* Fotoğraf: AA
TMMOB’a bağlı Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi, İzmir’de meydana gelebilecek olası bir depremin neden olacağı kimyasal tehlikelere ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Türkiye topraklarının yüzde 92’sinin deprem bölgesi içinde yer aldığı vurgulanan açıklamada nüfusun yüzde 95’inin, büyük sanayi merkezlerimizin yüzde 98’inin, barajların ise yüzde 92’sinin bu bölgelerde bulunduğu hatırlatıldı.
Ege Bölgesinin de İzmir başta olmak Manisa, Aydın, Balıkesir gibi sanayi ve tarım bakımından oldukça gelişmiş bir bölge olduğu, başta Aliağa bölgesi olmak üzere, Çiğli, Kemalpaşa, Manisa ve Torbalı’daki organize sanayi bölgelerindeki kimya sanayisinin birçok sektöre hammadde ve ürün sağladığı belirtildi.
Endüstride, evlerde, kent yaşamında ve taşımacılık sektöründe kullanılan ve depolanan kimyasalların olası bir doğal afet durumunda potansiyel tehlikeler kaynağı olduğu söylendi.
Başlıca risk noktaları
Açıklamada potansiyel tehlikelerin başlıca risk noktaları şöyle sıralandı:
“Petrokimya rafinerileri, LPG ve Doğalgaz dolum, depolama tesisleri, boya ve kimya fabrikaları, solvent ve kimyasal tank çiftlikleri, kimyasal madde depoları, doğalgaz boru hatları, akaryakıt ve otogaz istasyonları, bina altlarındaki üretim atölyeleri.”
“Bu noktalarda yaşanabilecek herhangi bir olumsuzluk; patlama, yangın, gaz ve solvent kaçakları, zehirlenme, ciltte tahriş, ekolojik kirlenme, biyoçeşitliliğin azalması, su kaynaklarının kirlenmesi ve ölümle sonuçlanabilir” denildi.
Çözüm önerileri
Tehlikelerin risklerinin minimuma indirilmesi gerektiğini vurgulayan Kimya Mühendisleri, alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
- 6269 sayılı “Kimyagerlik ve Kimya Mühendisliği Hakkında Kanun”da belirtildiği üzere kimya hizmetleri ile kimya teknolojisi ve uygulanmasına ilişkin işleri bulunan işyerleri, bu işlerle ilgili olarak bir “Sorumlu Müdür” bulundurmak zorundadır. Belediye ve Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri gerek ruhsat, gerek denetim aşamalarında bu zorunluluğu uygulamalı ve Kimya Mühendisi Sorumlu Müdür bulundurmayan işyerlerine yaptırım uygulamalıdırlar.
- İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’te tanımlanan ‘İlgili Meslek Odalarının Temsilcisi’ sorumluluğu gereğince, yerel yönetimlerce kurulan ruhsatlandırma komisyonuna Kimya Mühendisleri Odası dahil edilmelidir.
- Yerel Yönetim, Kimya Sanayicileri, Valilik, Kimya Mühendisleri Odası ve ilgili diğer kurumlardan oluşan kentsel risk yönetimi kurulları - komiteleri-birimleri- oluşturulmalıdır. Kimyasal Maddelerden kaynaklı risklerin yönetimindeki tüm kademelerde, hem toplumun yararını göz- ettiği için hem de bilgi birikimi dolayısıyla, Kimya Mühendisleri Odası’nın taraf olarak yer alması sağlanmalıdır.
- Tehlikeli bir kimyasalın üretiminden son ürününe kadar oluşumu aşamalarında meydana gelecek her türlü emisyon, imisyon ve ortaya çıkacak atık miktarlarının tespitinin yanı sıra; doğal afet ve olası kazalarda can ve mal güvenliğini önlemeye önemli katkı sağlayacağı nedeniyle il ve bölge bazında "Tehlikeli Kimyasal Maddeler Envanteri" çıkartılması gerekmektedir. Kent içindeki kimyasalların envanteri tek bir elde toplanmalı ve kamu ile paylaşılmalıdır.
- Büyük Endüstriyel Kazalara yönelik acil durum planları hazırlanarak, kamuoyu ile paylaşılmalı ve vatandaşlar hangi durumda tahliye olacakları vb. bilgilere sahip olmalıdırlar.
- Yerleşim alanlarının içinde kalmış kimyasal üretim, depolama vb. tesislerinin kent dışına taşınmasının gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
- Kimyasal üreten, depolayan tesislerin sel yataklarından kaldırılması gerekmektedir.
- Genel bir kural olarak, solvent şeklindeki kimyasal maddeler havuz ve ayrı bir drenaj içine alınmadan depolanmamalıdır. Bu konuda var olan mevzuatın uygulamadaki denetimi eksiksiz sağlanmalıdır.
- Kimyasalların güvenlik bilgi formlarının işyerlerinde ve ilgili birimlerde bir veri tabanı çerçevesinde bulunmasını sağlayacak bir organizasyon kurulmalıdır.
Su sorunu
Açıklamada deprem sonrası yaşanabilecek bir başka önemli sorunun ise su kaynaklarına erişimin zorlaşması, su kaynaklarının kirlenmesi olarak değerlendirildi:
“Bu tarz acil durumlar için temiz içme ve kullanma sularına erişim için yerel yönetimler acil durum planları bulundurmalıdır. Ege Bölgesi jeolojik yapısı gereği jeotermal kaynaklar bakımından zengin bir bölgedir.
“Deprem sonucu ortaya çıkan sıcak su ve gaz emisyonları ile ilgili olarak her ne kadar İzmir bölgesindeki jeotermal kaynaklar yüzeye çok yakın derinlikte olduğu için çıkan suyun sıcaklığı 35-40℃’yi geçemediği ve çıkan gaz veya buhar emisyonları ağırlıklı olarak su buharı içermekte olup emisyon miktarları azdır. Ancak Aydın yöresi için aynı şeyi söylemek doğru değildir.
“Bu bölgedeki buhar çok daha yüksek sıcaklıkta ve basınçta olduğundan; yüksek sıcaklıktaki buhardan kaynaklanabilecek yanıklara ve buhar içerisindeki toksik kimyasalların neden olabileceği zehirlenme riskine karşı acil durum planlarında gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.” (TP)