Fransalı siyaset bilimci Olivier Roy, siyasal İslam üzerine araştırmalarla geçen hayatını ve “Kayıp Şarkın Peşinde” isimli otobiyografi kitabını Ruşen Çakır’ın sorularıyla değerlendirdi. İstanbul Fransız Kültür Merkezi ve Salt Galata işbirliği ile gerçekleşen söyleşiye katılım yoğundu.
Siyasal İslam üzerine araştırmaları ile tanınan Roy, otobiyografik bir kitap yazma planının olmamasına rağmen “Kayıp Şarkın Peşinde”yi nasıl kaleme aldığını anlattı. Gazeteci Ruşen Çakır Roy'un kitaplarını Türkçeleştirdi.
“Yaşadıklarımı, aklımdakileri, önerilerimi yazdım”
Daha önce aklında kendi hayatını anlatmak olmadığını, kitaba editörünün isteğiyle başladığını ifade eden Roy, şöyle devam etti:
“Sonra fark ettim ki her şeyi çok soyut, ideolojik ve stratejik bağlamda konuşuyoruz.
“Siyasal İslamı araştırırken çok tecrübe yaşadım ama hepsi bununla da sınırlı değildi. Neler yaşadığımı, kimlerle karşılaştığımı, aklımdakileri ve önerilerimi anlattım bu kitapta.
“Her şeyi siyah-beyaz, düz-ters olarak tanımlıyoruz. Sol ideolojiyi sağ ile; sağı solla çürütmeye çalışıyoruz. Ben daha karmaşık bulduğum bu meselelere başka bir düzen getirmek istedim. Ancak bu yolla dünyanın karmaşıklığının yakalanabileceğini düşünüyorum.”
“Siyasal İslam ideolojisi iflas ediyor”
Önceki kitabı “Siyasal İslamın İflası”nın aldığı eleştirilere açıklık getiren Roy, IŞİD’in konumlandırılacağı yerin doğru analiz edilmesi gerektiği ifade etti.
İslamlaşma programının toplumda bir karşılığının olmadığını söyleyen Roy, iflas tanımının cihatçı faaliyetleri değil siyasal İslam ideolojisini kapsadığını anlattı.
“Kitabın ismini duyanlar ‘iflastan bahsediyorsunuz ama IŞİD güçlenerek büyümeye devam ediyor’ diyor. Bu noktada tanımlamayı iyi yapmak gerek. Ben siyasal İslam dediğimde Mısır’daki Müslüman Kardeşleri, İran devrimcilerini, Türkiye’deki Refah Partisi’ni kastediyorum.
“Siyasal İslamın yapıları ya parlamento partileri haline geliyor ya da siyasetten siliniyor.
“Mısır’da, Fas’ta, Tunus’ta demokrasiye dahil oldular hatta Fas’ta dahil oldukları demokrasinin anayasası İslam’dan vazgeçme hakkı tanıyor. Yani siyasi başarısızlıktan önce ideolojik bir başarısızlıktan bahsediyoruz.
“İslamlaşma programının işlemediğini gördüklerinde vazgeçtiler. Şeriata en yakın anılan ülke İran’da bile devlet, hükümet kavramlarından bahsediyoruz. Şeriatın olduğu yerde devletin yasaları olmaz. Tüm ülkeler devletin yasaları ile işliyor.
“İslamı finans denen ekonomik düzenin de bir karşılığı yok aslında. İslam bankalarından istifade eden üst düzey bir tanıdığımın da dediği gibi ‘bu bankalarda İslam dışında her şey var’. Buradaki işleyiş liberal kapitalizmden başka bir şey değil.”
“IŞİD bitmiyor çünkü…”
Cihatı, İslamlaşma hareketinin başarısızlığı olarak gördüğünü söyleyen Roy, “Zira belli bir ülkede gerçek bir İslam toplumu inşa edilemeyince en kolay ama en sert olan ‘toplumu silme’ çözümü deneniyor.” dedi.
IŞİD’in küresel bir sorun olarak algılanmasına rağmen engellenememesinin nedenlerini yorulmayan Roy, bazı ülkelerin IŞİD’i bölgedeki düzenin sağlanmasında araç olarak kullandığını ifade etti.
“IŞİD bitmiyor çünkü aslında kimse IŞİD’ten kurtulmak istemiyor. Örneğin Esad için bir bahane, böylece kendini IŞİD’le savaşan ‘iyi’nin tarafına konumlandırıyor. Ya da Rusya… IŞİD dışında her şeyi bombalıyor.
“IŞİD çökerse karşısında istemediği düşmanı bulacak olanlar var. Suudi Arabistan, IŞİD’in yok olmasını ve İran’la mı karşı karşıya kalmak ister? Bölgesel ve uluslararası oyuncular IŞİD’in yok olmasını istemiyorlar. Düzeni sabit tutmaya yarayan IŞİD, oyuncuların işine geliyor.”
“Aşırı sağ 68’in yöntem ve araçlarını kullanıyor”
Cihatçı eylemleri ve IŞİD’i tarihsel bağlamda değerlendiren Roy, bu hareketi kavramak için dünyanın 68’de geçirdiği değişimi anlamak gerektiğini söyledi. Günümüzde aşırı sağın, 68 kuşağının yöntem ve araçlarını kullandığını söyleyen Roy; bugünkü cihatçı faaliyetlerin küresel ve gelenekçi olmayan yönlerinden bahsetti.
“Bu çağdaki cihatçı hareketlerin antikapitalist bir niteliği olmamasına rağmen yapısal olarak 68 kuşağı ile benzerlikleri olduğunu düşünüyorum. Birincisi bunun bir kuşak devrimine benziyor olması. Bir önceki kuşağın yönetimini yok sayıyorlar, gelenekçi bir yapısı yok. Toplumu reddediyorlar, mevcut düzeni tamamıyla kötü buluyorlar. Her şeyi tamamıyla silmek niyetindeler.
“Bir diğer benzerlik uluslararası bir özelliği olması… Aynı sınıftan değiller, tabii ki bunu iddia etmiyorum; fakat hareketin küresel bir niteliği var. Ele aldığımız küçük bir grup olabilir; yine de herkesin farklı bir dil konuşmasını sorun etmiyorlar. Cihat sempatizanlarının tümüne çağrı yapıyorlar ve dünyaya hakim olmak peşindeler. Uçak kaçırıyorlar, medyayı aktif kullanarak fikirlerini yaymaya çalışıyorlar, insanları katletme görüntülerini her yere servis ediyorlar.”
Ollivier Roy hakkında
1949'da doğdu. Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nin (CNRS) Çağdaş İran Dünyasında Toplumsal Bilimler Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1972'de felsefe doçenti oldu. 1985'ten beri CNRS'te çalışıyor.
1980-88 arası Afgan direniş hareketiyle sekiz yolculuk yaptı; 1985'te L'Afghanistan, Islam et modernité politique (Afganistan, İslam ve Siyasal Modernlik) kitabını yayımladı. Siyasal İslam ve Orta Asya üzerine (İran, Afganistan, eski SSCB'deki müslüman cumhuriyetler) çalışmalarıyla tanınıyor.
Türkçeye çevrilen kitapları arasında Afganistan’da Direniş ve İslam'ın (Yöneliş Yayınları, 1990), yanı sıra Metis'ten çıkan Siyasal İslamın İflası (1994), Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilmesi (2000) Farhad Khosrokhavar ile birlikte yazdığ İran: Bir Devrimin Tükenişi (2000), Küreselleşen İslam (2003) ve Kayıp Şarkı'nın Peşinde (2015) yer alıyor. (AE/EKN)