ABD Başkanı George Bush yönetimi, Irak'ta kitle imha silahları olduğunu öne sürerek 20 Mart 2003'te Irak'ı işgal etti. Kitle imha silahları bulunamayınca, işgalin Irak'a demokrasi getirmek için yapıldığı açıklandı. Saddam, 12 Aralık 2003 tarihinde ABD ordusu tarafından yakalanarak esir alındı.
Saddam Hüseyin'in yakalanmasından sonra en çok tartışılan konu yargılamasının kimler tarafından, nasıl ve nerede yapılacağı oldu. Irak Geçici Hükümet Konseyi üyesi Muvaffak El Rubai, 30 Haziran 2004'te Irak yönetiminin ABD'den kendilerine geçeceğini belirterek, daha o tarihte yaptığı açıklamayla; "Saddam'ı 1 Temmuz'da idam edebiliriz" demişti.
Geç oldu ama yine de idam ettiler. Geçici Hükümet Konseyi Başkanı Abdülaziz El Hekim Saddam'ın Irak'ta yürürlükteki yasalara uygun olarak ve Iraklı yargıçlardan oluşan Yargıçlar Konseyi tarafından yargılanacağını ve uluslararası hukuk kurallarını temel alacaklarını belirtmişti. Öyle olmadı. Buna karşılık o tarihlerde, Uluslararası Helsinki İnsan Hakları Federasyonu İcra Kurulu Başkanı Aaron Rhodes ise Irak'taki hiçbir mahkemenin adil bir yargılama için gerekli standartlara sahip olmadığını açıklamıştı. Haklı çıktı. Rhodes, "BM'nin bu işi üstlenmesinin önemli olduğunu düşünüyorum" demişti. BM kılını kıpırdatmadı. Saddam'a göstermelik bir yargılama ile "taraflı" bir mahkemede ölüm cezası verildi.
Halbuki, Irak Geçici Hükümet Konseyi üyesi, Kürdistan Yurtseverler Birliği Lideri Celal Talabani Saddam Hüseyin'i savaş suçlusu olarak mahkemeye çıkaracaklarını belirterek o tarihlerde şunları söylemişti:
"Saddam Hüseyin'in ömür boyu hapse çarptırılmasını istiyorum: Çünkü onun, her gün kaç kişinin nefretini kazandığını fark ederek acı çekmesini istiyorum. Zorbalığından kurtarıp yeni Irak'ı nasıl inşa ettiğimizi ona gösterelim."
Talabani'nin o tarihteki açıklamasına katılıyorum. Keşke ömür boyu hapis verilseydi. Kim olursa olsun; ölüm cezası ile cezalandırılmasına karşıyım. Uluslararası Ceza Mahkemesi dahi; işlenen suç "soykırım" ya da "insanlığa karşı işlenmiş suç" bile olsa ölüm cezası vermiyor. Irak'ta aksi oldu ve işgal güçleriyle onların işbirlikçileri, Saddam Hüseyin'i asarak Irak geleceğini nasıl bir kin ve düşmanlık düzeni üzerine kurmak istediklerini gösterdiler.
1 Temmuz 2004'te yargıç karşısına çıkarılan Saddam'ın Irak Geçici Hükümeti'nce kurulan Irak Özel Mahkemesi'nde yargılanmasına karar verildi. İlk olarak 5 Kasım 2006 tarihinde, 1982 yılında kendisine düzenlenen suikast girişiminin ardından Şii kasabası Duceyl'de 148 kişinin öldürülmesinden suçlandığı davaya başlandı.
Bu davada üvey kardeşi Barzan el Tıkriti'nin de aralarında bulunduğu 7 kişi daha yargılandı. Mahkeme Duceyl Davası'nda "insanlığa karşı işlenen suçlardan dolayı Saddam Hüseyin'in asılarak idam edilmesine karar verdi. 3 Aralık 2006'da Saddam Hüseyin ve yargılanan diğer sanıklar temyize başvurdu. 26 Aralık 2006 tarihinde Irak temyiz mahkemesi idam kararını onadı. İdamın 30 gün içinde uygulanması gerektiğini açıkladı.
30 Aralık 2006 günü Saddam Hüseyin, Türkiye saati ile sabaha karşı 04.55'te (yerel saat ile 06:00'da) asılarak idam edildi.
Saddam hakkında ileri sürülen suçlamaların başında İran-Irak savaşı geliyordu. Saddam, 1980 yılında İran'ı işgal etti. Sekiz yıl süren 1988'de BM arabuluculuğunda sona erdirilen İran-Irak savaşı sonunda en az 1 milyon kişi öldü. Basra Körfezi'nin çıkışında İran'ın petrol dolum tesislerinin bulunduğu Harg Adası'nı bombalayan Irak, savaşta İran'a karşı "sinir gazı" kullandı.
Saddam bu davada yargılanamadı. Davası görülemeyen ikinci yargılama, Halepçe katliamıydı. Irak Kürtleri, özerklik taleplerini artırınca Saddam Hüseyin 16 Nisan 1988'de Halepçe katliamını gerçekleştirdi. Halepçe'de siyanür gazı kullanıldı. Kadınlar, çocuklar dahil 5 bin sivil öldürüldü. Binlerce Kürt, köylerinden uzaklaştırılarak "yeniden yerleşim kampı" denilen bölgelerde yaşamak zorunda bırakıldı. Kürtlere karşı soykırım yaptığı suçlamasıyla yargılandığı Enfal Davası başladı ama Saddam'ın idamı nedeniyle bitirilemedi.
En önemli dava ise; Irak ordusunun 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgali hakkındaydı. Irak güçleri, Kuveyt'ten çekilirken yüzlerce Kuveytliyi esir alarak Bağdat'a götürmüş ve kenti yağmalamıştı. 700'den fazla petrol kuyusu ateşe verilmiş, körfez ve su kaynakları kirletilmişti.
"Körfez Savaşı" sırasında ise onbinlerce Kürt ya öldürülmüş ya da hapsedilmişti. 1 milyona yakını ise ülkeden kaçmış, ABD'de 1991 yılında Birinci Körfez Savaşı'nı başlatmıştı. Saddam bu davada yargılanabilseydi; belki de ABD ile arasındaki ilişkiler gün yüzüne çıkacaktı. Diktatör Saddam'ın ABD'nin kirli yüzünü ve sırlarını ortaya dökmesi bekleniyordu. ABD aslında, asılması için Iraklılara teslim ettiği Saddam'ın sırlarının ifşasını önlemiş oldu.
Dünya ölüm cezasını kaldırıyor. "İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesine, Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin Protokol No 6" barış zamanı ile sınırlandırılmış olarak ölüm cezasını bütünüyle kaldırmıştı. Hiç kimse ölüm cezasına çarptırılmayacak ve mahkûm edilmişse bu cezası infaz da edilmeyecektir.
BM Genel Kurulu'nun kabul ettiği ve 11 Temmuz 1991'de yürürlüğe giren "Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin, Ölüm Cezasının Kaldırılmasını Amaçlayan İkinci Seçmeli Protokolü" de ölüm cezasını "barış zamanı" için kaldıran bir belgedir. AK Bakanlar Komitesi'nin 3 Mayıs 2002 tarihinde imza ve onaya açılan 1 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe giren "İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesinin Ölüm Cezasının Her koşulda Kaldırılmasına İlişkin Protokol No.13" ise ölüm cezasını tümüyle ortadan kaldırmıştır.
13 Numaralı Avrupa insan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Protokolü ile ölüm cezası tümüyle "tarihe gömülmüştür". (Geniş Bilgi için bkz Prof. Dr. Mehmet Semih Gemalmaz'ın Hukuki Perspektifler Dergisi 2006 Sayı 8'de yayımlanan Ağustos 2006 tarihi itibarıyla "Türkiye'de Ölüm Cezasının Kaldırılması: Son Gelişmeler" başlıklı yazısı)
BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Saddam'ın yargılanma sürecinde BM'nin yardımcı olabileceğini açıklamıştı. Kimse onun sesini duymadı, duymak istemedi. BM'nin ölüm cezasını desteklemediğinin altını çizen Annan, "Dolayısıyla Genel Sekreter olarak bundan vazgeçip ölüm cezasını destekleyecek değilim" demişti.
Ancak yeni Genel Sekreter aynı fikirde değil... BM Genel Sekreterliği'ni Kofi Annan'dan devralan Güney Koreli Ban Ki Moon, gazetecilerin Saddam'ın idamına ilişkin sorularına verdiği yanıt ise çok şaşırtıcı ve çok dikkat çekici.
Ban, "Saddam Hüseyin asılmalı mıydı?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Saddam Hüseyin Irak halkına karşı hunharca suçlar işledi, akla gelmeyecek kötülükler yaptı. Onun işlediği insanlık suçlarının kurbanlarını asla unutmamalıyız. Ölüm cezası, Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerin bireysel hükümetlerine kalmış bir karardır" dedi.
Dünyanın her yerinde ölüm cezasının tarihe gömüldüğü yüzyılımızda BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'un bu açıklaması, Birleşmiş Milletler'in geleceği için şaşırtıcı ve dehşet vericidir. Saddam'ın idamı kadar sarsıcıdır.
Dünyanın izlediği infaz, Irak'a ve herkesin geleceğine kanlı, kin ve düşmanlık tohumları saçmıştır. Irak'ın ve tüm coğrafyaların geleceğini tehdit eden infazları önleyemeyen bir dünya üzerinde ölüm cezasına ve infazına seyirci kalarak yaşamaya devam edersek; hepimizin darağaçları kurulu topraklar üzerinde korku, endişe ve düşmanlıkla yaşamaya başlayacağımız günler yakındır. Ölüm cezası tarihe gömülmelidir. (Fİ/KÖ)