Alfred Hitchcock’un ilhamı ve sinemaya duydukları büyük sevda ile 30 Ekim 2009’da online bir dergi olarak yola çıktı Arka Pencere.
Sekiz yıl boyunca haftalık ve online mesaisine 380. sayısında "Şimdilik kapatıyoruz" dedi. Aralık 2017 de bir çok sinema yayınının kapanmasına ve ya e-dergiye dönmesine aldırış etmeden basılı yayına geçti.
Derginin editörü Murat Özer ile hem bu hareketi hem de sinema yayıncılığı üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
"Kağıt kokusu'nu ne kadar özlediğimiz gerçeğiyle yüzleştik"
Arka Pencere hangi ihtiyaç sonucu ortaya çıktı?
Arka Pencere, 30 Ekim 2009’dan 6 Ekim 2017’ye kadar sekiz yıl boyunca çıkan haftalık online bir sinema dergisiydi. Alfred Hitchcock’tan ilhamla tam 380 sayı hazırladık bu dergiyi. Hala arkapencere.com adresinde bulunabilecek bu dergiler, sinema yayıncılığına az çok bir katkı vermiştir diye düşünüyoruz.
Bilgehan Aras, Burçin S. Yalçın ve Okan Arpaç’la bir araya gelerek, bitirdiğimiz online serüveni hangi aşamaya taşımamız gerektiği konusunda kafa yormaya başladığımızda, her birimizin basılı yayın tecrübeleri devreye girdi ve "kağıt kokusu"nu ne kadar özlediğimiz gerçeğiyle yüzleştik.
Motivasyonumuz her zamanki gibi "sinema sevdası"ydı ve bu sevdayı okurla nasıl buluşturacağımız. Patronlar tarafından 19 yıllık yayın hayatı sonlandırılan Sinema Dergisi bir ölçü oldu bizim için ve ondan boşalan yeri az çok doldurabileceğimizi düşündük. Ve "tam bağımsız" bir dergiyi hayata geçirmek için kolları sıvadık, sonuçta da şimdi gururla elimizde tuttuğumuz Arka Pencere Mecmua çıktı ortaya.
"Kazanacağımız şey 'tatmin duygusu"
Sekiz yıl boyunca her hafta online olarak yayınlanan bir derginin, günümüzde basılı dergilerin bile tutunamayıp kapanması veya e-dergi ye dönmesinden etkilenmeyip de basılı yayına geçmesinin ardında ki cesareti bizlere nasıl açıklamak istersiniz?
Biz, online’dan basılı dergiye geçişi "cesaret" olarak değerlendirmiyoruz, olsa olsa "delilik" diyoruz. Birçok basılı yayının kapandığı ya da online’a geçiş yaptığı bir dönemde böyle bir hamlenin başka türlü bir açıklaması olamaz çünkü!
Tabii ki sonuçta ne kazanacağımızı ya da ne kaybedeceğimizi üç aşağı beş yukarı hesaplayarak girdik bu serüvene, körü körüne dalmadık yani. Kaybedebileceğimiz "ölçülebilir bir para"ydı, ama kazanacağımız paha biçilemez bir "tatmin duygusu"ydu. İkinci seçenek üzerinde yoğunlaştık ve bugünlere kadar geldik.
Dergiyi kapatacaksak da, direnemeyeceğimiz noktaya geldiğimizde olacak bu. Önceki örneklerdeki gibi patronun iki dudağının arasından çıkacak bir kararla değil.
Yıllarca online olarak internette yayınlandıktan sonra basılı yayına geçince karşılaştığınız zorluklar neler oldu ?
Her birimiz daha önce basılı yayınlarda farklı görevlerde bulunduk; Genel Yayın Yönetmenliği’nden Yazı İşleri Müdürlüğü’ne, Editörlük’ten Görsel Yönetmenlik’e kadar. Ama ilk defa "patronluk" yapacaktık.
Online’dan basılı yayına geçişte yaşanan en temel problem de bu oldu. Çok ince hesap kitap yapmayı gerektiren bu durum, dergiye içerik sağlamanın ötesinde birçok ekstra iş de yükledi bize. Ama 20 ile 30 yıl arasında değişen deneyimlerimiz ve onlarca yıl boyunca biriktirdiğimiz insanlar belli bir konfor alanı sağladı Arka Pencere Mecmua’ya. Yola devam etmek kaçınılmazdı artık, bastık gaza!
"Güç şimdilik bize göz kırpıyor"
Haftalık süreden aylık yayına geçmenin ne gibi artı ve eksileri oldu ?
Haftalıktan aylığa geçiş, editörlük anlamında tabii ki daha geniş bir zamana yayılan bir üretim süreci sağlıyor. Birçok konuda enine boyuna düşünme, en efektif sonucu alabilmek için gerektiğinde "durma", yazarlara en iyi metinlerini ortaya çıkarmaları konusunda zaman tanıma gibi avantajlarını göz ardı edemeyiz.
Temel dezavantajı ise finansal olarak "çok daha güçlü" olma gereksinimi. Bıçak sırtında yürüme becerisine sahip olmak lazım anlayacağınız!
Derginin içeriğini oluştururken dikkat ettiğiniz unsurlar neler ?
Arka Pencere Mecmua’nın içeriğini oluştururken bir denge tutturmaya çalışıyoruz. Popüler malzemeyle "sinefil" iştahına yönelik malzemeyi yaklaşık oranlarda sunma prensibimiz var. Bu konuda deneyimlerimize güvendiğimiz kadar, alabildiğine geniş bir yelpazeye sahip yazar kadromuza da bel bağlıyoruz.
Fatih Özgüven’den Hakan Bıçakcı’ya, Uğur Vardan’dan Sevin Okyay’a, Tunca Arslan’dan Murat Erşahin’e, Mehmet Açar’dan Alkan Avcıoğlu’na, Cem Altınsaray’dan Burak Göral’a (ve oğlu Emre), Cumhur Canbazoğlu’ndan Kaan Karsan’a, Ali Ercivan’dan Esin Küçüktepepınar’a, Olkan Özyurt’tan Müjde Işıl’a, Ebru Çeliktuğ’dan Fırat Ataç’a, Evrim Kaya’dan Şenay Aydemir’e, Murat Emir Eren’den Serdar Kökçeoğlu’na kadar uzanan yelpaze, burada isimlerini anamadığım birçok değerli yazarla birlikte elimizi güçlendiriyor.
İsimler eklenip çıksa da her sayıda ortalama 40 yazarımız oluyor ve onların bize sağladığı geniş alanla yolumuza devam edebiliyoruz. Sözün özü, “Güç şimdilik bize göz kırpıyor!”, gelecekte ne olacağını yaşayıp göreceğiz. (EE/BK)