Çağdaş Hukukçular Derneği'nden (ÇHD) avukatları 17 Mayıs günü Soma'da gözaltına alınmışlardı. İzmir Ekonomi Üniversitesi öğrencilerinden Çağrı Öner, Soma'da gözaltına alınmadan önceki gece ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile üç günlük çalışmalarının sonuçlarını konuşmuştu.
Soma'da yaşananların neden kaza değil cinayet olduğunu anlattığı ve ilk belirlemeleriyle madendeki çalışma biçimini anlattığı söyleşide Kozağaçlı "burjuvazi tamamen siyasal nedenlerle sistematik biçimde işçi öldürüyor. O yüzden de burada kaza değil insanlığa karşı bir suç görüyoruz. Hükümet bunu saklamaya çalışacaktır" diyor. Kozağaçlı bu sözleri söyledikten kısa bir süre sonra darp edilerekgözaltına alındı...
Soma ‘da ne yaşandı? Sizin ilk izlenimleriniz neler?
Selçuk Kozağaçlı: Bu ülke tarihinin en büyük işçi kıyımı, dünya madencilik tarihi içinde ise ilk üçe girer. Çok büyük bir felaketle karşı karşıyayız ama doğal felaket değil. İnsan yapısı, aşırı kar hırsı, elverişsiz alanlarda yüksek rekolteli madencilik, rödovans denilen performansa dayalı kazanma… Bunların hepsi iş güvenliği noksanları, işçiye değer vermeme ile bir araya geldiğinde böyle büyük bir katliam oluyor. Bu nedenlerle kaza demiyoruz; kaza değil bu. Öngörülebilir ölümler hiçbir zaman kaza diye adlandırılmamalı.
Kader de değil?
Asla değil. Kazanın teknik tanımına da aykırı ayrıca. Kazanın bilimsel tanımı öngörülememesidir. Bu yüzden kaza denir. Fakat burada gayet öngörülebilir. Yani bu madende büyük bir ölümle sonuçlanabilecek felaket olacağını birçok insan biliyormuş ve konuşuyormuş. Çeşitli sebepleri var bunun.
Bunlar söyleniyormuş yani öyle mi?
Evet evet.Yani zaten aklın yolu bir. Üç vardiya çalışılan ve günde yaklaşık 11 ton kömür çıkartılan bir yerden söz ediyoruz. Yani her vardiyada 3 bin küsur kömür. Bunlar çok yüksek rakamlar… Taşeronlar birbirleriyle yarışıyorlar, vardiyalar birbirleriyle yarışıyorlar; inanılmaz bir sistem. Madenin mülkiyeti, devletin yani Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) kanunla tanınan “rödovans” adı verilen bir sistemle çalışıyor. Ne kadar kömür çıkarırsanız devlet onu tartıyor, belli bir miktarına el koyuyor, işletme bedeli olarak kalanını size veriyor; serbest piyasada satıyorsunuz ya da devlet satın alıyor. Bu öyle bir sistem ki; ne kadar çok kömür çıkartırsanız kadar çok para kazanıyorsunuz. Bu da işçiye yüklenme anlamına geliyor. Madenin fiziksel özellikleri de elverişli değil. Mekanik çalışılabilen bir maden değil; insan gücüne yükleniliyor. 5 km karelik galerilerden konuşuyoruz. Dev bir maden ve içeri 1000 kişiye kadar indirebiliyorsunuz. İnanılmaz bir sayı yani… Vardiya usulü çalışılıyor. Birinci vardiya henüz çıkmadan ikinci vardiyanın yarısından çoğu içeri girmiş ve kurallara aykırı. Ama iyi ki tamamı girmemiş. Ölü sayısı 1000’i de geçebilirdi
Belki de geçti biz bilmiyoruz? Bu da olabilir.
Şu anda bizim tahminimiz 480 ile 500 arasında artı eksi 10 ölüm olduğu yönünde. Korkunç sayılar bunlar. Bir kişi ile 500 kişi değişmiyor bunun bir cinayet olduğu gerçeği karşısında.
ÇHD'nin Soma'daki çalışmaları neler?
“Ne yapıyoruz?” biz de bir kriz masası ve bir komite kurduk “Soma İçin Adalet Komitesi”. Bir twitter hesabımız, bir Facebook sayfamız var. Yürütme kurulumuz var. Kriz masası adını verdik yürütme kuruluna. “Ne yapıyoruz? “madendeki nöbeti biz de tutuyoruz ve madendeki şu andaki çalışmaları biz de denetliyoruz, yerel kurumlarla ve örgütlerle toplantılar yapıyoruz; ne yapılabilir anlamaya çalışıyoruz, taziyeler gidiyoruz, cenazelere ve mezarlık ziyaretlerine katılıyoruz, halkla dayanışmaya çalışıyoruz. Burada yapılan eylemlerin bazılarına katılmaya çalışıyoruz. Gergin ve sağ merkezli bir kent burası. Sağ oylar yüksek. Yüzde 45 AKP, yüzde 30’a yakın MHP oyu var. O yüzden klasik hükümete karşı protestolar yerine daha karmaşık siyasal hareketlilikler var, kızgınlıklar var. Bunlara da özen göstermeye çalışıyoruz kentin kendine özel dokusuna zarar vermeyecek şekilde dayanışma yapıyoruz. Tabi çok sıcak acı… Her yerde çok kapsamlı sorun var.
Devletin politikası ve yaptıkları açıklamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
İki nedeni var. Birincisi şu; sermaye grubunun devletle inanılmaz güçlü bir ilişkisi var. Fabrika sahibinin eşi AKP’den bir genel meclis üyesi. AKP’nin veya AKP Hükümeti’nin kömür yardımı diye dağıttığı şeyin büyük bir kısmı büyük kısmını sağlayan madenlerden biri bu. Yani neredeyse 500 bin tona yakın sosyal amaçlı kullanılan kömür bu madenden ve Soma’dan kaynaklanıyor. Evet, hükümetle ilişkileri çok yüksek siyasal ilişkileri. Bir sebebi bu. Bir başka sebebi, hükümet bu gibi durumlarda her zaman sermayeyi korur.
Kendi sermayesini mi?
Evet. Çünkü sermayenin hükümeti çok açık. İşçi hükümeti olsa o da işçileri kayırırdı herhalde. Bu işler böyle. Çok eski ve köklü bir sınıf çatışması ama bu adeta bir soykırım. İnsanlığa karşı bir suç olarak kabul ediyoruz biz bunu. İnsanlığa karşı suçun klasik tanımına da uygun; son derece siyasal nedenlerle sistematik olarak insan öldürülüyor. Yani burjuvazi tamamen siyasal nedenlerle sistematik biçimde işçi öldürüyor. O yüzden de kaza değil burada insanlığa karşı bir suç görüyoruz. Hükümet bunu saklamaya çalışacaktır.
Gözaltılar var mesela...
Evet gözaltılar. Daha da farklı çalışmalar var. Belediye şikayetçi olmamaları için insanları ikna etmeye çalışıyor. Muhtarlıkları toplayıp çalıştırıyorlar bu amaçla. Evet, hükümet; tazminat avansları ödeyerek, ölen insanların yakınlarına iş vererek bu tepkiyi emmeye çalışacaktır. Daha önce de çalıştık maden ölümlerinde. Karadoğan’da çalıştım ben mesela. Tam bu anlattığımız gibi oldu. Hükümet tazminat avansları öder, geride kalan çocukları aynı madenlerde işe sokarlar, askerlikleri ertelenir, vergi borçları ertelenir. İnsanlar ikna olurlar ve arkasını aramazlar. Gerçek sorumlunun yargılanması için uğraşmazlar. Bu döngüyü kırmaya çalışıyoruz ama çok zor. Hatta bazen insanları kendilerine rağmen savunmaya çalışıyoruz, korumaya çalışıyoruz. Ama bu bir mücadele ve biz de bunu yapacağız burada. (ÇÖ/HK)