Fotoğraf: @EverestKitap
Sadece okuru değil, aynı zamanda kendinden sonra gelen yazarları da yetiştirdi. Yalnızca roman yazmadı, tiyatro, deneme, öykü, radyo tiyatrosu yazdı, çeviriler yaptı. Edebiyatın pek çok türünde ürünler verdi. Yalnızca yazmadı Adalet Ağaoğlu, siyasi mücadeleden geri durmadı, insan hakları için sesini yükseltti. Bir kuşağın belleğinde yer eden TRT'deki radyo tiyatrosu, arkası yarınlar da yazdı. Ömer Madra'nın deyimiyle "ömür boyu devrimci bir hezarfen"di Adalet Ağaoğlu.
"Toplumsal meseleleri de, onun içindeki bireyin çıkmazlarını da edebiyatı feda etmeden, onun kadar iyi işleyen çok az yazarımız oldu" diyor yayıncı Rober Koptaş Ağaoğlu'nun ardından.
"Yaşadığımız bozkırı güzelleştirmeye çalışanlardandı"
Koptaş şöyle devam ediyor: "Adalet Ağaoğlu'nu kaybetmek, her büyük sanatçının ölümünde olduğu gibi, durup ona ve eserine, dolayısıyla kendimize de bakmak anlamına geliyor. Çünkü anlattığı, bu ülkenin insanlarıydı, tüm özlemleri, ihtirasları, hayal kırıklıkları, alçaklıkları ve yücelikleriyle. Toplumsal meseleleri de, onun içindeki bireyin çıkmazlarını da edebiyatı feda etmeden onun kadar iyi işleyen çok az yazarımız oldu. Adalet Hanım bu çoraklaştırılmış toprağı, yaşadığımız bozkırı güzelleştirmeye çalışanlardandı. Bir kadın olarak ayakta durmanın çok zor olduğu edebiyat ortamında en güzel eserleri verenlerden oldu."
Fotoğraf: Hrant Dink Vakfı
"Hrant Dink'in yanında duranlardan biri olarak da hatırlayacağım"
"Siyasi mücadeleden geri durmadı, soruşturulsa, yargılansa da güdük demokrasimizin, yaralı bereli insan haklarımızın gelişmesi için çalıştı. Onu faşist saldırılar altındaki Hrant Dink'in yanında duranlardan biri olarak da hatırlayacağım daima. Hrant Dink'in ölümünden sonra da türlü vesilelerle Agos'a emek verenlere destek oldu, bizleri cesaretlendirdi. Kaybının verdiği hüzne, uzun ve dolu dolu bir hayat yaşadığı için, ayrıca eserlerinde yaşamaya devam edeceği için, bir teselli duygusu da eşlik ediyor. Çok sevdiği eşi Halim Ağaoğlu'na kavuşacağı hayali ise ardından döktüğümüz gözyaşlarını tebessüme çeviriyor."
"Onun kuşağı 19. yüzyıl entelektüeli gibiydi"
"Onun kuşağı 19. yüzyıl entelektüeli gibiydi" tanımlamasını yapıyor Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seval Şahin. Edebiyatın pek çok alanında ürün verdiğinin altını çizerken, yalnızca okuru değil, aynı zamanda kendinden sonra gelen yazarları da yetiştirdiğini aktarıyor.
"Çok büyük bir yazardı. Onun kuşağı edebiyatın birçok türünde eser veren bir kuşak. Roman, öykü, anlatı, oyun, radyo oyunu da yazdılar. Çeviri de yaptılar. Onun kuşağı 19. yüzyıl entelektüeli gibiydi. Bugün maalesef öyle bir şey yok. Onlar sadece çok büyük eserler üretmekle kalmadılar aynı zamanda kendilerinden sonraki kuşakları yetiştirdiler. Sadece okurları değil, yazarları da yetiştirdiler bence. Adalet Hanım eserleriyle sadece Türkiye'deki belirli bir döneme ışık tutmadı aynı zamanda bambaşka bir soluk da getirdi. Eserlerindeki dil, üslup ve meseleler... Adalet Ağaoğlu meselesi olan bir yazardı. Bu çok önemli. Meseleleri hep siyasi ve tarihi arka fonuyla kullandı. 70'li yılların en büyük eserlerinden biriydi 'Ölmeye Yatmak.'
Ayrıca mesela Memet Baydur ile mektuplaşmaları, kendinden bir sonraki kuşakla kurduğu ilişkiyi görmek açısından da çok önemlidir."
Eşi Halim Ağaoğlu ile birlikte. (Fotoğraf: Manuel Çıtak)
"Edebiyata büyük bir miras bıraktı"
Yazar Ömer Türkeş, "12 Eylül sonrası okumuştum 'Ölmeye Yatmak' romanını" diyor.
"Türk edebiyatının bir dönemine, önemli roman ve oyunlarına damgasını vurmuş bir yazardı. Üretken bir yazardı. 70'li yılların getirdikleriyle o dönemki gençliğin de sevdiği bir yazardı. 12 Eylül'ün arkasından okumuştum 'Bir Düğün Gecesi'ni. 'Ölmeye Yatmak' çok iyiydi. Kadın sorununa bakışı çok önemlidir. Bir dönemin kadın yazarları Türkiye'de hakikaten önemli yüklenmelerde bulunmuşlardı. Kadın hakikati ve kadın bilincinin kavranılması açısından... Adalet Hanım da bunlardan biridir. Sonuna kadar üretken yaşadı, edebiyata büyük bir miras bıraktı."
2018'de Boğaziçi Üniversitesi tarafından fahri doktora ünvanı verilmişti.
"25 yıl sonra DT sahnesinde"
1997 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda yönetmen Ayşenil Şamlıoğlu, Ağaoğlu'nun "Kozalar" oyununu sahneye koymak ister. Ancak Ağaoğlu 20 yıl önce mahkeme kararıyla yasaklamıştır oyunlarının DT'de sahnelenmesini. Şamlıoğlu yine de oyunu sahneye koymayı başarır. "Çağının ötesinde bir oyun yazarıydı" diyen Şamlıoğlu şöyle anlatıyor:
"Çok iyi bir oyun yazarıydı. Geleceğin yazarıydı. Çağının çok ilerisinde yazan bir yazardı. Onun 'Kozalar' oyununu ilk okuduğumda heyecandan yerimde duramamıştım. Nasıl bir dünya görüşü, nasıl bir algılama ve ifade biçimi diye... Sadece romanla tanımlamak yeterli değil onu. Oyunlarının hepsini yönetemediğim için çok üzgünüm. O yaşarken bunu yapamadığım için.
"'Kozalar'ı yönetirken çok güzel bir diyaloğumuz olmuştu. Karşılıklı ağlamıştık. 20 yıl sonra Devlet Tiyatrosunda ilk kez bir oyunu sahnelenmişti. Adalet Hanım mahkeme kararıyla yasaklatmıştı, oyunlardan bir tanesini izleyip 'bu benim oyunum değil, kabul etmiyorum' diyerek. 20-25 yıl sonra ilk defa ben yönettim bir Adalet Ağaoğlu. İzleyip de düşüncelerini ifade ettiğinde karşılıklı yaşadığımız duygusallık muazzamdı. 'Bir DT yönetmeniyle bunları konuşacağıma inanmazdım. Oyunumun bir gün bu şekilde sahneleneceğini hayal edemezdim, benim düşündüğümün çok ilerisinde' demişti."
"Radyo yayıncılığına büyük katkısı var"
Radyo programcısı, Açık Radyo'nun kurucusu Ömer Madra, Ağaoğlu'nun annesinin arkadaşı olduğunu belirterek kendisini uzun zamandır tanıdığını söylüyor. Onun için Ağaoğlu'nun en önemli özelliği iyi bir radyocu olması. Bir de "ömür boyu devrimciydi" diye de ekliyor.
"İyi bir yazar, vicdanlı bir insan. Ama en büyük özelliği ömür boyu devrimci olması ve iyi bir de radyocu olmasıdır. Radyo yayıncılığına çok büyük katkısı vardı. Bir idareci olarak da TRT'de radyo oyunları vardır. Türkiye'de radyo tiyatrosu belli bir kuşak için çok önemlidir. Ankara ve İstanbul radyolarında çok büyük önem taşır arkası yarınlar. Bu arkası yarınlarda inanılmaz büyük rol oynamıştır. Türkiye'de pek sık görülmeyen istifa müessesesini de zaman zaman kullanırdı. Başta radyo olmak üzere. Oldukça varlıklı bir aileden geliyordu. Kardeşi Ankara'daki meşhur Ayhan mağazalarının sahibi Ayhan Bey'di. Toplumda sosyal adalet ve eşitlik için de büyük mücadele vermişti. Bu bakımdan kendi sınıfına da ihanet etmişti diyebiliriz.
"Çok yönlüydü Adalet Hanım, 'hezarfen' dediğimiz tarzda bütün alanlarda ürünler vermiş bir kişiydi. 2013'te 'Gezegen elden gidiyor, buna razı gelemeyiz' şeklinde bir manifesoyu imzalamış ve okumuştu. 'İklim değişikliğine karşı, iklim manifestosu'ydu."
"Bugünün kadınlarının onu daha çok okumaya ihtiyacı var"
Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okurken Adalet Ağaoğlu'nun romanları üzerine tez yazan Türkan Elçi de "Yazı hayatımdaki etkisi çok büyüktür" diyor:
"Türkiye'nin toplumsal siyasal olaylarının çalkantılı dönemlerini keskin samimi ve cesur dilinin gücüyle edebiyat vasıtasıyla ölümsüzleştirebilmeyi becerebilen nadir kadın yazarlarımızdandır Adalet Ağaoğlu.12 Eylül ve 12 Mart darbeleri için "Kişilerin yaşamına askeri darbeler girmişse yokmuş gibi davranamam" der. Ayrıca Adalet Ağaoğlu'nun kadın kahramanlarının her şeyi kırma pahasına da olsa çıktıkları içsel yolculuk serüvenlerinin özellikle gün geçtikçe dünyası daraltılmaya çalışılan bugünün kadınlarının onu daha çok okumaya ihtiyaç duyacağına inandığım yeri doldurulamaz bir yazarı kaybettiğimiz için de çok üzgünüm. Yeri cennet olsun."
(AÖ)