oluşturulacak deniyor, bir yandan orta yol bulunacak deniyor, bir yandan da Sağlık Bakanlığı'nın zaten bir taslak hazırladığı ve her an Bakanlar Kurulu'nda görüşülüp meclise sevk edileceği söyleniyor. Bu nasıl şeffaflık? Bunlar kamuoyunu oyalamak ve yanıltmak için yapılan açıklamalar.
"Kadın hareketinin ve ilgili sağlık emekçilerinin içinde olmadığı bir yasa taslağı hazırlığı olmaz, bu şekilde bir rapor bile hazırlanamaz." (ÇT)