Gazeteci ve çevirmen Suzan Zengin, iki hafta önce olduğu açık kalp ameliyatının ardından bulunduğu Koşuyolu Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ndeki yoğun bakım servisinde dün (12 Ekim) akşam 52 yaşında hayatını kaybetti. Zengin, iki yıl kaldığı Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde hastalanmıştı.
İşçi Köylü gazetesinin Kartal bürosu temsilcisi Zengin, 28 Ağustos 2009'da evi basılarak gözaltına alınmış ve çıkarıldığı mahkemede tutuklanmıştı. İlk duruşmasına, bir yıl sonra, 26 Ağustos 2010'da çıkabildi.
Zengin, Türk Ceza Kanunu (TCK) 314/2. "örgüt üyesi olmayıp örgüt adına suç işlemek" maddesinden, "TKP/ML-TİKKO örgütüne üye olmak" suçlamasıyla 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle Beşiktaş'taki İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyordu.
"Neden buradayım?"
Kaldığı hapishanede yoğun kemik erimesinin yanı sıra kalp rahatsızlıkları da baş gösteren Zengin, 14 Haziran'da çıktığı duruşmada, "Neden burada olduğumu bilmiyorum. Benim ne bu insanlarla ne de iddianamedeki eylemle bağım olduğuna dair tanık ve kanıt var. Çoğu sendika olan haber kaynaklarıyla, gazete telefonundan yaptığım görüşmeleri de kanıt olarak iddianameye kondu. Yasa dışı örgüt suçlamasına dayanak yapılmak istenen materyaller bundan ibarettir" demişti.
Savcı Kasım İlimlioğlu'nun tahliye talebi kabul eden mahkeme kararıyla, Zengin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Yaşasaydı, 3 Kasım'da tekrar hakim önüne çıkacaktı.
Hapishaneden çıktıktan sonra, Umut Yayımcılık Kartal Büro'da çalışmaya başlayan Zengin, gazetecilerin tutuklanmasını ve yargılanmasına karşı, "Ahmet ve Nedim'in Gazeteci Arkadaşları" (ANGA) gurubunun düzenlediği 18 Haziran'daki eylemde basın açıklamasını okumuş ve diğer tutuklu gazetecilerle tahliye edilmeyen hasta mahkumlara dikkat çekmişti.
"Yargısız infaz değil mi?"
Ragıp Zarakolu, Zengin'in ameliyatının ardından yazdığı yazıda, onun 15 gündür yoğun bakımda olduğunu söylemiş ve "Devlet, 'emanet'e bir kez daha saygı göstermedi. Sağlıklı teslim aldığını, ailesine sağlıksız teslim iade etti. Bu da bir çeşit yargısız infaz değil mi?
Zamana yayılmış bir ölüm cezası değil mi?" diye sormuştu.
bianet'e konuşan İnsan Hakları Derneği'nden Leman Yurtsever, Zengin'in İHD Cezaevi Komisyonu'nda "canla başla çalıştığını" söyledi ve şöyle devam etti: "Onu cezaevinde görmeye gittiğimde haksız yere tutuklandığına isyan ediyordu. Kalp rahatsızlığı ve kemik erimesi hastalıkları cezaevinde başladı. Orada tedavi hakkının engellendiğini söylemişti, eğer dışarıda olsaydı arkadaşlarının ve akrabalarının yanında olacaktı, tedavi edilebilecekti, hastalığı bu kadar ilerlemeyecekti. Onu cezaevi koşulları öldürdü."
Zengin de cezaevinden yazdığı mektupta, "Tutuklanmak için kanıt istemez, muhalif olmak kafi" demişti. Zengin'in cenaze töreni 14 Ekim Cuma günü saat 12:00'de Tuzla Aydınlı Cemevi'nde yapılacak.
Cezaevinde de çalıştı
Sivaslı bir ailenin altı kızından biri olan Zengin, 10 yaşında gittiği Almanya'da 18 yıl kaldı. Orada eğitimini sürdürdüğü sırada göçmenlerin sorunlarıyla ilgilendi. Bekir Zengin ile olan evliliğinden iki çocuğu oldu.
"Kıbrıs Elen Edebiyatı", "Selanik Öyküleri", "Süryani Halk Öykü ve Türküleri" gibi birçok antolojiyi Türkçe'ye kazandıran Zengin, hapishanede de Tessa Hoffmann'ın "Birinci Dünya Savaşı ve Sonrasında Anadolu Hristiyanlarının Sürgün, Kıyım ve Tasfiyesi" kitabını baskıya hazırlamıştı. (AS)