Adaların 600 yıllık geçmişini kayda alan Ada’nın tek müzesi, Büyükada sakinleri tarafından bilinmiyor. Adalar Müzesi ziyaretçilerinin büyük çoğunluğu dışarıdan.
Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında 2010 yılında Adalar Vakfı ve Adalar Belediyesi’nin ortak girişimiyle Büyükada’da açılan Adalar Müzesi’ne, 2016 yılı sonu itibariyle 20 bin 463 ziyaretçi geldi. Buna rağmen Ada halkının büyük çoğunluğu müzeden haberdar değil.
Müze, Adalılar’ın yüzlerce yıllık hikayesini ortaya koyuyor: Adalılara ait fotoğraflar, 8 mm’lik filmler, yazılı belgeler… Bu müzeyle adaların belleği adeta gözler önüne seriliyor. Müzede ada sakinlerinin günlük yaşantılarına dair 20 binin üzerinde arşiv bulunuyor. Müzede, adalarda yaşamış şair ve yazarlara ait belgeleri de bulmak mümkün.
Sait Faik’in adaya ilişkin yazdıklarının sergilendiği bir görsel- Adalar Müzesi 2017
İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi ve adaları anlatan tek müze olma özelliğini gösteren bu müze, ada halkı tarafından yeterince bilinmiyor. Müze Sorumlusu Çetin Kebabcı, Ada halkının ilgisizliğinden yakınıyor ve ekliyor: “Turistler adaya daha çok denize girmek ve gezmek amaçlı geliyor, müzeyi ziyaret etmek onların ilgisini pek çekmiyor.”
Adaya gelen yerli ve yabancı turist sayısındaki uçurum da dikkat çekiyor. Müzeden elde edilen istatistiklere göre 2010-2016 yılları arasında gelen yerli turist sayısı, genel toplamın yüzde 90’ını oluştururken; gelen yabancı turist sayısı yalnızca yüzde 10’unu oluşturuyor.
Yıllara göre ziyaretçi sayısında artış gözlense de bu artışın sistematik olmadığı görülüyor.
Adalılar ve Turistler Konuşuyor
“Tabelalarını kendim astım”
Kebabcı, Adalar Müzesi projesi kapsamında yaptırılan müze tabelalarının Büyükşehir Belediyesi’nin deposunda kullanım dışı olarak uzun süre kaldığını ifade etti. Kebabcı, depoda bulduğu tabelaları müze yoluna kendisinin astığını belirtti. Tabelaların çok küçük olması ve ilgi çekici olmaması sebebiyle ada sakinleri tarafından fark edilmediğini vurguladı.
Tabelaların yanı sıra broşürler bastırılarak tanıtıma devam edildiğini belirten Kebabcı, restoranlarda, otellerde dağıtılmak üzere hazırlanan broşürlerin raflarda kalmasından şikayetçi. Kebabcı’ya göre bu sorunu bir nebze olsun aşmada, müzeyi ziyaret eden turistlerin sosyal medya paylaşımları etkili oldu. Müzenin tanıtımı için 2013 yılında Avrupa Birliği projesi kapsamında kurulan danışma ofislerinin, proje tamamlanınca 2014’te Büyükşehir Belediyesi tarafından kapatılması da Kebabcı’nın dikkat çektiği diğer sorunlar arasında.
Müze tanıtımında rol karmaşası
Müzenin tanıtımında vakıf ve belediye arasında rol karmaşası var. Müze Sorumlusu Kebabcı’nın söylediklerine karşıt olarak; Adalar Belediyesi Başkan Yardımcısı Mahmut Yerlikaya, müze tanıtım işlerinin kendi yetkilerinden çıktığını belirtti. “Başlangıçta Adalar Müzesi, Adalar Belediyesi ve Adalar Vakfı’nın ortak bir projesiydi. Sonrasında Adalar Vakfı’na devredildi” dedi. Adalar Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu ise müzenin tanıtımının sadece vakfın sorumluluğunda olmadığını vurguladı.
Okuldan Haber Odasına (OHO) 2017 programında konuşan yazar Gündüz Vassaf müze hakkında, "Olağanüstü, çok yaşayan bir müze ve bunun duyurulması lazım. Adalılar bile farkında değil. Böyle bir müzenin olduğundan. Adanın coğrafyası, tarihi, doğası ve adada yaşayanlar hakkında bilgi edinebileceğiniz bir müze” dedi. (NV)
* OHO eğitimi kapsamında haberi yapan grup Lina Hourieh (Ankara Üniversitesi), Durmuş Güçlü (Ankara Üniversitesi), Başak Özen (Ankara Üniversitesi), Pervin Demiröz (İnönü Üniversitesi), Aigerim Sarpekova (Selçuk Üniversitesi), Ünsal Karka (Ondokuz Mayıs Üniversitesi), İlhan Özalp (Giresun Üniversitesi), Hazim Fırat'tan (Gaziantep Üniversitesi) oluştu.
** Bu haber ilk önce OHO Haber Atölyesi çalışması bağlamında oho2017blog.wordpress.com adresinde yayınlandı.
OHO Haber Atölyesi'nin diğer haberleri
Okuldan Haber Odası'na (OHO) 2017'ye katılan gazeteci adayları beş günlük eğitim süresi boyunca edindikleri bilgileri oluşturulan yedi haber grubunda uygulama olanağı buldu.
OHO eğitimi bu yıl Büyükada'da düzenlendi ve haber pratiği için adalardan konular seçildi.
Bu haberlerin yayınlandığı haber blog'unda oluşturdukları çoklu medya alanlarını kullanmayı, barış gazeteciliği ve hak haberciliği çerçevesinde haber üretmeyi deneyimlediler.
OHO haber gruplarının ürettiği diğer haberler şöyle:
* "Deniz Adada Çocuklara Uzak"
Çetin Gür (İstanbul Üniversitesi), Tansu Kaya (Kastamonu Üniversitesi), Selimcan Alabay (Akdeniz Üniversitesi), Süleyman Kızıl (Erciyes Üniversitesi), Ferhat Çelik (Mersin Üniversitesi), Semra Aktan (Muş Alpaslan Üniversitesi), Gülistan Nûroj Gök'ten (Kocaeli Üniversitesi) oluşan haber grubu, Büyükada'da çocukların yaz aylarında zamanlarını nasıl geçirdiklerine odaklandı.
Büyükadada yaşayan yoksul ailelerin çocukları plajların ücretli olması nedeniyle yüzme öğrenemiyor. Öyle ki yüzme bilmedikleri için havuza düşüp hayatını kaybeden çocuklar bile var. Öte yandan Büyükada'da yaz okulu geleneği Rumlara ait ve Rum nüfusun azalmasıyla bu gelenek de ortadan kalmış durumda; aşırı kentleşme oyun sahalarını da ortadan kalkmış.
Adalı çocukların yaz aylarındaki yaşamlarını oho2017blog adresindeki haberden okuyabilirsiniz.
* Büyükada'nın kadın yüzü
Buse Erdoğan (Selçuk Üniversitesi), Gülcan Aslan (Gaziantep Üniversitesi), Elif Nur Kayalar (İstanbul Şehir Üniversitesi), Sema Yılmaz (Kastamonu Üniversitesi), Demet Acar (Akdeniz Üniversitesi), Ezgi Dede (Fırat Üniversitesi), Ezgi Gönenir (Fırat Üniversitesi), Tuba Akyol'dan (Yeni Yüzyıl Üniversitesi) oluşan haber grubu, adalarda yaşayan kadınların günlük yaşamına eğildi.
Haber grubu adada çalışan kadınlarla görüşmeler yaparak adada olmanın farklı yönlerini ortaya koymayı hedeflediler. Haberi oho2017blog adresinden okuyabilirsiniz.
* Büyükada'da Erişim Engelliler İçin Mümkün Mü?
Şahin Yatkın (Giresun Üniversitesi) ,Öznur Uşaklılar (İzmir Ekonomi Üniversitesi), Ecem Hanay (İzmir Ekonomi Üniversitesi), Yelda Tekin (Ege Üniversitesi), Burak Kaya (Kadir Has Üniversitesi), Mehmet Yücel (Anadolu Üniversitesi), Ayşemine Alioğlu (Erciyes Üniversitesi), Sümeyye Erbaşı (Akdeniz Üniversitesi), Pınar Kızıltaş'tan (Mersin Üniversitesi) oluşan haber grubu, özellikle büyükada'da ulaşımda yaşanan karmaşanın engellilerin yaşamına etkisini araştırdı.
"Engelliler için yaşanabilir bir ada mümkün mü" sorusunun peşine düşen haberi, oho2017blog adresinden okuyabilirsiniz.
* Büyükada'da, ulaşım sorunun çözümü ne zaman?
Ekim Akdal (Bilgi Üniversitesi), Bircan Demir (Fırat Üniversitesi), Serhad İnci (Fırat Üniversitesi), Özlem Ateş (Ege Üniversitesi), Rabia Aykut (Karadeniz Teknik Üniversitesi), Fahri Karaman (İnönü Üniversitesi), Sidar Öztürk (Çukurova Üniversitesi), Melike Tombak (Çukurova Üniversitesi), Hasan Doğan'dan (Doğu Akdeniz Üniversitesi) oluşan haber grubu, Büyükada'ya adım atılır atılmaz hissedilen ulaşım sorunu üzerine odaklandı. Ulaşım sorunun taraflarını ve çözüm mercilerini dinleyerek olası bir çözümün mümkün olup olmadığını araştırdı. Haberi, oho2017blog adresinden okuyabilirsiniz.
Vizontele Tuuba’nın ‘Mahmut Abi’si Mahmut Duran, hayatını kaybetti
“Ben Mahmut Duran değilim, Qîro’yum! Bu ismi küçüklüğümde ailem takmıştı. Çünkü hep isyankârdım, direngendim, mücadeleciydim. Qîro, Kürtçede zift, katran, kara ve direngen demek.”
Yılmaz Erdoğan’ın yönetmenliğini üstlendiği “Vizontele Tuuba” (2004) filminde “Mahmut Abi” karakterine ilham veren devrimci Mahmut Duran, dün (13 Nisan) hayatını kaybetti.
Duran’ın vefat haberini duyuran gazeteci İrfan Aktan, şöyle dedi:
“12 Eylül Diyarbakır zindanının direnişçisi, Hakkâri'nin efsanevi devrimcisi, Vizontele Tuuba filminde ‘Mahmut Abi’ karakterine ilham veren Mahmut Duran'ı, nam-ı diğer Qîro'yu (Kara-Zift) kaybettik.”
Uzun süredir kanser tedavisi gören Duran'ın cenazesi, memleketi Hakkâri'de defnedilecek.
“Diyarbakır Cezaevi’nde yedi yıl kaldım”
Duran, 2005 yılında Express’in “12 Eylül’ün 25. yılı” özel sayısında İrfan Aktan’a verdiği demeçte şöyle demişti:
Ben Mahmut Duran değilim, Qîro’yum! Bu ismi küçüklüğümde ailem takmıştı. Çünkü hep isyankârdım, direngendim, mücadeleciydim. Devrimci anlamda, tuttuğunu koparacak güçteydim. O yüzden de bana Qîro adı verildi. Qîro, Kürtçede zift, katran, kara ve direngen demek. Bir de tenim biraz kara olduğu için bu ismi bana uygun gördüler.
Cunta gelmeden hemen önce, Van’da tutuklandım. 18 gün Edremit karakolunda işkencede kaldım. Ondan sonra beni Hakkâri’ye getirdiler. Buradan da Diyarbakır’a götürüldüm. Diyarbakır Cezaevi’nde yedi yıl kaldım.
Zindandan çıktıktan sonra evime gelemedim ki. Beni alıp askerlik şubesine götürdüler. 17 gün askerlik şubesinde kaldım. İnan ki, yedi yıllık zindan sürecinde yaşadığım acıların iki katını o 17 gün yaşadım… Daha sonra annemler geldi, beni eve getirdiler. Tabii psikoloji bozuk, beden çökük… İnsanlar seni deli olarak görüyor. Çünkü yaşama adapte olamıyorsun. Bilmiyorum yani, insan kendini çok yalnız hissediyor. O psikolojiyi yaşamayan bilmez. Yaşayan da anlatamaz zaten. Yüreğinin bir yanı zindandaki arkadaşlarında kalmış… İşkencesiz çay içmek, yemek yemek bana çok acayip geliyordu.
Akademisyen Özge Öner'e İsveç'ten 'İnsani Çiçeklenme Ödülü’
Ülkenin önde gelen düşünce kuruluşlarından Ratio Enstitüsü'nün verdiği ödüle, ‘insan refahını teşvik eden’ entelektüel çalışmaların sahipleri layık görülüyor.
“Özge Öner, yüksek düzeydeki akademik çalışmalarını toplumsal katılımla birleştirme yeteneği, entelektüel birikimini samimi ve cömert bir biçimde kamusal alana taşımasıyla bu ödülü fazlasıyla hak ediyor.”
Cambridge Üniversitesi Ekonomi Doçenti ve Oksijen yazarı Dr. Özge Öner, İsveç'in saygın düşünce kuruluşlarından Ratio Enstitüsü tarafından verilen "İnsani Çiçeklenme Ödülü"ne layık görüldü.
Ratio Enstitüsü’nün, insan refahını artırmaya yönelik entelektüel katkıları onurlandırmak amacıyla verdiği bu prestijli ödül, bu yıl Öner’e takdim edildi.Ödülü, 2022 yılında bu ödülü ilk kez alan kurumsal iktisat profesörü Niclas Berggren’in elinden alan Öner için Berggren şöyle dedi:
“Özge Öner, yüksek düzeydeki akademik çalışmalarını toplumsal katılımla birleştirme yeteneği, entelektüel birikimini samimi ve cömert bir biçimde kamusal alana taşımasıyla bu ödülü fazlasıyla hak ediyor.”
2008 yılında Marmara Üniversitesi’nden iktisat lisans diplomasıyla mezun olan Öner, yüksek lisans ve doktora eğitimini İsveç’teki Jönköping Uluslararası İşletme Okulu’nda tamamladı. 2014 yılında "Retail Location" başlıklı doktora tezini sundu. Mekânsal iktisat alanındaki bu çalışması, akademik kariyerinin temel taşlarından biri oldu.
Bu alanda Jönköping’de çeşitli akademik kurumlarda görev alan Öner, 2018 yılından bu yana Cambridge Üniversitesi’nde araştırmalarına devam ediyor. Uzun yıllar İsveç’in önde gelen gazetelerinden Svenska Dagbladet’te köşe yazarlığı yapan Öner, Mart 2024’ten bu yana Oksijen gazetesinde yazıyor.