Bundan tam üç yıl önce bir olay yaşandı Türkiye'de. Güpegündüz, insanların gözleri önünde, gözaltına alınan iki gencin akıbetleri hala açığa çıkartılamadı.
Şırnak'ın Silopi ilçesinde 25 Ocak 2001 günü ifade vermek için Jandarma Komutanlığı'na giden Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) İlçe Başkanı Tanış ve İlçe Sekreteri Deniz'den bir daha haber alınamadı. Tanış ve Deniz'in bulunması için yapılan tüm başvurular, İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) oluşturduğu heyetlerin girişimleri sonuçsuz kaldı. Onlar hala kayıp!
Şırnak'ta Jandarmaların astığı afişlerde, Tanış ve Deniz'i bulanların "156 Jandarma İmdat" telefonuna bildirmeleri istendi.
"Jandarma karakolundan çağırıyorlar"
25 Ocak günü saat 14.00 civarında, cep telefonundan aranan Serdar Tanış, parti binasındakilere "Jandarma karakolundan çağırıyorlar" diyerek yanına Deniz'i de alarak Ömer Sansur'a ait minübüs ile Silopi Jandarma Komutanlığı'na gitmişti. Jandarmanın kapısından girerlerken yoldan geçmekte olan İsa Kanat ve Hamit Belge ile uzaktan selamlaşmış, hatta, birbirlerine el sallamışlardı.
Ancak o akşam Tanış ve Deniz, evlerine dönmediler. Aileleri, Av. İdris Tanış'a haber verdi. Tanış, aynı gün Jandarma Karakolu ve Savılığa yaptığı başvurular karşısında "adı geçen şahısların gözaltında olmadıkları" yanıtını aldı.
Olayın tanıkları İsa Kanat ve Hamit Belge, Silopi Cumhuriyet Savcılığı'nda verdikleri ifadede, Tanış ve Deniz'i Jandarma Karakolu'nun bahçesinde gördüklerini açık biçimde belirttiler.
Kaybettirenlerin çağrısı
25 Ocak günü saat 13.00 civarında, yani Jandarma karakoluna gitmelerinden bir saat önce, Tanış ile Deniz, yeni açılan Silopi HADEP İlçe binasına telefon çekmek için PTT binasına gitmek istemişlerdi.
Ancak yolda, 06 plakalı Fiat marka bir aracın içinde silahları ve telsizleri bulunan üç kişi, aracın arka kapısını açıp jandarma olduklarını söylemiş, "İfade vermeniz gerekiyor, binin" diyerek Tanış ve Deniz'i gözaltına almak istemişlerdi.
Onlara Tanış direnmişti. "Ben HADEP ilçe başkanıyım. İfade vermem gerekiyorsa, bu resmi kanallardan bana iletilir. Böyle yol kesmekle olmaz" diyerek, araca binmeyi reddetmişti.
Tanış ve Deniz parti binasına dönmüşler, bu sırada cep telefonundan aranan Tanış, jandarmaya çağrılmıştı. Bu, tam üç yıldır haber alınamayan iki insanı kaybettirenlerin çağrısıydı.
Sonuçsuz başvurular
Bundan sonra, başvurular başladı. 29 Ocak'ta ilçeye giden İHD heyetinin, Cumhuriyet Savcısı, Kaymakam ve jandarma yetkilileri ile yaptığı görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Heyet üyelerine Tanış ve Deniz'in gözaltında olmadıkları söylendi.
Olay kamuoyuna yansıdıktan sonra, daha önce Tanış ve Deniz'in "hiç gelmediğini" açıklayan ilçe jandarma komutanlığı yetkilileri ifade değiştirdiler. Yetkililerin olaydan beş gün sonra yaptıkları açıklama, "Evet geldiler, ama yarım saat kaldıktan sonra çıktılar. Nereye gittiklerini bilmiyoruz" şeklindeydi.
Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) başkanlığına, TBMM İnsan Hakları Komisyonu'na, başbakana, başbakan yardımcılarına, İçişleri Bakanlığına, Genelkurmay Başkanlığına, Jandarma Genel Komutanlığına, Olağanüstü Hal Valiliği'ne (OHAL), Şırnak Valiliğine ve Silopi Kaymakamlığına yapılan başvurulardan da sonuç alınamadı.
Yüzbaşı Can: Buraya geldiler, JİTEM teslim aldı
Oysa Serdar Tanış'ın kardeşi Yakup Tanış'ın yaptığı açıklamada, olaya ilişkin ipuçları gizliydi:
"Babam Şuayip Tanış ile Ebubekir Deniz'in ağabeyi M. Ata Deniz, Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Levent Ersöz ile görüşmek için Şırnak'a hareket ettiler.
Kasrik Boğazı mevkisindeyken, Silopi İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Süleyman Can, babamın cep telefonunu arayıp Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı'na gelmelerini, önemli açıklamalarda bulunacağını söyleyince, Silopi'ye döndüler.
Can, 'Serdar ile Ebubekir buraya geldi; ama benimle değil Astsubay Selim ile görüşüp çıktılar. Ben bu kadarını biliyorum' dedi.
M.Ata, 'Buraya çağırdığınızı kendiniz söylüyorsunuz. Evet buraya geldiler, siz de ellerini bağlayıp JİTEM'e teslim ettiniz öyle değil mi?' dedikten sonra Can, 'JİTEM aldı evet, ve onlara gücüm yetmez ancak 'yukarısı'nın gücü yeter' dedi."
"Karanlığa karşı, sabahın sahipleri olalım"
Yüzbaşı Can'ın bu açıklamasından sonra aileler yeni bir umutla, bir kez daha devlet sorumlularına ve siyasetçilere başvurularda bulundular. Edindikleri bilgileri yetkililere aktarıp yeniden girişimlerde bulunmalarını istediler. Ancak, bir sonuç alamadılar.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin yetkililerine yapılan başvurular da bugüne kadar bir sonuç vermedi.
Aileler bugün size, bize sesleniyorlar:
"Onları karanlıklarının içine gömdüler. Bunları, bizlerden çaldıkları güçle götürdüler. Karanlık 'kahraman'lar, ülke insanlarından aldıkları gücü, hesabını veremeyecekleri pis işlerde kullandıkları için 'derin'lerde saklanıyorlar. Susmak, suçlarına ortak olmaktır. Ortak olmamak için vicdanlarımızla, aydınlarımızla bu ülkeyi 'derin' ve 'korkak' karanlıklara bırakmayalım. 'Kayıp'lara sessiz kalmayalım."
Ailelerin bu insanlık çağrısına sahip çıkalım. Karanlığın kabadayılarına karşı, sabahın sahipleri olarak... (BB)