*Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin 1 Ağustos'ta yaptığı yurdun birçok yerinde devam eden orman yangınlarına ilişkin "orman teşkilatı yerleşim yerlerini korumaktan birinci derecede aslında sorumluluk belediyelerdedir" demesi muhalefetin tepkisini çekti.
Bunun üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2 Ağustos'ta Muğla'nın Milas ilçesinde Yangın Koordinasyon Merkezi'ndeki konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na seslenip "Biz 'Şehirler belediyelerin görev alanındadır' diye bir şey bugüne kadar söylemedik" dedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da önceki gün (4 Ağustos) ATV canlı yayınında yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Yerleşim bölgelerindeki bu tür yangın vesairelerin sorumluluğu büyükşehir belediyelerinin."
bianet'in "Orman yangınlarını 'söndürmede' yetki kimde?" sorusunu yanıtlayan Tarım Orman İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş, "Ormanları söndürmede birinci yetkili Orman Genel Müdürlüğü'dür (OGM). Ayrıca Anayasa'nın 169. Maddesi ormanların korunması kollanması, geliştirilmesi ve işletilmesi görevini Tarım ve Orman Bakanlığı ve bünyesinde bulunan OGM'ye vermiştir" diye konuştu.
Bunların "iflas etmiş bir siyasi anlayışın" açıklamaları olduğunu söyleyen Durmuş, "Ben 43 yıllık ormancıyım, 1978'de işe girdim, uzun yıllar taşrada görev yaptım. Orman köylerinin hastasını bile biz taşırdık. Yasa böyle emretmişti" dedi.
"Hiç mi yüreğiniz sızlamıyor?"
Durmuş, yetki ve sorumluluk tartışmasını çıkarmanın böylesi acil bir durumda alandaki müdahaleyi etkileyeceğini belirtti:
"Bu tür tartışmalar asla yapılmamalı. Bu bir felaket, buna kim koşarsa koşsun! OGM de kamu hizmeti yürütüyor, belediye de! Burada ekosistem yok oluyor, tüm canlılar bunun parçası. Binlerce hayvan yandı. Hiç mi yüreğiniz sızlamıyor? Burada insanların kendi zafiyetini başkasına yüklemeleri doğru değil, bu tartışmaların zamanı değil.
1980'li yıllarda da orman yangınları vardı, sayı olarak çok fark yok arada. Ama yanan alan çok daha azdı. Bunun yarısı kadardı. Neden köylü korunuyordu, yurttaş ormanına sahip çıkıyordu. Şu anda orman ticarileşti, orman köylüsü aç bırakıldı, göçe zorlandı. Yani bu vahşi politikalar ormanları yakıyor. Suçlu aramaya gerek yok!
"Alanda emekçilerin ihtiyaçlarına bakıyorum. Manavgat'taydım, oradaki arkadaşlarım 'Manavgat Belediyesi hiçbir eksik yaratmadı' diyor. Buna ihtiyaç var! O belediyenin hangi partiden olduğu hiç önemli değil. Devleti yönetenler bu tartışmalardan uzak olmalı, birlik beraberlik mesajı vermelidir."
Avukat Özlüer: Merkezi idarenin yetkisinde
Çevrebilim uzmanı, avukat Fevzi Özlüer ise "Yerleşim yerlerinin güvenliğini sağlamak da kolluk faaliyetidir, zabıta faaliyeti değil. Yani merkezi idarenin yetkisinde. Belediyelerin yangın söndürme diye bir hizmeti yok" dedi.
Hükümetten gelen bu açıklamaların "sorunun algılanmasıyla ilgili" olduğunu söyleyen Özlüer, bunu "Ortaya çıkan yangın kamu güvenliğini ve düzenini tehdit edecek boyuta gelmiş bir sorun olarak anılmazsa sorumluluk belediyelerin üzerine bırakılabilir. Burada yetkiyi belediyelerde görüyorsanız ortaya çıkan yangının yarattığı etkinin kamu düzenini bozacak, toplum sağlığını tehlikeye atacak nitelikte olduğunu görmüyorsunuz demektir" ifadeleriyle yorumladı.
Açıklamalar stratejiye mi dayalı?
"Şehrin içinde bir tüp patlamasıyla ortaya çıkan yangınla hayatın olağan akışını neredeyse ortadan kaldıracak nitelikte bir yangın arasında fark vardır" diyen Özlüer, şöyle devam etti:
"Kapsamı, etkilediği alan ve sonuçları itibariyle bütün bir toplumun çıkarlarını etkileyebilecek nitelikte bir yangın ortaya çıktığı zaman bu belediyenin sorunu olmaktan çıkar.
Aslında bunun arkasında bir kamu yönetimi stratejisi de var. 'Yetkili sendin ve bu sorunu çözemedin. Demek ki buralarda olağanüstü tedbirler alacak bir kamu yönetimi modeli geliştirmemiz lazım. Buraları bir riskli alan ilan edelim' diye düşünüyor olabilirler. Bunun altlığı zaten var; 6306 sayılı yasa. Niyet, 6306 ile buralara TOKİ'yi sokabilmek için belediyeleri suçlayıp buralarda riskli alan uygulaması yapmak da olabilir.
"Sen devletsin, merkezi otoritesin, 'Bu benim yetki alanıma girmiyor' diyemezsin. O nedenle sen bunu söylüyorsan buralarda belediyelerin yetkisini almak için yapıyorsun."
Müşterek yetki
Belediyelerin ve hükümetin "müşterek yetkisine" dikkati çeken Özlüer, "Yerel yönetim ayrı bir cumhuriyetin, merkezi yönetim ayrı bir cumhuriyetin değil. Bunlar koordineli çalışmak zorunda. Merkezi otoriteye parti teşkilatı, yerel yönetime başka bir parti gibi bakarsan buradan koordinasyon çıkaramazsın. Size bu toplum ne için oy verdi? Siz insanların sorununu çözmeyecekseniz, kendi aranızda kavga edeceksiniz bu yangın nasıl sönecek?" dedi.
(DŞ)