12 Ağustos 2013 tarihli ve “Kazandıran Seçim Sistemi Arayışları” başlıklı Bianet yazımı şöyle bitirmiştim; “Demokrasilerde sandık, belirlenmiş oyun kuralları üzerinden iktidara ve muhalefete eşit uzaklıkta duran, şeffaf ve kendiliğinden oluşan dengesiyle iktidarı - muhalefeti tanımlayan bir seçim aracıdır. Eğer bu araç tek başına iktidarların tanımlarıyla biçim ve içerik değiştiriyor ve iktidarları iktidarda tutma aracı haline gelebiliyorsa, o sandığın demokrasiyle ilişkisinden pek de söz edilemez.
Umalım ki Türkiye’de yakın geçmişte yaşananlar, yaşanacak olanlara örnek oluşturmasın. Ve de biz demokrasiyle sandık ilişkisinin sağlıklı örneklerini de görebileceğimize inanabilir hale gelmiş olalım.” Şimdi AKP’nin demokrasi paketinden çıkan seçim sistemi önerilerine dünkü yazıda yaptığım tanımlamalar ışığında ayrıntılı bir biçimde ve kimlere ne kazandırıp, neler kaybettireceği açılarından, farklı görüşlere de yer vererek bakmaya çalışalım.
Seçim sistemi önerisi bağlamında yapılabilecek ilk değerlendirme, ortada bir AKP dayatmasının olduğu. Çünkü doğaldır ki, her siyasi parti ya da sınıf / toplumsal kesim, uygulamaya konacak seçim sisteminin kendi lehine olmasını isteyebilir. Ama bunu demokrasinin olmazsa olmazı olarak sunmak ya da ben ortaya üç seçenek koydum tercih sizin, gelin tartışıp DAR veya DARALTILMIŞ bölgeli seçim sisteminden birini seçelim yoksa eski sistemle devam edilecek demek, demokratik bir tavırdan çok otoriter bir yaklaşımın göstergesi olabilir ancak.
İlk sorun DAR ya da DARALTILMIŞ seçim çevrelerinin oluşturulması sürecinde ortaya çıkıyor. DAR bölge seçim sisteminde 80 il 549 milletvekilinin seçileceği 549 seçim çevresine ayrılırken (Bayburt 1 milletvekili çıkaran tek il olduğu ve bölünme sorunu üretmeyeceği için kapsam dışında tutulmuştur) yüzlerce ve binlerce bölümleme alternatifi üreyecek ve burada verilmesi gereken kararlar kim ya da kimler tarafından verilecektir. Aynı sorun 30 il’de oluşturulacak 94 DARALTILMIŞ seçim çevresi için de geçerlidir.
Bu konuda örnek olay olarak 1987 ve 1991 seçimleri öncesi yapılan seçim sistemi ve çevresi düzenlemeleri ele alınabilir. O düzenlemelerde iktidarın ana yaklaşımı bölümlenme bana yaramalı, eğer o seçim çevresi için iktidarın işine yarayabilecek bir düzenleme olanaklı değilse o bölgenin güçsüz muhalefetine yarayan bir seçim çevresi oluşturulmalı şeklinde gerçekleşmişti. Hatta bu bölümlemeler o kadar ileriye gitmişti ki, bir ilçenin bazı mahalleleri bir seçim çevresine diğer mahalleleri de bir başka seçim çevresine sokularak düzenlemeler yapılmıştı. Bu yapının ana amacı da, iktidarın azalan oy oranına karşın kazandığı milletvekili sayısını arttırmaktı. 1987’de bu uygulamada başarılı da olundu.
Tarhan Erdem “Evet, yola devam” derken hem Radikal’deki hem de bianet’teki yazısında “6-14 milletvekili çıkaran çevreler ve baraj yüzde 5 (keşke yüzde 3 olsa) sistemi doğrudur ve bazılarının söylediği gibi çok oy alan partiye ek kazanç sağlamaz, adalet bozulmaz” değerlendirmesini “algımın özeti bu! Eksiği görülüp söylenebilir, bütünüyle destekliyorum” vargısıyla veriyor. Tarhan Erdem’e göre “Her seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısının alt sınırı 5 veya 6 olabilir, ancak sadece alt sayı değil üst sayı (10-14) da sınırlamalı” Oysa demokrasi paketinde Erdoğan 5’li gruplandırmalı DARALTILMIŞ bölgeden söz ederken kullanılan 5 sayısı bir seçim çevresinden seçilecek EN AZ milletvekili sayısını değil seçilecek EN ÇOK milletvekili sayısını vermek durumunda. Çünkü seçim çevreleri için kullanılan kavramlar arasında BİRLEŞTİRİLMİŞ seçim çevresi kavramı olmadığı gibi sadece DARALTILMIŞ seçim çevrelerinden söz ediliyor.
Eğer Tarhan Erdem’in anlayışı doğru ise –ki bana göre mümkün değil-; AKP 51 il’i komşu illerle birleştirip sonra da 32’ye bölerek yeni bir yapı oluşturup, Türkiye’yi 62 il ve 72 seçim çevreli başka bir yönetsel çerçeveye oturmuş olacak. Ayrıca bu süreçte AKP’nin seçim sistemi önerisinin de, mevcuda göre daha demokratik bir seçim sistemi yaklaşım olduğu da, elbette gözlerden kaçmamış olacak (!)..
Tarhan Erdem’in kaynağını bilmiyorum. Benim kaynağım, demokrasi paketi sunumu ve daha öncelerinde Erdoğan’ın ve AKP yetkililerinin söylediklerinden anlayıp, genel seçim sistemleri bilgilerimle bütünleştirip anlamaya çalıştığım DARALTILMIŞ bölgeli seçim kavramı yaklaşımı. Kaldı ki eski siyasetçi, araştırmacı Tarhan Erdem’in bu “algısı”nın örneğine de gazete haberlerinde, köşe yazılarında iki-üç gündür rastlamadım. Buna karşın Seyfettin Gürsel’in 1 Ekim 2013 tarihli Radikal gazetesindeki yazısında demokrasi paketinden çıkan seçim sistemi önerisini “Birinci reform alternatifinde baraj yüzde 5’e düşürülüyor, buna karşılık seçim çevreleri en fazla 5 milletvekili ile sınırlandırılıyor” şeklinde tanımlıyor. Seyfettin Gürsel de, sistemin bazı sakıncalarının olduğuna da dikkat çekerek, DARALTILMIŞ bölge seçim sistemini kendi önerilerine yakın bulup destekleyenlerden.
Yüzde 5 barajlı DARALTILMIŞ bölgeli seçim sistemi, mevcut sistemde 2 önemli değişiklik yapılmayı gerekli kılıyor. Birincisi barajın yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürülmesi. Bu, günün koşulları içerisinde sadece BDP’nin işine yarayabilecek, buna karşın SP (Saadet Partisi), DP (Demokrat Parti) gibi AKP’ye önemli oranda oy kaptırmış* partilerin umudunu yeşertecek düzeyde bir değişiklik olarak görünmüyor. Ayrıca barajın yüzde 10’dan yüzde 5’e indirilmesi baraj altında kalan partilere yönelişi arttırabileceği için seçim barajını aşan partilerin milletvekili kazanmak için gerekli asgari oy oranlarının az da olsa düşmesine yarayabilir.
Seçimin 30 İl’de DARALTILMIŞ seçim çevreleriyle yapılması, barajı aşmış partilerin bu seçim çevrelerinden milletvekili seçtirebilmesi için alması gereken oy oranı asgari yüzde 15 ile 30’lar arasında değişecektir. Çünkü 6 milletvekili çıkaran bir il, 3’er milletvekili çıkaran 2 seçim çevresinden oluşacağı için küçülen seçim çevresinin yaklaşık üçte birinin oyunu alması gerekecek. 4 milletvekili çıkaran seçim çevrelerinde bu oran yüzde 25’e, 5 milletvekilinin seçildiği seçim çevrelerinde ise yüzde 20’ye düşecek. Yani kabaca yüzde 10’luk ülke barajının ancak bir buçuk, iki katına kadar gerileyebilecek bir seçim çevresinden milletvekili çıkarmanın sınırı.
Düşürülen baraj BDP’nin parti olarak seçime katılmasını özendirirken DARALTILMIŞ seçim çevreleri bu partinin İstanbul gibi büyük illerinden milletvekili çıkarma ihtimalini –mevcut oy oranları düzeyinde- neredeyse olanaksız hale sokuyor. Ancak BDP’nin homojen olmayan oy dağılımı yine de bu partinin DARALTILMIŞ bölgeli seçim sisteminden en az etkilenmesine neden olurken, MHP için ise durum tam tersi.
MHP yüzde 10’luk seçim barajını aşabilen partiler arasında olmasına karşın aldığı oy oranı seçim çevreleri açısından milletvekili çıkarma sınırında kalan bir parti olduğu için mevcut sisteme göre çok daha az milletvekili çıkarabilecek bir duruma düşüyor.
CHP, DARALTILMIŞ bölgeli seçim sisteminden yer yer olumlu, yer yer de olumsuz etkilenecek bir parti konumunda. Ama son çözümlemede ikinci parti olarak DARALTILMIŞ bölgeli seçim sisteminden -büyük olasılıkla- CHP de, olumsuz etkilenecek partilerden biri olacak.
Yüzde 10’luk seçim barajının indirilmesi barajı aşan parti sayısının artmasına neden olurken DARALTILMIŞ bölgeli seçim sistemi milletvekili dağılımını birinci parti lehine kaydıracağı için AKP, bu sistemden milletvekili sayısını arttırarak çıkacak -belki de- tek parti olacak. Hele seçim çevreleri düzenlemeleri iktidar partisi lehine yapılacak olursa -ki teknik olarak bu mümkün-, ülke barajının inmesinden kaynaklanacak milletvekili kaybının çok üstündeki sayılarda milletvekili artışı, sistemin birinci partisine yeni güçler katabilir.
Milletvekili kayıp ve kazançlarıyla ilgili yapılan tüm değerlendirmeler 2011 seçimleri oy dağılımları ve benzer yapının küçük oynamalarla sürdüğü varsayımına dayalı olarak yapılmaktadır. Ama 2015 genel milletvekili seçimlerinin gerçeği bugünden farklı olabilir ve bu sistemin yansımaları tüm partiler açısından büyük değişiklikler ortaya çıkarabilir. Ancak burada asıl önemli olan iktidarın mevcut yapıda kendi çıkarına olan seçim sistemlerini dayatıp bunu bir demokratikleşme süreci olarak sunuyor olmasıdır.
Yarın da sıra; DAR bölgeli seçim sistemi, partilere devlet yardımı, eş başkanlık, belde örgütlenmesi konularında. (ST/HK)
* AKP Oyları Nereden Geliyor başlıklı Bianet’te 27 Haziran 2012’de yayınlanan yazıma bakılacak olursa 2002, 2007 ve 2011 seçimlerinde AKP’nin en çok hangi partilerin seçmenlerinden beslendiği ve onlar içinde DP (ANAP/DYP) ile SP (FP/SP)’nin önem ve ağırlığı açıkça görülebilir.