Şiir yazmaya kaç yaşında başladığını hatırlamıyor ama şiiri “hep hayatımın merkezinde” diye tanımlıyor.
Şair Ömer Burçin Özkişi şimdilerde yeni şiir kitabı "Zamanın Kül Dediği" ile okurla buluştu.
Özkişi, "Hayatı anlamaya çabaladıkça yazdığım, yazdıkça hayatı daha anlamlı kıldığım bir alan şiir. Sonlu bir varlık olarak insanın sonsuzluğu arzulaması, ölümün kaçınılmazlığı karşısında bir yanını ölümsüz kılma çabası olarak da görüyorum bir yandan şiir yazmayı. En azından benim için böyle bir yanı var" diyor.
“Hayata şiirle tutunuyorum”
Şiirle bağınızı nasıl tanımlarsınız?
Lise yıllarımda yazdıklarımın çoğu okuduğum şairlere öykünen şiirlerdi. Doğalında çok amatörceydiler. Ama o dönem şiir sadece duygularımı aktarsa benim için yeterliydi. Hayatımda çok önemli bir yer işgal etmiyordu. Üniversite yıllarımdan itibaren ise hem daha fazla şiir okumaya hem de yazdığım şiirler üzerine daha fazla kafa yormaya başladım.
Son 6-7 yıldır ise şiirin hayatımın merkezinde olduğunu söyleyebilirim. Hepimizin hayata tutunmasını, onu anlamlandırmasını sağlayan şeyler vardır.
Benim için bu şiir oldu. Bir şiiri tamamladığımda aldığım hazzı sanırım başka pek çok şeyden alamıyorum.
Şiir sizin için ne ifade ediyor?
Şiir sınırlı bir alanda imgelerin de yardımıyla, gerçekliğin bir prizmadan geçirilerek yansıtıldığı bir sanat türü bana kalırsa. Dar alanda büyük işler başarmanızı talep ediyor sizden. Sanırım bu bana hep çekici geldi.
Düzyazı gibi değil şiir. Doğrudan aktarmıyor duygu veya düşünceleri. Sezdiriyor daha ziyade. Hayal gücünün sınırlarının zorlandığı, anlamın çoğu zaman üstü kapalı bir şekilde aktarıldığı ve imgelerin dünyasında sözcüklerle bir öz-biçim birlikteliği inşa etmeye çalışılan bir sanat dalı benim algılayabildiğim kadarıyla. Bu yüzden şiiri seçtim sanırım.
Hayatı anlamaya çabaladıkça yazdığım, yazdıkça hayatı daha anlamlı kıldığım bir alan şiir. Sonlu bir varlık olarak insanın sonsuzluğu arzulaması, ölümün kaçınılmazlığı karşısında bir yanını ölümsüz kılma çabası olarak da görüyorum şiir yazmayı. En azından benim için böyle bir yanı var.
Gelelim son kitabınıza, nasıl oluştu?
İlk kitabım çıktıktan birkaç ay sonra yeniden şiir yazmaya başladım. İlk kitabım daha çok aşk şiirlerinden ve bireysel çıkışsızlıklarımı karanlık bir biçimde ifade ettiğim şiirlerden oluşuyordu. İntihar vurgusu çok fazlaydı örneğin.
O dönemki ruh halimle çok ilişkiliydi bu ve doğrudan yansımıştı şiirlerime.
Fakat ben bu durumdan biraz rahatsız oldum sonrasında. Bir şair elbette aşk şiiri de yazar, umutsuzluğunu da hatta intihar düşüncesini de... İkinci kitabımda da bu tarz şiirler yazdım zaten, yanlış anlaşılmasın. Fakat eğer bu şair kendini komünist olarak tanımlıyorsa şiirine politikasını yedirmesi gerektiğini düşünüyordum. Ben bunu yapamamıştım ilk kitabımda ve bundan ötürü çok rahatsızdım. İkinci kitabım “Zamanın Kül Dediği” işte bu kendi şiirimle hesaplaşmam sonucu oluştu.
Artık daha fazla toplumcu şiir yazmak istiyordum kısacası. Faşizmin azgınca işçileri, kadınları, Kürt halkını ve devrimcileri katlettiği böylesi bir politik ortamda sürekli kendi bireyselliğimden bahseden bir şiir yazmak bana çok doğru gelmiyordu artık. İkinci kitabım işte bu düşünceler doğrultusunda ortaya çıktı.
"Yaşama dair ne varsa onu konu edebilmeli şair"
Şiiriniz nelerden besleniyor?
Toplumsal/politik sorunlarla ilgileniyorum artık şiir yazarken. Slogana kaçmadan yapmaya çalışıyorum bunu. Fakat özellikle 80 sonrası şiirin-bazı istisnalar hariç-şiirden politikayı uzaklaştırma çabasına cepheden karşı çıkıyorum.
Sanki bir şiir politikse kötüdür anlayışı beni çok ama çok rahatsız ediyor. Örneğin milyon tane aşk şiiri yazılmış dünyada ve hâlâ yazılıyor. Yazılacaktır da. Ben buradan kalkıp şiirden aşk temasını uzaklaştırmalıyız artık gibi saçma bir akıl yürütmem örneğin. Fakat birileri kalkıp şiirden politikayı kovmalıyız diyebiliyor açıktan.
Politik şiir yazanlar daha doğrusu toplumcu şiir yazanlar küçük görülebiliyor. Oysa sınıfsal çelişkilerin her geçen gün daha da arttığı, iktidarların baskı ve zulmünü gün be gün artırdığı bir dünyada toplumcu şiirin tırnak içinde modası geçmek bir yana çok daha güncel olduğunu düşünüyorum.
Bu topraklarda hâlâ en çok okunan şairler örneğin Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Adnan Yücel vb. toplumcu şairler. Bu bile bir şey anlatıyor bana kalırsa. Tabii ki bunları söylerken şairlerin sadece toplumsal meselelerle ilgili yazmak zorunda olduğunu düşünmüyorum. Yaşama dair ne varsa onu konu edebilmeli şair.
Bu özgürlük onun elinden alınamaz. Aşk, ölüm, umut/umutsuzluk vb. birçok konuda yazıyorum ben de örneğin. Yeni kitabım da sadece toplumcu şiirlerden oluşmuyor zaten.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Öncelikle benimle bu röportajı yaptığınız için size teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca Anima Yayınları emekçilerine ve editörüm Kenan Yücel’e teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten tüm bu süreç boyunca çok emek verdiler. Her zaman bana destek olan sevgili aileme de teşekkür etmek istiyorum. Onların desteği olmasaydı bu kitap ortaya çıkmazdı. Son olarak şiirlerimi okuyup eleştiren sevgili dostlarıma ve özellikle ablama teşekkürü borç bilirim.
***
Zamanın Kül Dediği
Şair:Ömer Burçin Özkişi
Editör:Kenan Yücel
Sayfa:56
Yayınevi:Anima Yayınları
(EMK/AÖ)