Odun üretimindeki artış ve orman alanlarının enerji, madencilik gibi sektörlere giderek daha çok tahsis edilmesi, Türkiye ormanlarının parçalanmasına ve zayıflamasına sebep oluyor. Bu durum, ormanların iklim değişikliğiyle mücadelede üstlendiği rolü de baltalıyor.
2017’de yaklaşık 15 milyon metreküp olan odun üretimi, yalnızca birkaç sene içerisinde 25 milyon metreküpe ulaştı. Bugün gelinen noktada, Türkiye ormanlarında her 100 metreküp ağaç servetinden yıllık olarak üretilen odun miktarı, dünya ortalamasının iki katı seviyesinde.
Son 10 yılda, farklı sektörlere tahsis edilen orman alanlarında da kayda değer artış yaşandı: Günümüzde kadar ormancılık dışı kullanımlar için tahsis edilen toplam 810 bin hektarlık orman alanın yüzde 47’si, son 10 yılda tahsis edildi. Bu tahsisler yalnızca ormansızlaşmaya sebep olmakla kalmıyor, civar orman ekosistemlerinde parçalanma ve nitelik kayıplarına yol açıyor.
Odun üretimi
2008 ile 2019 yılları arasında, 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısında yüzde 118’lik artış yaşandı. Direnci düşen, biyoçeşitliliği azalan ormanların karbon tutma işlevi de zayıfladı. 1990 ile 2017 yılları arasında, ormanlarda yılda 63 ila 67 milyon ton karbon tutulurken, bu miktar 2021’de neredeyse yarı yarıya azalarak 34 milyon tona geriledi.
Türkiye ormanları üzerindeki en önemli baskı unsurlarından biri, özellikle 2017’den bu yana keskin bir şekilde artan odun üretimi. Bu durumun temel nedeni olarak, lif levha endüstrisindeki üretim artışları gösteriliyor. Önceleri odun ihtiyacını ithalat yoluyla karşılayan bu sektörün, ekonomik krizler ve döviz kurundaki aşırı artışlar nedeniyle, Orman Genel Müdürlüğü’ne odun üretiminin artması yönünde baskı yaptığı anlaşılıyor.
2017 yılında yaklaşık 15,5 milyon metreküp olan endüstriyel odun üretimi, 2021 yılında 28 milyon metreküp seviyesine yaklaştı. Bu artış, ormancılık meslek kamuoyunda çok fazla eleştiri aldığı için 2022 yılında bir miktar azalarak 25,4 milyon metreküp civarına geriledi. Bu miktar da hâlâ ülke ormanlarının kapasitesinin çok üzerinde.
Tahsisler
Türkiye ormanları üzerinde artan baskılar, odun üretimi ile sınırlı değil; orman alanlarının enerji ve madencilik gibi sektörlere tahsisi de son yıllarda kayda değer ölçüde arttı. 2022 yılı sonunda, Türkiye’de ormancılık dışı kullanıma tahsis edilmiş toplam orman alanı miktarı 810 bin hektar civarındaydı. Ancak bu miktarın neredeyse yarısına denk gelen 382 bin hektarlık alan, yalnızca son 10 yılda tahsis edildi.
Enerji sektörü, bu tahsislerin başını çekiyor. Son 10 yılda, enerji sektörünün kullanımı için yaklaşık 136 bin hektar orman alanı tahsis edildi. Onu, 105 bin hektar ile madencilik sektörü izledi. Yalnızca bu iki sektöre yapılan orman alanı tahsisleri, toplam orman alanı tahsisinin yüzde 63’üne denk geliyor.
Yasal düzenlemeler
Türkiye’de ormanların karşı karşıya olduğu bu tehlike, 1970’ten bugüne birbiri ardına yapılan ve orman tahribatının önünü açan yasal düzenlemelerin bir sonucu.
1961 Anayasası’nda, ormanları çok sıkı koruyan bir madde bulunuyordu (131. Madde). Orman ve toplum arasındaki ilişkideki çarpıklıkların siyasi ranta dönüştürülmesini engelleyen bu maddede, 1970 yılında, Meclis’teki tüm partilerin desteğiyle (Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Güven Partisi) bazı değişiklikler yapıldı. Yalnızca üç yıl sonra, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesine b bendi eklendi ve orman sınırları dışına çıkarılan alanları ifade eden 2b terimi hayatımıza girdi.
Bu madde, ‘‘orman niteliğini kaybetmiş’’ alanların orman sınırları dışına çıkarılmasına izin veriyordu. Aslında Türkiye koşullarında bir orman, orman niteliğini kendiliğinden kaybetmez. Orman niteliği, insan faaliyetleri sebebiyle bozulur veya ortadan kalkar. Bu madde de, yerleşime dönüşmüş veya tarım amacıyla kullanılması daha uygun görülen alanların orman sınırları dışına çıkarılmasına olanak tanıyordu.
2b uygulamaları nedeniyle Türkiye’nin dört bir yanında binlerce hektar orman alanı, orman sınırları dışına çıkarıldı. Bu uygulamalar, yeni orman tahripleri için de teşvik edici oldu. Ancak bu dönemde, yalnızca orman niteliğini 1961 yılından önce kaybetmiş alanlar 2b kapsamına giriyordu. Bu zaman sınırı, 1982 Anayasası ile esnetildi ve binlerce hektar orman alanı daha 2b kapsamına girdi.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi, Ormancılık Politikası ve Yönetimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez tarafından hazırlanan bu haber, kısaltılarak İklim Masası ve bianet işbirliği ile yayımlanmıştır.
İklim Masası, iklim kriziyle ilgili güvenilir bilgileri kamuoyunda yaygınlaştırmayı hedefleyen bir haber servisidir. Yazarları, haberleştirdikleri konularda uzmanlığı bulunan bilim insanlarından oluşur. (TY)