İkinci eser, Irak Dünya Mahkemesi -Nihai İstanbul Oturumu. Bu eser de yirmi yedi kişi tarafından çevrilmiş. Çoğu Kitap Çevirmenleri Girişimi üyesi olan çevirmenlerin yirmi biri kadın, altısı erkek.
Kadınlar, barış konusunda erkeklerden çok ilerde. Ama bu, malumu ilan etmekten öte bir yorum değil. Kadınların, tarih boyunca barışa katkıları, erkeklerden çok daha ilerde.
Arundhati'nin güzel yüzü
Kitabı elime alıp ilk sayfaları çevirir çevirmez, René Burri'nin Photographs kitabını anımsadım. Kitabın kapak içi dahil, ilk sayfaları hoş bir turuncu/pembe kağıttan yapılmış. Kitabın tasarımını yapan Semih Sökmen, sanki okura "iyimserlik" aşılamak, yüzünü gülümsetmek için bu rengi seçmiş.
Gülümsüyorsunuz da. Sonraki sayfalardan birinde, içi "Bush" ve "Blair"le dolu bir sürü rozetin "sepya" bir fotoğrafı: "Hesap Ver Bush", "Gel Hesap Ver Bush", "Gel Hesap Ver Blair". Sonra turuncu sayfalarda "İçindekiler" başlıyor.
Ardından Darphane sokaklarında büyük bir flamayı taşıyan güzel insanların fotoğrafı geliyor. Sonraki fotoğraf, iki sayfaya yayılmış, sağdaki sayfada yakın planda, "Defense-Savunma" yazan bir isim plakası (Fotoğrafı Attila Durak çekmiş ve şöyle adlandırmış: "Savunma Kürsüsü Boş"
Sol sayfada izleyiciler ve onların filmini çeken bir kameraman görülüyor. Sağ sayfada geri planda, "İddia Heyeti" masası var, üstü su şişesi dolu. Masada insanlar var ama konuşma kürsüsünün arkasında kaldıkları için yüzleri görünmüyor. Gene birkaç fotoğrafın ve Müge Gürsoy Sökmen'in "Sunuş" yazısından sonra da Arundhati'nin güzel yüzü.
Kitap, beş yüz sayfadaki üç bölümde, altı oturumda yer alan elli beş konuşmacının elli beş ayrı konuşmasını aktarıyor. Organizasyon komitesi, yayınevi kadrosu, matbaa ve mücellithane ekiplerini ve yirmi yedi çevirmeni sayarsak, gene yüzlerce kişiden oluşan ortak bir çalışma.
Irak Dünya Mahkemesinin oturumları şöyle:
* Uluslararası Hukukun ve Kurumların Rolü
* Hükümetlerin Sorumluluğu
* Medyanın Sorumluluğu
* Irak'ın İstilası ve İşgali
* Kültürel Miras, Çevre ve Dünya Kaynakları
* Küresel Güvenlik Ortamı ve Gelecek Alternatifleri
İddia Heyeti adına açılış konuşmasını yapan Richard Falk, Irak Dünya Mahkemesinin tarihsel önemi konusunda şunları söylüyor:
"... Irak Dünya Mahkemesi başlıca iki nedenle çok önemli: Birincisi, tüm dünyada insanların Irak Savaşı'na karşı yükselttiği yaygın eylemliliğin derinliğine ve kalıcılığına tanıklık ediyor. Şimdiye dek bir savaşa karşı bu ölçekte bir hareket gerçekleşmemişti. Eylemler savaş öncesinde, 15 Şubat 2003'te, 11 milyon kadar insanın 80 ülkede ve 600'den fazla kent yerleşiminde katıldığı kitlesel sokak gösterileriyle başladı.Ev Hanımı Rolü Oynayan Hizmetçi... WTI'ın tarihsel önemi olduğunu iddia etmemin ikinci nedeni, yurttaşlar tarafından ve yurttaşlar için oluşturulan bu inisiyatifin, bilhassa savaş ve barış konularındaki önemli uluslararası hukuk ihlallerinden dolayı liderleri hesap vermeye çağırmasıdır.
Bunun yepyeni bir fikir olduğu söylenemez elbette. Bu tür çabaların ilki, ABD ve liderlerinin Vietnam Savaşı'ndaki hukuki sorumluluklarını değerlendirmek üzere ünlü İngiliz filozof Bertrand Russell'ın çağrısıyla 1967'de oluşturulan mahkemeydi. Bu mahkeme, milyonlarca masum Vietnamlının yaşamına mal olan yıkıcı bir savaşla Vietnamlıların bağımsızlığının ciddi biçimde ellerinden alınmasına tanıklık etti ve bunu belgeledi.
Bu yurttaşlar mahkemesi, her şeyden öte, Vietnam Savaşı'yla ilgili olarak her gün işlenen suçları gizleyen sessizlik duvarını yıkmayı hedefleyen acı bir çığlık oldu. Russell Mahkemesi, hükümetlerin ve hatta Birleşmiş Milletler'in (BM) çözemediği, eyleme geçmek şöyle dursun, sözünü etmekte isteksiz olduğu boşlukları doldurarak uluslararası hukuku güçlendirmek için çalışan Kalıcı Halk Mahkemesi'nin 1976'da Roma'da kurulmasına vesile oldu..."
Bütün oturumlardan alıntı yapmaya niyetim yok. Ama üçüncü oturumda, "Medyanın Sorumluluğu" başlığı altındaki konuşmalar, bazen çok eğlendirici olmuş. Hemen bütün konuşmacılar, ABD'li ve İngiliz "iliştirilmiş" gazeteciler konusunu ele alırken, Ömer Madra, "Alternatif Medya Arayışımız" başlıklı konuşmasında bu kavramın sınırlarını, Türk gazetecileri katacak şekilde geliştirmiş:
"Dünya haberlerinin yaklaşık son dört yıllık içeriğine baktığınızda şunu görüyorsunuz: Irak'ta savaşın başlamasından uzun süre önce, işgal planlarına ilişkin ilk "doğru" haber, bildiğim kadarıyla işgalden yaklaşık 17 ay önce Türk medyasında çıktı. Üstelik bu haberin yayınlandığı gazete, Türkiye'nin en büyük gazetesiydi; en azından o kendisini böyle tanımlamayı seviyor.Madra, isim vermekten kaçınmış. İlgili yöneticinin bu davranışının analizi, en iyi şekilde, bizzat bu yöneticinin yazdığı bir yazıda, hem de "rol" sözcüğü kullanılarak var:... Üstelik Türkiye'nin "en büyük gazetesi"nin verdiği bu haberin sonunda, -Türkiye'nin- yetkili makamlarındaki "baskın eğilimin", ileriye dönük olumlu düşünerek (tıpkı iyi iş çevrelerinin yapması gerektiği gibi, sanırım) ABD'ye "tam destek" vermek olduğu ifade ediliyor... Söz konusu iddiaların temeli olan "tarihi paktlara" (yani antlaşmalara) da hiç değinmiyor.
Ve bu "haber"i yayınlayan, Türkiye'nin en büyük gazetesi!
... İmdi, aynı gazetenin önemli yöneticilerinden birinin (aynı zamanda gazetenin genel yayın yönetmenidir), bağlı olduğu şirket için başkent Ankara'da hükümet düzeyinde iş takip ettiği biliniyor... Çıkar çatışmasına ilişkin şikayetler olunca onun kendisini nasıl bir yaklaşımla savunduğunu hatırlıyorum. Söylediklerini açacak olursak şöyleydi: "Ben gazeteciyim," diyordu, "ama aynı zamanda büyük bir şirketin yöneticilerinden biriyim. Şirketin yönetim kurulunda olduğum için, bağlı olduğum kuruluşun çıkarlarını koruma rolünü üstlenmem çok doğal."
" Genet'nin tiyatro yapıtı "Hizmetçiler", biri evin hanımı, öteki kendi rolünü yüklenen hizmetçiler arasında oynanan bir oyunla başlar. 0yunun belli bir yerinden sonra, ev hanımı rolünü yüklenen hizmetçi onun gibi konuşmaya, davranmaya hatta giyinmeye başlar. Böylelikle kendi dışında bir rolü yüklenen kimse, içinde bulunduğu bu durum gereği yeni bir doğa geliştirmeye, yeni davranış, jest, tepki biçimleri oluşturmağa başlar."İliştirilmiş" gazetecilerin rolünü bu kadar güzel anlattığı için bu "en büyük gazetenin" yayın yönetmenine teşekkür borçluyum: "Ev hanımı rolü oynayan hizmetçi"Yukarıdaki durum, tipik bir yabancılaşma örneğidir. Ama bir çok yabancılaşma örneğinden yalnızca biri ve belki de bir çok düşünür için oldukça marjinal bir örnek. Bir çok düşünür için bu örneğin marjinalliği, belki de bir sınıf adına örgütlenmemiş bir örnek olması ve yaşamın maddi temelleriyle ilişkisinin ortada görünmemesinden kaynaklanmaktadır." *
Arundhati: Ben de bir "düşman savaşçısı"yım
Kitabın tümü, defalarca okunması gereken konuşmalarla dolu. Arundhati Roy'un kapanış konuşması çok güzel:
"Dün bir çekim yaparlarken bana, "Neden kabul ettiniz? Pek çok davet alıyor olmalısınız; neden bunu seçtiniz?" diye sordular. Ben de, "Bu soruyu sormanıza o kadar üzüldüm ki!" dedim. "Çünkü bu bizim meselemiz. Başka nerede olabilirdim? Bu mahkemeye katılmak varken, bu muazzam, korkunç, kahrolası mesele dururken başka hangi çağrıyı daha fazla önemseyebilirdim ki?"Böylece, yirmi yedi çevirmenden biri olarak ben de, "düşman savaşçısı" sıfatını almış bulunuyorum. "Savaşa karşı" olarak başladığım düşünce hayatımda vardığım noktayı görebiliyor musunuz? (VÇ/EZÖ)... Ama sonuç olarak, günümüzde Amerika Birleşik Devletleri'nin düşman olarak tanımladığı birini herhangi bir ülkeden, dünyanın herhangi bir yerinden kaçırabildiği ve ABD'ye yargılamaya götürebildiği bir dünyada yaşıyoruz. Görünüşe bakılırsa düşman savaşçısı, direniş düşünceleri besleyen herhangi biri olabilir. Tanım buysa demek ki ben de bir düşman savaşçısıyım. Teşekkür ederim."
* Tan dergisi, Sayı 5, Eylül 1982