Bir Meksikalı için Chiapas neyse, bizim yerliler içinde 'Araf'lığı tartışma götürmez Diyarbakır'ın. Kıskananlar çatlasın! Değil mi ki bu kent vicdanların temize çekildiği karalama defteridir! Barışa, dostluğa yolu düşenlerin atlayamayacağı şehrin ziyaretçilerini kınayanları kuruntularına hapsedecek bu kent ve 'herkes' Diyarbakır'a gidecek işte! İllaki gidecekler! Tüm bu zahmete değen bir şehirdir, Diyarbakır. Sevdi mi Allahına kadar sevenlerin kenti. Kimilerince dalgacı bir sevgili de olur, çabuk unutur.
Acıdan şişmiş damarları küreselleşmiş bir kentin, anlamını küçümsemek, geçmişte eleştirilere beğenmedi mi 'ideolojik bunlar' demek kadar kolaycı bir zihniyetin ürünü. Çünkü bu kent onura yazgılı küçelerinde eyvahlar barındırır. Duvar diplerinde ülke kurtarır ağzı kalabalık yaşlılar. Kenar mahalle sakinleri siyaseten muhalif türkülere vurgundur ve kadınlar halaya durur. İflah olmaz gülüşlerin, kederli anlatıların geçtiği bir masaldır bu kent. Kaçak eşkıyanın tütün sardığı kürsülerde puanlı düşleriyle oğlanlar oturur.
Sabaha çocuk başlayıp geceye büyüyenlerin ne yanından baksanız, mevsimleri yoksulluk! Melik Ahmet'in çökelek kokulu sabahları, Tıralo'nun hınçlı çocuklarına göz kırpar. Belaya şerbetli, kırık dökük Türkçe'li, gülüşleri dudaklarına günboyu asılı çocuklar, cılız kedileri kovalar. Onları izler, şiddetin yorgun çizgilerini alınlarında taşıyan genç adamlar.
Kırklardağı'nın Düzü mahzun ve dertli ayışığını düşürür Dicle'ye. 'Evde kalmış' kızlar kentin üzerine yıldız işlemeli bir gökyüzü sererler.İliklerine değin aşkları mecalsizdir. Hangi gurbetlerin öznesi olsanız, bu kentteki kadar zarif bir sabah bulamazsınız derim.
Son yıllarda Kasım ayı boyunca düzenlenen 'Ortadoğu Edebiyat Günleri' ayrı bir lezzet taşır Diyarbakır'a. 600 yıllık geçmişe sahip Hasan Paşa Han'ı zulasında itiraz barındırır, kale duvarlarını değil! Bu yüzden kıymeti kendinden menkul sözcükler kentin tam da bağrına öfkeli bir keder iliştirirler.
Kör Yusuf'un anne baharatları, bakır teştlerde mayalanıp fırınlarda pişirilen ev ekmekleri, yarım kalmış Kürtçe yaşamlar. Kent sakinlerinin neredeyse tamamının "izlenmesi gereken personel" muamelesi görmesi kentin sıradan enstantanelerindendir...Geçtiğimiz yaz bir tatil beldesinde "nerelisiniz?" sorusuna gelen "Diyarbakırlıyız" yanıtı, yanıtı verenlerin meydan dayağı yemelerine neden olmuştu, hatırlarsanız.
Esmer Türkçesi ince bir mizahla çevrilidir. Günlük hayata karıştığınızda hayatla bu kadar dalga geçilebilmesine şaşar kalırsınız. Baskının boyutu ne denli yüksekse mizah öylesine gelişir der büyüklerimiz. Törenlerde kırmızı halı bulamayınca kırmızı karton kullanma önerisini zekice bulursunuz.
Dönemin emniyet müdürü iyi niyetli bir toplantı yapar Diyarbakırlı kapkaç gibi suçlardan sabıkalılarla, bayram öncesidir. Kimsenin canının yanmaması için 'Bu işi bırakın' der. Cevap gelir; yolumuzu açın, işimize devam edelim!
İki ayda bir 'inceayar' gerektiren annelerin tansiyon "heb"leri, uçaktaki emniyet kemerinin "niye hamalıh?!" sorusuyla karşılanması, kentin kendine özgü vurgularındandır. Basma kalıp gülüşler ve moda tavırlardan hazzetmez. 'Çöp tenekesi ha valla' en yaygın küfürlerinden; 'buraya çöp döken kanser ola!' sivil duvar yazılarındandır.
İktidarlara mahsus gazetelerde fazlasıyla azarlanan bu kişilikli kentin, barış kapkaççısı ruh cüceleriyle işi yok! Gizli Pençe tamirhanesindeki yaşlı tamirci onların kalplerindeki sökükleri de dikecek! Karaktersiz bir yapının alt katındaki kültür meşalesi; Diyarbakır Sanat Merkezi kentin saçlarına rengarenk kurdelalar takıyor her gün. Bi'dudağı yerde bi'dudağı gökte kötülük efendilerine inat, hem pozitif bir inatla gülümsüyor il sınırı desem, yalan olmaz. Hani Rock sanatçısı Rojhan Beken'in sevdiğinin saçlarını okşar gibi okşadığı il sınırı. (NTT/YS)