Suriye'de Nisan ayında OHAL'in kaldırılmasının ardından, geçtiğimiz günlerde Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad genel af yasasını onayladı. Genel af 31 Mayıs 2011'e kadar işlenen suçları kapsıyor. Af kapsamında binin üzerinde siyasi tutuklunun serbest bırakılacağı tahmin ediliyor.
El Cezire'nin haberine göre, şimdiden 100'lerce kişi serbest kaldı ama af tüm siyasi tutukluları kapsamıyor. Aftan faydalanamayanlar arasında "devletin ekonomik ve sosyal statüsünü değiştirmek amacıyla örgüte katılma" suçuyla tutuklanan komünist Emek Partisi'nin yöneticileri de var.
Suriye insan hakları örgütleri, yaklaşık on haftadır süren protestolarda 1000'in üstünde kişinin öldürüldüğünü, 10 bine yakın kişinin de tutuklandığını ya da kaybedildiğini söylüyor.
Ortadoğu uzmanı Bereket Kar, bianet'e Suriye'deki gelişmeleri ve son durumu değerlendirdi. Kar, "Suriye'de olayların yakın bir süreçte bitmesini beklemek iyimserlik olur diye düşünüyorum" diyor. Genel af kararının ise çok geç alındığını ve teknik olarak kimleri kapsadığı ve ne ölçüde uygulanacağına dair net bilgiler olmadığını belirtiyor.
"Genel af, Suriye halkı açısından çok önemli bir şeydi. Fakat gerek medya, gerekse Antalya'da konferansta toplananlar ve insan hakları örgütleri bu affı küçümsediklerini, çok ciddiye almadıklarını söylediler.
"Af kapsamında serbest bırakmalar başladı. Basında zafer işaretleriyle otobüslerden inen siyasi tutukluları görüyoruz. İlk serbest bırakılanlar protestolar başlamadan önce tutuklanmış, çoğunluğunu Müslüman Kardeşler'in oluşturduğu siyasi islam taraftarları.
"Tabii bunlar gecikmiş adımlar. Sistem tehlikenin farkında olmasına rağmen, hâlâ tutuk davranıyor. Bunun nedeni yakın bir süreçte seçime zorlanacağını bilmesi. Seçime gidilmesi durumunda iktidar sahipleri ve bu yönetimden çıkarı olan sermaye güçlerinin ciddi kayıplar vereceği ve çoğundan hesap sorulabileceği göz önünde bulundurularak direnmeye çalışıyorlar. İktidarın bir bütün olmadığı gözleniyor.
"Dış güçlerin müdahalesi ve meseleyi sadece demokratik haklar meselesi olarak öne çıkarması iktidarı zorluyor. İran, Filistin, Lübnan'daki Hizbullah, komünistler tehlikenin farkında ve 'konu insan haklarıysa, bu değişimi sağlaması ve hesap sorması gereken Suriye halkıdır' siyaseti etrafında toplanmış durumda.
"İktidar da tam olarak buraya yaslanmaya çalışıyor, bu noktadan güç alarak yavaş davranıyor. Aslında bu iktidarın aleyhine işleyen bir süreç. Bu işin yakın bir tarihte kesilmesi ya da bir tarafın kazanması ise oldukça güç gözüküyor."
"Muhalefette ayrışmalar yaşanıyor"
Kar, değişim için silahlı yöntemlere başvurulmasının muhalefet içinde ayrımlara yol açtığını söylüyor. Bir tarafın sistemin tümden yıkılmasına yönelik muhalefet yaptığını belirten Kar, Müslüman Kardeşler'in yanında yer almak istemeyen muhaliflerin, çatışmalar devam ederse Esad yönetimi cephesine kayabileceğini ifade ediyor.
"Selefiler, Müslüman Kardeşler, bir kısım insan hakları örgütleri, bir kısım Kürtler muhalefet ederek bu cepheyi genişletmeye çalışsalar da, bunların karşısında duran ve iktidardan demokratik değişimi isterken onun yanında gözüken komünist partinin üç ayrı kanadı, sosyalist parti, 12 Kürt örgütü ve ara örgütler iktidarın şiddet politikasını desteklememekle birlikte Müslüman Kardeşler'in yanında gözükmek istemiyor ve sessizliklerini koruyorlar. Son günlerdeki çatışmalı protestolara da katılmıyorlar.
"Bu grupların nasıl seyredeceği önümüzdeki günlerde netleşecek. Şiddet ve çatışma sürdürülürse, muhalefet tarafı silah temelinde sorun çözmeye devam ederse, bu güçlerin yönetimin yanında yer alacağı aşikar."
"Antalya'daki konferansta uzlaşma arayışı yok"
Antalya'da düzenlenen "Suriye'de Değişim Konferansı"nın tüm muhalefeti temsil etmediğini söyleyen Kar, Suriye'deki Kürt örgütlerinin konferansa katılmadığını hatırlatıyor ve Avrupa'dan katılan temsilcilerin Suriye'dekinden farklı talepleri olduğunu anlatıyor.
"Bu konferans, Türkiye ve Avrup'da kamuoyu oluşturmaya yönelik bir konferans. Uzlaşma arayışı gözükmüyor. Tamamen yönetimin yıkılması ve Müslüman Kardeşler'den özür dilenmesi şeklinde sonuç çıkıyor.
"Konferansa katılmayan çok güç var, dolayısıyla tüm muhalefeti temsil ettiği söylenemez. Konuşmacılardan gerekirse askeri müdahaleye bile razı olacaklarını ifade edenler var. Bu çok tehlikeli bir durum. Demokratlar, sosyalistler, diğer güçler asla bir ABD müdahalesine evet demezler. Bunu olsa olsa Müslüman Kardeşler diyebilir.
"12 Kürt örgütünün büyük bir kesimi, sistemin yıkılması yerine, demokratik hak ve özgürlüklerinin sağlanmasına yönelik bir tutum içinde olduklarını ifade etmişlerdir.
"Konferansa katılan Kürt örgütlerinin daha radikal bir tutumu var. Özerklik talepleri var, kimileri de yönetimin tamamen yıkılmasını hedeflemekte. Ama bu özerkliği Müslüman Kardeşler'den alabileceklerini sanmıyorum. Şu anda bu talebe karşı sessizliklerini koruyorlar ama uzun vadede böyle bir şeyden yana olmaları mümkün değil. Kendi içlerinde Kürtlere karşı ciddi tepkiler var." (ÇT/ŞA)