Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın (TGS) verilerine göre toplam çalışan gazeteci sayısı 14 bin 400 iken sendikaya üye olan gazeteci sayısı sadece 3 bin 995.
Ancak 3 bin 995 gazetecinin de yaklaşık 500'ü toplu sözleşme gibi sendikal haklarını kullanabiliyor.
bianet'in görüştüğü Türkiye Gazetecileri Cemiyeti (TGC), Başkanı Orhan Erinç, (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Ahmet Akabay ve gazeteci Şükran Soner'e göre raporda dikkat çekilen "özel sorunlar" gazetecilerin örgütlenmelerinin önünde yasal değil fiili engellemeler var.
AB'nin tespitine katılan gazeteci örgütlerinin ortaklaştığı "özel" engeller şöyle:
* Medyada tekelleşmenin yarattığı kuralsızlık,
* İşverenin sendika karşıtı tavrı,
* Gazetecinin işten atılma korkusu,
* "Örgütlenmeyin" demeyen yasaların örgütleneni korumaktan yoksun olması.
İpekçi: "Medya patronu sendika düşmanı olunca"
İlerleme Raporu'nda gazetecilerin sendikal haklarıyla ilgili ifadenin yer almasında TGS'nin katkısı olduğu bilgisini veren TGS Başkanı İpekçi, gazete patronlarının sendika karşıtı politika izlemelerinin gazetecilerin sendikal örgütlenmesini engellediğini söyledi.
İpekçi, "Anayasa'ya göre sendikaya üye olmak doğrudan doğruya işten çıkarma gerekçesi değil ama gazete patronları doğrudan doğruya bu gerekçeyi kullanamasalar da çeşitli gerekçeler yaratarak gazeteciyi işten atabiliyorlar" dedi.
İpekçi medya patronlarının çalışanların sendikal haklarına saygı göstermemesinin AB'nin aradığı sosyal diyalog koşulunun da yerine getirilmesini engellediğini ifade etti.
Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in Türkiye'de genel olarak sendikal haklara ilişkin hiçbir gelişme olmadığını vurguladığını hatırlatan İpekçi "Hükümet 'ilerliyoruz' demesine rağmen sendikal haklar konusunda topu taca atıyor. AB'nin bu konuda öne sürdüğü koşulları uygulamak için inisiyatif kullanacağına işveren ile işçinin mümkün olmayacağını bile bile kendi aralarında anlaşması gerektiği mantığını güdüyor" dedi.
İpekçi'nin verdiği bilgiye göre toplam çalışan gazetecilerin üçte biri örgütlü. Örgütlü gazetecilerinse sadece sekizde biri toplu sözleşme, grev gibi sendikal haklarını kullanabiliyor.
Bu gazetecilerse devlet kurumu olan Anadolu Ajansı (AA) çalışanları ve Ankara Haber Ajansı (ANKA) çalışanları.
İpekçi'ye göre bu veriler sendikal kanunlar gereği üye olan ya da üye olmasına rağmen sendikanın işverene bildirmediği yaklaşık 3 bin 500 sendikalı gazetecinin sendikal haklarından da yararlanamadığı anlamına geliyor.
İşten atılma korkusu dışında gazetecilerin kendilerinden kaynaklanan bir durumun da söz konusu olduğunu vurgulayan İpekçi "Gazeteciler herkesin hakkını savunurken sıra kendi haklarına geldiğinde kayıtsız kalabiliyorlar" dedi.
Erinç: Yasalar örgütlü gazeteciyi korumuyor
TGC Başkanı Erinç'e göre yasalar gazetecilere "örgütlenemezsiniz" demiyorsa da örgütlenme konusunda gazetecileri korumuyor.
Erinç özel sorunlardan bir diğerininse gazetecilerin daha önce yaşanan sendikasızlaştırma baskıları nedeniyle çekingen davranmak zorunda kalmaları olduğunu belirtiyor.
"Türkiye'de sendikalaşma nedeniyle işten çıkarılma bir takım ek tazminatlar öngörülmesine karşın işsiz kalmayı önleyecek yaptırımlardan yoksun" diyen Erinç söz konusu engellemenin fiili olduğu ve İlerleme Raporunda yer alan ifadenin de durumu saptayan bir içerik taşıdığı görüşünde.
Soner: İnşaat sektörü ne kadar kurallıysa medya da o kadar kurallı işliyor
TGS Eski Başkanı Soner, "Zaten varolan genel sendikal tablo iç açıcı değil. Sendikal haklar 12 Eylül ve küreselleşme süreciyle çok kan kaybetti" dedi.
Türkiye'de özel sektör de dahil özelleştirmeyle küçülen kamu çalışanları da dahi, genel olarak sendikalı olan çalışan sayısının sadece 750 bin civarında olduğu bilgisini veren Soner bu durumu "çöküş" olarak değerlendirdi.
Dünyada tekelleşmenin çok büyük tehdit olduğunu ancak Türkiye'de bu tekelleşmenin dünyada olduğu gibi kurallı bile oluşmadığını söyleyen Soner gazetecilerin örgütlenmemesinin bu kuralsızlığın sonucu olduğunu savunuyor.
Soner'e göre medya tekelleşme ve kuralsızlaştırmanın en çok yaşandığı alan: "İnşaat sektörü ne kadar kuralsız yani hukuksuzsa medya sektörü de aynı oranda kuralsız."
"İnşaat şirketinde çalışan televizyoncu var"
Cumhuriyet gazetesi yazarı Soner bu kuralsızlıkları şöyle sıraladı:
* Medyada bir yıllık kontratlar, şirketler arası çalışanlar kaydırılıyor.
* Gazeteci kağıt üstünde çalıştığı gazetede değil başka şirkette çalışıyormuş gibi gösteriliyor. İnşaat şirketinde çalışan televizyoncular var.
* Telifle çalıştırma büyük sorunlara neden oluyor. En önemli gazeteciler bile telifle çalışabiliyor.
* En yüksek ücretleri alan yazar ya da yöneticiler birden sürü zarfla yani öyle olmadığı halde birden çok şirketten paralarını alıyor.
* Çok uzun süre sözleşmesiz, sigortasız stajyer çalıştırılıyor.Sözleşme yapılıyorsa basın sözleşmesi yok. Kıdem yasası yok. Çalışanların saatleri, mesaileri belirsiz.
"Sendikal veriler gerçekçi değil"
Gazeteci Soner, Türkiye'de resmi kayıtlara göre 3 bin 995 gazetecinin sendikalı olduğu yönündeki verinin gerçeği yansıtmadığını söyledi.
1980'den bu yana emekli olan ya da ölen sendikalı gazetecilerin kayıtlarının silinmediğini öne süren Soner "Yüzde 10 barajı bu durumun nedeni. Eğer bu sayılar yerine gerçek sayılar ortaya çıkarsa Türkiye Harb Sanayii ve Yardımcı İşkolları Sendikası (Harb İş) gibi sendikalar dışında hiç biri barajı aşamaz. Sistem varmış gibi görünüyor. İktidarın da işine geliyor" dedi.
Televizyon, gazete dışında medya çalışanlarının iş kolu tanımı yok
Türkiye'de sigortalı çalışan sayısının daha da fazlasının kayıt dışı çalışan olduğunu ifade eden Soner'in dikkat çektiği bir başka konu ise medyada iş kolu tanımındaki belirsizlik.
"Simgesel bir radyo idealist nedenlerle sendikaya kayıt yapmak istedi. Formül bulamadı. "Eğlence mi, magazin mi?" gibi tartışmaları sağlayan iş kolu tanımının olmaması. Şimdi basın adı altında PTT çalışanlarının ya da teknisyenlerinin de kapsanması söz konusu."
"Boş kağıda iş sözleşmesi yapan sendikaya üye olur mu?"
Soner "İşe girdiğinde boş bir kağıda imza attırılan gazeteci hangi güvenle sendikaya üye olacak?" diye sordu.
AB ve ekonominin arka bahçesi: Ucuz emek var sosyal hak yok
Soner AB metnindeki sendikal haklar konusunda söylemlerin yetersiz olduğunu düşünüyor:
"Kopenhag Kriterleri pazarlığında bu haklar hiç gündeme gelmiyor. Çünkü 'ayıp olmasın' diye konuluyor. İzlenmesi söz konusu değil. Avrupa'dan ciddi bir yaptırım geleceğine inanmıyorum. Tartışmalara dayanarak söylüyorum. Haklar adına adım atılmadı."
Bu konuyu muhataplarına da sorduğunu söyleyen Soner aldığı cevabın "Sosyal haklarda ortak değerlere varmak çok zor. O nedenle gündeme alınmıyor" olduğunu aktardı.
AB'ye üyelik ilişkilerinde sosyal hakların tartışılmadığını söyleyen Soner, Eski Doğu Bloku ülkelerini örnek veriyor:
"Bulgaristan, Macaristan bizden daha öncelikli aday ülkeler. Eski doğu bloğu ülkeleriyken sosyal haklara sahiptiler. Şimdiyse onlara karşı sermayeye dayalı bakış açısıyla 'ucuz emeğe evet haklara hayır' deniyor."
Abakay: "Tekelleşme hem örgütlenmeye hem editoryal bağımsızlığa tehdit"
ÇGD Genel Başkanı Abakay "Toplu sözleşme, grev hakkı gibi sendikal hakların önünde yasa engeli yok. Fiili engel var" dedi.
Abakay da fiili engel olarak tekelleşmeyi gösterdi: "Tekelleşmeyle işverenin örgütlenmeyi pikolojik anlamda işten çıkarma tehditleriyle engellemesi ister istemez ortaya çıkıyor.
Abakay bu tekelleşmenin tıpkı sendikal örgütlenmeyi olduğu gibi editoryal bağımsızlığı da tehdit ettiğini söyledi.
Abakay "Gazeteciler örgütlenmiyor, varolan örgütlenmeye sahip çıkmıyorsa adına baskı ya da tekelleşme diyelim, sorumluluk sendikaların ve gazetecilerindir" dedi.
"KESK başarılı da TGS niye değil?"
Kuşkusuz 12 Eylül'ün örgütlere ve sendikalara ağır bedeller ödeten bir süreç olduğunun reddetmediğini aktaran Abakay "Kimse 'TGS'ye üye olamazsın' ya da kimse TGS'ye 'Bu işyerinde örgütlenemezsin' demiyorsa sendikanın ve gazetecinin de başarısızlığı söz konusu" diyerek gazetecinin işveren karşısında pes etmesinin gerekçe sayılamayacağını ifade etti.
"Türkiye'de genel anlamda her türlü örgütlenmeye uzaklık var. Kitle sendikaları da işlevsiz. Eskiden TGS her gazetede örgütlüydü. 12 eylül yasası yürürlükte ama Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) da hiçbir işçi sendikasının olamadığı şekilde etkili. Toplu sözleşme hakkı yokken elinde bulunduruyor. Sendikaların üye kaybetmesi yasaların sonucu değil." (EZÖ/KÖ)