Fotoğraf: Anadolu Ajansı
“İnsanlar anlaşılmaz olur bazen
Yeryüzünün ve gökyüzünün genişliğine rağmen
Bunca ölümü, bunca yağmayı
Nasıl sığdırabiliyorlar dünyaya”
Şair Ömer Çiftçi’nin savaşı anlattığı ve “Savaşsız bir dünya mümkün” diye seslendiği şiir kitabı “anlat oblomov” okurla buluştu. Özellikle Suriye iç savaşında yaşananların şiirini etkilediğini anlatan Çiftçi, “satırlarının savaş yaralarını sarmasını” diliyor.
Çiftçi, kitabın yolculuğunu bianet’e anlattı.
“Suriye iç savaşı şiir yazmamı tetikledi”
Bu şiir kitabı nasıl oluştu? Nereden aklınıza geldi…
İnsan etkilenen ve etkileyen bir varlık olageldi. Bir insan olarak deneyimlerim şiir hakkında inandıklarımı şekillendirdi. Ben de her çocuk gibi, her yetişkin gibi şiirden etkilenmeye başlamıştım.
Çocukken Adnan Yücel’in şiirlerinin gücüne hayran kaldım. Sonra Sohrab Sepehri’nin şiirleri etkiledi beni. Üniversite yıllarına geldiğimde ise iflah olmaz yazma isteği canlanıverdi. Şiir yazmaya o dönemde yani üniversite yıllarımda yazmaya başladım.
“Bu şiir kitabı nasıl oluştu?” sorusuna güçlü bir yanıt vermek gerekirse, Suriye İç Savaşı buna sebep oldu diyebilirim. Savaşın getirdiği büyük yıkımlar, ölümler, sürgünler ve özellikle kadına yüklediği anlam beni sarsmıştı. Tabi hiçbir sanatçı veya hiçbir edebiyatçı savaştan nemalanmak istemez.
Hiçbir savaşın kazanılmadığını da bilir, şairler ve yazarlar… Ancak savaşın sefaletinden yararlanabilen bir şey varsa, o da edebiyatçılardır. Keşke hiçbir savaş olmasa ama savaşı durduracak birileri varsa o siyasetçiler değil, şairlerdir.
“Kendimi Albay yerine koydum”
Genel olarak savaşı anlatıyor fakat savaşın her yönü var şiirlerinizde bunu nasıl başardınız?
Savaş, tarihin yüzündeki acımasız bir gerçektir. Savaşlar adına binlerce hayat heba edildi ve milyonlarca insan bundan etkilendi. Her savaşın, onu yaşayanlar ve içinde savaşanlar üzerinde bir etkisi oldu.
Şairler ve yazarlara ilham verir. Şairler toplumumuzun oldukça hassas bir parçasıdır ve savaşın vahşetini normal bir bireyden daha fazla hisseder. İki büyük dünya savaşı sırasında, pek çok şair de ortaya çıkmıştır. Tıpkı Suriye Savaşı gibi ben de bu savaş buhranından etkilendim.
Evet, şiirlerimde savaşı anlatırken, her bakış açısını yakalamaya çalıştım. Savaşı anlatırken, bir askerin ölü bedenini ölümün simgesi olarak kullandım.
Yeri geldi, kendimi bir albay yerine koydum, ama savaşı isteyen bir albay okuyucuya sunmak istemedim. Çünkü niyetim ortada; hiçbir şair veya hiçbir yazar savaşı haklı çıkaramaz, çıkarmamalı da.
Şiirleri yazarken en çok nelerden etkilendiniz?
Şiir, insanoğlunun uzun zaman önce etkilendiği ana edebi biçimlerden biridir. İnsanın belli konulara yönelik hayal gücünü harekete geçiren bir edebiyat türüdür.
Bu etkilenme durumu esas olarak şairin kişisel deneyimlerine bağlıdır. Mesela bir ülkede kalıyorsam o ülkeyi, bir şehirde yaşıyorsam o şehri ya da çevrede gördüklerimi yazarım.
Ama şunu da söylemek isterim: okuduğum kitaplar, izlediğim filmler ve en önemlisi toplumsal olarak yaşadığımız herhangi büyük bir kaygı, ister istemez etkiler.
"Savaşsız bir dünya mümkün"
Bundan sonra yeni şiir yolculukları var mı?
Aslında zaman ne gösterir bilmiyorum, ama hâlihazırda yarım kalan hapishane temalı bir romanım var. Yarım kalan romanımı yazarken, bir yandan da şiir yazmayı sürdüreceğim. Başka bir şiir kitabı olur mu bilemiyorum.
Kitaba dair okuyucumuza vermek istediğiniz bir mesaj var mıdır?
Elbette var. Okuyuculara “savaşsız bir dünya mümkündür” şiarıyla yazmıştım. Şuan birkaç devlet vardır ki, ne bir ordusu var, ne bir tankı. Yani demek istediğim dünyadaki askeri hal bitmeli.
Sınırlar kaldırılmalı. Nedir bu kutsal inadın davası, hep zihnimizin kıvrımlarını yoran? Herkese yetecek genişçe topraklar var zaten yeryüzünde. Soluduğumuz hava mı azalacak? Yoksa içtiğimiz bir kahvenin tadı mı değişir? Günbatımının o güzel kızıl görünümü solup gider mi?
Tüm insanlar eşittir ve hiçbir halk savaşa laik görülmemelidir. O yüksek ve ulaşılmaz zannedilen zeplin şişkinliğindeki egoları tatmin etmeyi bırakın, bırakalım artık.
Bu topraklarda yüzyıllardır bitmeyen, tükenmeyen kanlı öykülerin sürüp gitmesine daha ne kadar gözler kör, kulaklar sağır, diller lal olacak. Ölümü kapıya getirip kirli emellerine alet etmek, nefretin tohumlarını getirmekten başka nedir?
(EMK)