Onur Yaser Can 3 Haziran 1982’de Ankara’da doğdu. 2000’de Türkiye 2 bin 100’üncüsü olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesine girdi.
Kaydını yaptığı yıl kazandığı AFS Bursu nedeniyle, ODTÜ Mimarlık’taki eğitimini dondurarak, Belçika Brüksel’de SaintLucas Güzel Sanatlar Okulu’na gitti. Burada bir yıl sanat eğitimi aldı.
ODTÜ’ye döndükten sonra da ERASMUS Değişim Programı ile İtalya’ya gitti. Bir yıl da Bari Teknik Üniversitesi’nde okudu.
Mezun olduktan sonra İstanbul’a taşındı. 2 Haziran 2010'da İstanbul Harbiye'de esrar satın aldığı iddiasıyla narkotik polisi tarafından gözaltına alındı.
Götürüldüğü Narkotik Şube Müdürlüğü'nde polisin işkence, cinsel taciz ve aşağılamalarına maruz kaldı. "Çıkış Doktor Raporu" da işkence şüphelisi polislerin yanında hukuk dışı olarak düzenlendi.
Salıverilmesinin ertesi günü polislerin telefonla arayarak, tutanaklardaki "tarih hatasının düzeltilmesi" gerekçesiyle yeniden emniyete çağrıldı ve başkaları aleyhinde ifade vermeye zorlandı.
İfadesi işkence altında iki kez alınmış olmasına rağmen, polisler tarafından üçüncü kez emniyete çağrınca 23 Haziran 2010'da oturduğu evin balkonundan atlayarak intihar etti.
Can, intiharından önce arkadaşlarının ısrarıyla o gece karakolda neler yaşadığını sırasıyla yazmıştı. O notta, “Gözaltında çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler… Bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Polislerden biri beni telefonla emniyete çağırdı ve önceki ifademden farklı bir ifade imzalattılar. Muhbirlik yapmam söylendi” ifadeleri yer alıyordu.
Oğullarının yaşamını yitirmesinin ardından adalet mücadelesi başlatan Can ailesi, bir sonuç alamadı. İşkence iddialarına takipsizlik veren savcılık, Onur Yaser Can’ı gözaltına alan iki polis hakkında, gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları gerekçesiyle 8 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi 15 Mayıs 2012’de 2 polis memurunu 2 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırdı.
Karardan iki yıl sonra Hatice Can, oğlunun acısına daha fazla dayanamayarak 2 Mart 2014’de yaşamına son verdi. Baba Mevlüt Can da 8 Ekim 2019’da ana atar damarın yırtılmasına bağlı iç kanama sonucu 62 yaşında hayatını kaybetti. Aileden geriye Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Can kaldı.
Yargıtay 2019’da yerel mahkeme tarafından verilen kararı usul yönünden bozdu. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmalarda Onur Yaser Can'ın emniyetteki görüntülerine ve orada yapılan işlemlere ilişkin imajın (birebir kopya) yer aldığı CD'nin emniyette bulunmadığı, yine incelenmek üzere görüntülerin ve bilgilerin yer aldığı imajın da güvenlik gerekçesi ile bilirkişi Zafer Kökdemir tarafından kırıldığı ortaya çıktı.
Mahkeme polis Hakan Aydın, Muhammet Olgun, Onur Ülker ve Yunus Başar ve Bilirkişi Zafer Kökdemir hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak İstanbul Valiliği, soruşturma izni vermedi. İtirazlar sonucu soruşturma izni verilmemesine ilişkin karar kaldırılınca polisler hakkında dava açıldı.
Biri meslekten ihraç edilen başkomiser olan dört polis ile bir bilirkişi ‘kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’, bir bilirkişi ise ‘gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’ suçlarından Eylül 2022’de İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmaya başladı.
Davada karar 5 Haziran 2023’te çıktı. Polis Hakan Aydın, Muhammet Olgun, Onur Ülker ve Yunus Başar'a "resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek" başlıklı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 205. maddesi uyarınca önce 4 yıl hapis cezası verdi. Ardından sanıkların kamu görevlisi sıfatıyla suçu işlediklerine kanaat getiren mahkeme, cezayı 6 yıla çıkarttı.
Bilirkişi Zafer Kökdemir'i ise beraat ettiren mahkeme, işkence suçlamasıyla ilgili ise bir hüküm kurmadı.
(HA)