15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü nedeniyle Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi açıklama yayımladı.
BDP’den yapılan açıklamada zorunlu askerliğin hala bir tabu konusu olduğu ifade edilirken, vicdani ret hakkının olmadığı bir ülkede gerçek demokrasiden söz etmenin anlamsızlığı vurgulandı.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nden yapılan açıklamada ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’deki vicdani retçilerin durumunu “sivil ölüm” olarak tanımladığı hatırlatılırken, ölmeyi ve öldürmeyi reddetmenin temel hak olduğu ifade edildi.
“Vicdani ret olmadan demokrasiden söz edemeyiz”
BDP’nin yaptığı açıklamanın satır başları şöyle:
* Vicdani ret Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkede temel insan hakkı kapsamında değerlendirilirken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) imzalamış olan Türkiye, vicdani reddi bir cezalandırılma nedeni olarak görülmektedir.
* İlk vicdani retçileriyle 1990 yılında Tayfun Gönül ve Vedat Zencir’in vicdani reddini açıklaması ile tanışan Türkiye, o günden bugüne yüzlerce gencin her türlü baskı ve işkenceyi göze alarak vicdani retlerini açıklamasına tanık oldu.
* Türkiye’de vicdani retçilerin yargılanmalarının nedeni, vicdani ret hakkının bir hak kategorisi olarak, yasal ya da anayasal düzeyde hiçbir şekilde tanımlanmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Çeşitli eylem ya da açıklamaları dolayısıyla TCK 318. maddeden davalar açılmış olsa da vicdani retçiler asıl olarak Askeri Ceza Kanunu’nun emre itaatsizliği düzenleyen 87. ve 88. maddeleri ile izin tecavüzü ve firar suçlarını düzenleyen 63. maddesinden açılan davalardan yargılanmaktadır.
* Vicdani ret davalarında Türkiye’yi çok defa mahkum eden AİHM, vicdani retçilerin sürekli bir cezalandırılma, dolayısıyla ömür boyu hapis riskiyle yaşaması ve bu sırada da pasaport almaktan sağlık hizmeti almaya kadar hiçbir haktan yararlanamamalarını “sivil ölüm” olarak tanımlamaktadır.
* 4. yargı paketi ile TCK’nin 318. maddesinde yapılan değişiklik, vicdani retçilerin haklarının tanınması anlamına gelmediği gibi, maddenin yeni hali zorunlu askerliğe karşı tüm çağrıları suç olarak tanımlanmaya devam etmektedir.
* Vicdani ret hakkının olmadığı bir ülkede gerçek demokrasiden söz etmenin bir anlamı olmadığı gibi, bir yurttaşın siyasi özne olabilmesinin imkanı da yoktur. Biz demokratik çözüm ve barış sürecinin devam ettiği şu günlerde vicdanı ret hakkının yasal güvenceye kavuşturulmasının zeminin artık oluştuğu kanaatindeyiz.
“Savaşların insan kaynağını kurutalım”
Vicdani reddin kişinin dini, ahlaki, siyasi, felsefi ya da herhangi bir nedenle askerlik hizmetini yapmayı reddetmesi olduğunun belirtildiği Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi açıklamasında, Türkiye’nin de kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında sadece Türkiye’nin bu hakkı tanımadığına dikkat çekildi.
“AİHM, Türkiye’deki vicdani retçilerin durumunu “sivil ölüm” olarak tanımlamış; Türkiye’yi işkence ve kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı ve din ve vicdan hürriyetini ihlal etmekten 2006’dan bu yana defalarca mahkûm etmiştir.
“Yüzlerce vicdani retçi ve yüz binlerce asker kaçağı “sivil ölüm”e mahkûm edilmiştir; temel sağlık hizmetlerinden, kayıtlı çalışmaktan, sosyal güvenlikten, seyahat özgürlüğünden mahrum bırakılmaktadır.
“Oysa vicdani ret savaş ve savaş politikalarına en önemli karşı duruş biçimidir. Öldürmeyi ve ölmeyi reddetmek tartışmasız temel bir haktır. Çünkü savaşların nedeni olmasa da sürdürülebilir kılan şey insan kaynağıdır. Gelin savaşların insan kaynağını kurutalım.
“Vicdani ret hakkı herkesin ulaşabileceği ve kullanabileceği bir şekilde hemen tanınsın;
Vicdani retçiler üzerindeki tüm baskılar kaldırılsın, bu hakkını kullandığı için mağdur edilenlerin mağduriyetleri giderilsin ve tazmin edilsin; Vicdani ret hakkını savunanları tehdit eden TCK 318. madde hemen kaldırılsın; Zorunlu askerlik hizmeti kaldırılsın.” (EKN)