21 Ekim'de Dağlıca'daki çatışmanın ardından PKK sekiz askeri kaçırdı. 4 Kasım'da askerler serbest kaldı. Medya askerleri teslim almaya giden heyetin fotoğraflarını yayınladı. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin "Yaşıyor olmalarına sevinemedim" dedi. Askerlerden birinin annesi bakana tepki gösterdi. Hürriyet internet sitesinde habere gelen yorumlar şöyleydi:
Bakana hak verenler, "Türk askeri ölür, teslim olmaz" diyenler, "şehit olmak herkesin harcı değildir" diye yazanlar...
"Ülkesi için savaşmayıp kaçanlar bizden midir" diye kestirip atanlar, "keşke ölselerdi" diyebilenler, "o fotoğrafı çektireceğime ölürüm"ler...
Kimse "ölmeye gitmek" istemiyor aslında...
Bugün Askerlik Kanunu ile Yedek subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu'nda yapılan değişikliklerle askerlikten kaçanlara verilen cezalar artırıldı; üniversite mezunlarının askerliği tecil hakkı uzatıldı. Bu habere gelen yorumlarsa şöyle:
Zorunlu askerliğin kaldırılmasını isteyenler, "Yüksekokul mezunuyum bize niye indirim düşünülmüyor" diye şikayet edenler, erlerin aldığı paranın yetersiz olduğunu söyleyenler...
Askere gitmemek için uğraşan "zengin"lere yeterli ceza verilmemesinden yakınanlar, kalabalık ordunun getirdiği ekonomik yükü eleştirenler, "boşuna asker beslenmemeli" diyenler...
"Askerlik çok uzun, süresi kısaltılsın" diye düşünenler, ayrımcılık yapıldığını belirtenler, "hak mı bu?" diye soranlar...
Biraz empati...
İnternet üzerinde yapılan yorumların sağlıklı, bilimsel bir temsil olarak değerlendirilemeyeceği ortada. İki farklı habere yorum yapanların aynı okurlar olmaması da büyük ihtimal.
Yine de Hürriyet'in internet okurlarının başkalarının hayatı söz konusu olduğunda "ölümün, öldürmenin ve askerliğin erdemlerini" yazarken, kendileri buna zorlandığında "bu kutsal sorumluluğu yüklenmeye" pek hevesli olmadıkları ortaya çıkıyor.
Elden, tüm okurlara "empati" tavsiye etmekten gayri bir şey gelmiyor.(EÜ)