Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) son 100 yılda katledilen 61 gazeteciyi, Burhan Felek Konferans Salonu'nda düzenlediği bir toplantıyla andı. Toplantıda, en çok adı geçen yetkililerden birisi de, özellikle Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle ilgili soruşturmayı tıkamkla gündeme gelen eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'dı.
TGC Başkanı Orhan Erinç, açış konuşmasında, Serbesti gazetesi yazarı Hasan Fehmi'nin 6 Nisan 1909'da öldürülmesinden bugüne kadar tetikçiler bazen ele geçse de arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmadığını ifade etti.
Erinç: 15 gazeteci koruma altında
Son olarak Hrant Dink'in öldürüldüğünü ifade eden Erinç, "Hasan Fehmi'dan beri öldürülen 15. gazeteci Abdi İpekçi oldu. 1979'dan beri de 46 gazeteci öldürüldü. İfade özgürlüğünün genişletilmesi, Avrupa standardı getirilmeye çalışılıyor ama çok sayıda gazeteci yaptığı haber, röportaj ve görüntüler nedeniyle ölüm tehdidi altında. 15 gazeteci can tehlikesi olduğu için polis korumasında" dedi.
Topuz: Matem değil başkaldırı günü
Gazeteci Hıfzı Topuz, "Bugünü bir matem günü olarak değil katiller karşısında bir başkaldırı ve mücadele günü olarak görüyoruz" dedi; gazeteci katilleri ve arkasındaki güçlerin ancak katillerle derin devlet arasında bir çatışma olduğu durumlarda ortaya çıkabildiğini söyledi.
Güreli: Sözün bittiği yerdeyiz...
TGC'nin önceki başkanı Nail Güreli de, 61 gazetesiden en az 50'sinin siyasi nedenlerle, yolsuzluk ve hırsızlıkları araştırdıkları için katledildiklerini ve çoğuyla ilgili soruşturmaların cinayetin arkasındaki güçlerin ortaya çıkarmadığını vurguladı.
"Eskiden tek tek öldürülüyorlardı, şimdiyse yığınsal ve toplu halde susturularak öldürülüyorlar, yıldırılıyorlar. Sözün bittiği yerdeyiz. Biz artık Mumcu cinayetinin devletin sorumluluğunda olduğunu söyler noktasına geldik."
Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon Bölümü öğrencisi Günel Çantak'ın hazırladığı belgeseldeyse gazeteci Derya Sazak, "Mehmet Ali Kışlalı'ya kıyabilen bir mekanizma var", Rıdvan Akar, "Her cinayette geleceğimizden biraz daha tüketiyoruz", Ruşen Çakır da, "Kimlerin öldürdüğünü bilmeyen bir devlet olabileceğine kesinlikle düşünmüyorum" diyordu.
İpekçi, Kaftancıoğlu ve Göktepe'nin yakınları da vardı
Milliyet gazetesi yayın yönetmeni Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi, "Bir kesimin katili başka bir kesimin kahramanı olabiliyor. Neden ortak yas tutamıyoruz ki. Ölülerimiz korumasız bırakılıyor. Unutmamaya mecburuz" dedi; bu yöndeki çabaları için TGC'ye teşekkür etti.
TRT muhabiri Ümit Kaftancıoğlu'nun oğlu Ali Naki Kaftancıoğlu ve gelini Dr. Canan Kaftancıoğlu da, toplumsal belleğin önemine işaret etti; hem gazetecilerin anılarının yaşatılması hem de gerçeklerin su yüzünde tutulması için daha çok çabaların gerekli olduğuna işaret etti.
Meryem Türkmen de, kardeşi Metin Göktepe'nin Albay Rıdvan Özden'in öldürülmesi haberini yaptığı bir sırada ve iki tutuklunun cezaevinde öldürülmesiyle ilgili gelişmeleri izlerken gözaltına alınarak öldürüldüğü, Ağar'ın o dönemde Metin'in gazeteci olmadığını savunduğunu anımsattı.
Ayrıca, Hürriyet gazetesi yetkilisi Çetin Emeç'in oğlu Mehmet Emeç de yaşadığı ABD'den bir mesaj göndererek, babasının anısına gösterilen saygının, Türkiye'ye dönüşü düşünmesine neden olduğunu ifade etti.
TGDP'den Abay dosya sundu
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu'ndan (TGDP) Necati Abay da, TGC'ye, 100 yılda 82 gazetecinin öldürüldüğünün savunulduğu bir dosya sundu.
Listede, 1915'te öldürüldüklerine yer verilen Rupen Zartaryan, Yervant Sırmakeşliyan, Armen Darian, Levon Laents, Krikor Zohrab, Taniel Varujan, Rupen Sevag da var. (EÖ)