* Fotoğraf: Rawpixel.
Türkiye bu yaz da orman yangınlarıyla boğuşuyor.
Son olarak 13 Temmuz'da Muğla'nın Datça ilçesinde çıkan orman yangınında resmi rakamlara göre 700 hektar alan zarar gördü. Yüzlerce kişi ve yaşam alanları ormanlar olan hayvanlar tahliye edildi.
Rüzgârın kuvveti ve sürekli yön değiştirmesi, Datça'daki orman yangınına müdahaleyi güçleştiren etkenlerden en önemlisiydi. Fakat yangının nasıl çıktığına dair hâlâ resmi bir açıklama yapılmış değil.
Orman yangınlarına dair ikircikli pek çok tartışma yürütülüyor. Orman yangınlarının asıl nedeni günbegün yakıcılığını daha fazla hissettiğimiz iklim krizi mi, insan ihmali mi?
Orman yangınları baskılanmalı mı, yoksa önlemek için hakiki planlamalar mı hayata geçirilmeli? Planlı orman yangını ve planlı geri çekilme nedir, bu yöntemler nasıl uygulanabilir?
Çalışmalarına ABD'de devam eden iklim ve su politikaları araştırmacısı Gökçe Şencan yanıtlıyor.
Planlı orman yangını nedir?
Planlı orman yangınları dediğimiz kavram, İngilizcede "prescribed burn" olarak geçiyor ve dikkatli bir şekilde ormandaki şiddetli ve hızlı yayılacak yangınların riskini azaltmak için uygulanan yöntemlerden biri. Planlı orman yangınında genellikle orman tabanındaki, potansiyel bir yangını şiddetlendirecek çalı-çırpının temizlenmesi hedeflenir. Bu temizleme mekanik olarak da yapılabilir ama kontrollü yangın kadar etkili olmayabilir. Bu tür bir yangının ağaçlara veya yerleşim yerlerine bir zarar vermesine izin verilmez, zaten zarar verecek bir şiddete ulaşmalarına da izin verilmez. Ama tabii ki uzmanlar tarafından dikkatle ve meteorolojik koşullara uygun olarak planlanmaları gerekir, rastgele veya her mevsimde yapılamaz, yoksa kontrolden çıkma riskleri olabilir.
Çalışmalarınızda yer verdiğiniz bir de "planlı geri çekilme" kavramı var. Nedir planlı geri çekilme?
Planlı geri çekilme bir iskan politikası türü, örneğini de Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) güney eyaletlerinde sel ve kasırga baskınlarına karşı görüyoruz. Düzenli olarak, belki her sene veya her birkaç senede bir, kasırgalar yüzünden zarar gören ve tekrar inşa edilmesi gereken yerleşim yerlerinde devlet, bireylerin evlerini satın alarak bu yerleşim yerlerini doğal haline (örneğin bataklık, sazlık veya orman) geri döndürerek hem bölgedeki insan güvenliğini sağlıyor hem de felaket sonrası yapılması gereken harcamaları azaltıyor.
Ancak bu tür politikaların çok dikkatli planlanması gerekir, çünkü yerel halk –doğal olarak– genelde yaşadıkları yeri ve sahip oldukları yaşamlarını terk etmek istemez. Kentsel dönüşümdeki gibi zorla bir mekânsızlaştırma teşebbüsü olmamalı bu, tam aksine büyümesi kısıtlanması gereken veya terk edilmesi gereken yerleşim yerlerinin halkıyla diyalog halinde olunmalı ve kaygıları dikkate alınmalı, aynı zamanda bulundukları yerlerde artan doğal afet riski de iyi bir şekilde açıklanmalı. Bir de elbette, zorla tahliye edilme gibi bir durum olmamalı.
Sıkça gündeme gelen bir tartışmaya da değinmek istiyorum. Yangınların birincil nedeni nedir? İklim krizi mi, insanların ihmalleri mi?
Yangınların birincil nedeni aslında Akdeniz ikliminin kendisi, yangınlar bu ekosistemlerin bir parçası. Fakat insanların ormanlık bölgelerdeki aktivitelerinin artması, ihmalle birleşince yangın çıkma riskini elbette arttırıyor. Örneğin ormancılık, madencilik, kontrolsüz turizm aktiviteleri, piknik ve dinlenme tesisleri aklıma gelen örnekler. Buna ek olarak, ekosistemin bir parçası olan düşük şiddetli yangınların bastırılması ve hızlı bir şekilde söndürülmesi, orman tabanında yangınları şiddetlenen çalı-çırpının artmasına ve ileride yanacak bir yangının daha şiddetli ve yıkıcı olmasına sebep oluyor.
"Yangınlar artık daha yıkıcı, daha öngörülemez"
Bunların yanında iklim değişikliği sonucu Akdeniz ikliminin kuruması, yağışların daha seyrek gerçekleşmesi, bahar ve yaz aylarının daha sıcak ve kuru geçmesi yangınların şiddetlenme ve kontrolden çıkma riskini arttıran faktörler. Akdeniz'de geçmişte de yangın haberleri alıyorduk, ama artık yangınlar daha yıkıcı, daha hızlı, daha öngörülemez, dolayısıyla da insanların güvenliğine daha büyük bir risk teşkil ediyor.
Kaliforniya örneği
Akdeniz'de yaşanan durumun bir benzerini Kaliforniya'da da görüyoruz. 22 yıllık bir mega-kuraklık yaşayan Kaliforniya'da, geçmişteki agresif orman yangını söndürme politikalarından dolayı –ki oranın ekosisteminde de yangınların payı var–, ormanlar hem çok kuru hem de yangınları şiddetlendirecek çalı-çırpı orman tabanında birikmiş durumda. Buna ek olarak kuraklık ve böcek işgallerinden dolayı birçok ölü ağaç da yangın risklerini arttırıyor. Bu anlamda, Türkiye yangın politikaları konusunda Kaliforniya eyalet yönetiminin çalışmalarına bakabilir.
Kaliforniya'da orman yangını. Kaynak: Flickr.
Bir iklim araştırmacısı olarak orman yangınlarını önlemek için sizin önerileriniz nelerdir?
Bir iklim araştırmacısı olarak benim önerim, Akdeniz'deki yangın gerçeğini kabul etmek ve bu gerçek çerçevesinde insan hayatının zarar görmesini engellemek için çalışmak, yerel düzeyde tahliye planları hazırlamak ve bu planları ilçe/köy/kasaba sakinlerine anlatmak. Yangın sonrası orman restorasyonunun tamamen bilim insanlarına bırakılması ve yanan alana çok gerekli müdahaleler –kapanan yolların açılması gibi– ve bilim insanlarının uygun gördüğü durumlar dışında dokunulmaması gerekiyor.
"Yanan bölgelerin tarla gibi sürüldüğünü görmek sinir bozucu"
Geçen sene yanan bölgelerin adeta tarla gibi sürüldüğünü görmek oldukça sinir bozucu, çünkü sahada çalışan uzmanlar yangın sonrası ilk yağışta ormanın yeşillendiğini gözlemliyordu ve bu alanlara kesinlikle dokunulmaması gerektiğini ısrarla tekrarlıyordu. Tüm bunlara rağmen bu alanlara dozer ve kamyonlarla girilip tüm ağaçların kesilmesi ve toprağın sürülmesi çok yanlış bir hareketti ve belki de yangının kendisinden çok daha büyük bir zarar verdi, hangi akla hizmet böyle bir şey yapıldı ben de anlamış değilim. Bu sene aynı hatanın kesinlikle yapılmaması gerekiyor.
"Köylüler, orman yönetiminin parçası olarak görülmeli"
Orman köylüleri maddi olarak desteklenmeli, geleneksel yangın kontrol yöntemleri politikalara dahil edilmeli ve bu gruplar orman yönetim planlarının bir parçası olarak görülmeliler, çünkü yerel coğrafyayı ve iklimi en iyi onlar biliyor. Bir de geri kalan yerel halkın, Akdeniz'deki orman ve yangın ekosistemi konusunda bilinçlenmesi de lazım. İyi niyetli gönüllüler bazen yangın ekiplerinin işini daha da zorlaştırabiliyor. Bu aşamada da tahliye konularında yardımcı olmak isteyenlere gerekli eğitimler verilebilir.
Gökçe Şencan hakkında Çevre ve iklim politikalarına ilgisi Gezi Parkı protestoları sırasında başladı. |
(TY)