TİHV Başkanı Yavuz Önen, Vakfın 4 Nisan'da yapılan Olağan Genel Kurul toplantısında yaptığı sunuşta, geçtiğimiz yıl, AB Komisyonu'nun değişik temsilcileriyle yaptıkları görüşmeler sırasında "TİHV'in işkence tanımını çok geniş tuttuğuna dair iddiaların gündeme geldiğini" açıkladı.
Yavuz Önen, bu değişikliğin, kısmen Türkiye'nin AB'ye üyelik süreciyle ilintili olduğunu, kısmen de 2001 sonrası tüm dünyada "işkence" kavramının giderek daraltılmasından kaynaklandığını ifade ediyor.
BM işkence tanımına karşı darlaştırma
Yavuz Önen, TİHV Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada AB Komisyonu temsilcilerinden başka, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) de 2000 yılından itibaren Türkiye'ye yaptığı ziyaretlerden sonra yazdığı raporlarda "işkence" yerine "kötü muamele" ifadesini kullanmaya başladığına dikkati çekti:
* CPT, kollardan asılmayı, jenital bölge ve kulaklara elektrik şoku uygulamalarını, günlerce uyutmamayı, uzun süre ayakta tutulmayı, tutuklu ve ailesine yönelik tehditleri, kaba dayağı, soğuk suya maruz bırakmayı, falakayı, testislerin sıkılmasını "şiddetli, fiziksel kötü muamele metotları" olarak tanımlıyor.
* AB ortamında da benzer bir yaklaşım görüyoruz. Vakfımız ise BM işkence tanımını bir bütün olarak değerlendirmekte, "kötü muamele" terimi ile ifade edilen her türlü şiddet uygulamasını "işkence" olarak kabul etmektedir.
AB üyeliği, Afganistan, Guantanamo
AB'nin neden böyle bir tavır içine girdiğine ilişkin sorumuzu yanıtlayan Yavuz Önen şunları ifade etti:
* Bu tavır 1992'de Avrupa Birliği'nin genişlemesini öngören Maastricht Anlaşması'nın yapılması, ardından 1999'da Helsinki zirvesinde Türkiye'nin aday üye olarak kabul edilişinden bu yana gelişen bir tavır. 2000'den sonra Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) raporlarında "işkence" ifadesi yok olmaya başlıyor; bunu hem CPT yapıyor, hem de AB ortamında 2001'den sonra "işkence" değil, "kötü muamele" diye geçiyor.
* Bu bir anlamda "zaten Türkiye üye ülke olarak kendi koşulları içerisinde işkence sorununu çözecektir" anlayışından kaynaklanıyor, bir anlamda da AB'nin "zaten üyeliğe aday bir ülkede işkencenin söz konusu olamayacağı imajını" kağıt üzerine dökme çabası.
* Bir de dünyadaki gelişmeler de öyle. Dünyada Afganistan'da, Guantanamo'da yapılan uygulamaların işkence olmadığı söylemini geliştirmek gibi bir eğilim var.
Yavuz Önen, bir süre önce gündeme gelen teröre ilişkin suçlarda sorgulama yöntemleri tartışmasına gönderme yaparak "Örneğin A.B.D.'de Harvard Üniversitesinden bir hukukçu, 'elektrik vermenin, acı verecek uygulamaların' uygulanabileceğini söylüyor" dedi. (YS/BB)