Onur Yaser Can’ın karakoldaki işkencenin ardından intihar etmesi sonucu polislere açılan evrakta sahtecilik davasının yedinci duruşması bugün İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Mahkeme, Can ailesinin Ulusal Kriminal Büro’nun hazırladığı imaj kaydının kopyasının kendileri ile paylaşılması ve mahkemeye sunmak üzere özel bilirkişi raporu almaları taleplerini kabul etti. Dava 31 Mayıs saat 10.30’da devam edecek.
Duruşmanın ardından açıklama yapan Onur Yaser Can’ın babası Mevlüt Can “Altı yıldır bu mücadeleyi veriyoruz. Gerekirse bir altı yıl daha olsa yine sürdüreceğiz. Annesinin dediği gibi ‘Ona haksızlık yapıldığını herkes bilecek’. Oğlumuz annemiz geri gelmeyecek ama onlar bunu hesabını verecekler” dedi.
Mevlüt Can süreci anlatıyor
Duruşma sonrası basın açıklaması yapan Mevlüt Can, mahkeme sürecinde yaşadıklarını anlatırken “Adalet sisteminin ne kadar kötü çalıştığı ortaya çıktı” dedi.
“Polislerin resmi belgede sahtecilik yapmasıyla ilgili bilirkişi ‘Ben bunu yok ettim ama narkotikte kopya bıraktık’ diyor ama narkotik ‘bende yok diyor’. Örgütlü biçimde bu kopyaya bilgisayar imaj kaydına ulaşmamızı engelliyor.
“Demek ki Onur Yaser’in yazdığı notun doğruluğu ortaya çıktı. Zorla ona belgeler imzalatılmış, 8 gramlık esrarla yakalanan Onur Yaser esrar satan ve uzun süre hapishanede kalacak pozisyona sokuluyor. Ölene dek bu kulağına fısıldanıyor. İçeri girdiğinde kendisine itiraf ettirilmek için yapılan işkencenin ortaya çıkmaması için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
“İşkence olayını ispatlamak zor bir şey. Karakollara kamera kaydının konulması esas iken, bunu yapmamak ve narkotik biriminde sorgu odasında kameranın olmadığını söylemek aslında işkenceyi saklamak için yalan söylemektir.”
“Sahtecilik davası ile kalmayacak”
Mevlüt Can, Onur Yaser Can’ın yakalayan, yakalandığında görevde olan ve daha sonra onların yerine getirilen 11 polisin “FETÖ” soruşturmaları kapsamında tutuklandığını ya da meslekten çıkarıldığını belirtti.
“Örgütlü işkenceyi saklama polisleri kollayıp kollama niyeti var. Altı yıldır bu mücadeleyi veriyoruz. İsterse altı yıl daha olsa yine sürdüreceğiz. Annesinin dediği gibi ‘Ona haksızlık yapıldığını herkes bilecek’. Bunu yapanlar hesabını verecek.
“Üç ay sonra tekrar geleceğiz. Birikişi raporunu başkasına inceleteceğiz. AİHM’e müracaatımız var. AYM’den netice bekliyoruz. Özelikle işkence ile ilgili olarak savcıların kovuşturmaya yer olmadığı kararlarının yeniden gözden geçirilip dava açılmasına dair müracaatlarımız var. AİHM’e 2012’de, AYM’ye 2013’de başvurduk, henüz netice alamadık.
“Bir sonraki duruşmaya dek bu neticeleri de alırsak işkenceci polisler hakkında da işkence nedeniyle Onur Yaser’i ve annesi katlettikleri için dava açacağız. Şu andaki resmi evrakta sahtecilik davası ile kalmayacak. Onlar bunun cezasını çekene dek dava devam edecek. Oğlumuz annemiz gelmeyecek ama onlar bunu hesabını verecekler.”
Ne olmuştu?
Onur Yaser Can, 2010’da Narkotik Şube'de iki defa ifade verdikten sonra kötü muamele ve çıplak aramaya maruz kalıp üçüncü kez ifadeye çağrılınca intihar etti. Ardından, annesi Hatice Can da Mart 2014’de intihar etti.
Onur Yaser Can öldüğünde 28, annesi Hatice Can 57 yaşındaydı.
TIKLAYIN - "ONUR YASER'İN HAYATINI ÇALDILAR"
Can ailesi, Onur Yaser’i alıkoyan ve ifadesine giren polisler hakkında “işkence, görevi kötüye kullanma ve cinsel saldırı”dan suç duyurusunda bulunsa da, savcı Muammer Akkaş takipsizlik kararı verdi. Dava 2014'te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşındı.
Yazdıkları tutanakta değişiklik yaptıkları bilirkişiyle saptanan polisler Sonay Gündoğdu ve Salih Bahar ise “evrakta sahtecilikten” suçlu bulundu.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Mayıs 2012 tarihli kararına göre, iki polise 2 yıl 6 ay ceza verildi. Yargıtay'ın bozma kararının ardından “evrakta sahtecilik” suçlamasıyla polislerin yargılaması devam ediyor. (BK)