Kemal ve Mihriban, Türkiye’deki engelsiz alan eksikliği nedeniyle günlük yaşamda zorluk çeken milyonlarca yurttaştan sadece ikisi, aynı zamanda öğrenci olmaları sebebiyle okulları ve okullarının çevresinde her gün zorluklarla karşılaşıyorlar.
Engelli bireylerin hayata katılımını kolaylaştırmayı hedefleyen yasalara rağmen Kemal ve Mihriban gibi binlerce öğrenci, hayata katılma konusunda son derece ciddi zorluluklar yaşıyor. Bu, eğitim hayatlarını dahi etkiliyor.
"Uzun zamandan beri bir asansör sıkıntısı var"
Kemal, Eskişehir’de okuyan bedensel engelli bir üniversite öğrencisi.
Okulunda hem koltuk değneği hem de tekerlekli sandalye ile erişim sağlamaya çalıştığını söyleyen Kemal, “Her iki durumda da ayrı ayrı sıkıntı çektim.” dedi ve fakültesindeki en büyük sorunu şöyle anlattı:
“Okuduğum fakültede ben okula yerleştiğimden beri halihazırda bir asansör sıkıntısı var. Sürekli bozulup duruyor.”
Asansörler bozuk olduğu zaman yürümek zorunda kaldığını ve bunun daha yorucu olduğunu söyleyen Kemal, “Tekerlekli sandalye kullanmanın da büyük zorlukları oluyor kampüs genelinde ve fakültede.” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kampüsümüz genelinde yollar ve kaldırımlar tekerlekli sandalyeli bireylerin kullanımı için fazlaca zorlayıcı durumda, yollar eğimli ve bozuk. Bunlar da benim için ek efor demek.”
Kemal, sözlerini “Fakültemizin giriş kapısı benim gibi engelli bir bireyin tek başına açamayacağı kadar ağır. Bu beni zorlayan bir diğer durum.” diyerek noktaladı.
"Üniversite yönetimleri çoğu zaman bir yığın mazeret sıralıyor"
Mihriban ise İstanbul’da Bilgi Üniversitesi’nde okuyan engelli bir öğrenci.
Mihriban, görme engelli bir üniversite öğrencisi olarak üniversite ve üniversite çevresinde yaşadığı sorunları üç temel başlıkta sıraladı.
İlk olarak fiziksel erişilebilirlik problemlerini anlatan Mihriban, “Öncelikle ülkemizde devlet/vakıf üniversitesi olması hiç fark etmeksizin kampüsler, engelli bireylerin yaşamına uygun erişilebilirlik standartlarına yönelik şekilde dizayn edilmiyor. Bu kriterler arasında kampüslerde hâlâ bina dışlarında ve içlerinde sarı çizgili yani kılavuz yolların bulunmaması, ofis/sınıf numaralarının Braille alfabesi (görme engelli bireylerin okuyabildikleri alfabe) ile yazılmamış olması, asansörlerde hâlâ sesli geri bildirimlerin olmaması gibi şeyler sayılabilir.” diyerek başladı sözlerine.
“Bu noktada üniversite yönetimlerinin hatalarını kabullenmek bir yana, çoğu zaman bir yığın mazeret sıraladıklarını görebiliriz.” diyen Mihriban, Kocaeli Üniversitesi’nde engelli tuvaleti isteyen engelli bir öğrenciye rektörün “Bağış bulun.” dediği olayı hatırlattı.
Mihriban, sosyal erişilebilirlik sorunlarına değinirken “Aslında deneyimlediğim kadarıyla öğrenciler bir engelli bireye destek olmak, dayanışmak için çok hevesli ve çok açık. Lakin çoğu zaman engelli bireyin de kendileri ile aynı sıralarda oturan, belki aynı dersleri çalışan ve sonrasında da aynı sektörlerde çalışacak bireyler olduklarını kabullenmekte güçlük çekiyorlar. Bu da insanlar olarak bizlerin bir arada yaşama kültürüne henüz alışkın olmadığımızın bir göstergesi.” ifadelerini kullandı ve ekledi:
“Çoğu zaman şöyle sohbetler ile karşı karşıya gelir engelli öğrenciler: Oturan bir arkadaş grubuna doğru yaklaşırsın ve gruptan şöyle sesler yükselir: ‘Bir şeye mi ihtiyacın var? Nasıl yardımcı olabiliriz?’ Hâlbuki yalnızca yanlarına oturmaya gitmişsindir. Tam da bu gibi sebeplerden ötürü aslında birlikte yaşama kültürümüzü sorgulamalıyız. Yoksa düzenlenen bir kulüp etkinliğinde veya başka sosyal faaliyetlerde bir erişilebilirlik düzenlemesine ihtiyaç duyulduğunda öğrencilerin desteği mevcut oluyor.”
Son olarak akademik erişilebilirlik başlığına değinen Mihriban bu başlık için “Belki en önemli ve en çok problem yaşadığımız kısımlardan birisidir akademik erişilebilirlik noktası.” dedi.
“Öğrencilerin okuması için yüklenen notların çoğu zaman görme engelli bireylerin ekran okuyucuları ile uyumlu olmaması, bunun çözümü çok basitken çoğunlukla hocalar tarafından görmezden gelinmesi.” gibi problemleri sayan Mihriban, ders materyallerine erişmelerinin diğer arkadaşlarından çok çok sonra olduğunu, hatta belki işlenen dersin materyallerine ders bittikten günler sonra erişebildiklerini söyledi.
Mihriban, sözlerini “Bunun yanında hocaların sınıfında bir görme engelli öğrencisi olduğunu bildiği hâlde ders esnasında gösterdiği görselleri, tahtaya yazdığı bilgileri betimlememesi de derse katılımımızı ve motivasyonumuzu son derece etkileyen şeyler oluyor.” diyerek noktaladı.
"Engelliler karma eğitimde alt sınıflarda tecrit ediliyor"
Engellilerin Haklarına Erişim Platformu Sözcüsü İçli, engellilerin okullaşma oranının genel nüfusa göre oldukça düşük olduğunu söyleyerek başladı sözlerine.
“Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi engellilerin eğitiminin ayrılmasını doğru bulmuyor. Bütün yurttaşlarla kapsayıcı ve bütünleştirici ortamlarda yapılmasını öngörüyor.” diyen İçli, Türkiye’de engelli öğrencilerin en büyük sorununun “erişilebilirlik” olduğunun altını çizdi ve ekledi:
“Okul binalarına, üst katlara erişimin önünde ciddi engeller var. Bedensel engelli bir öğrenci okuluna ulaşıncaya kadar pek çok fiziki engelle karşı karşıya kalıyor. Yüksek kaldırımlar, alt geçitler, üst geçitler; engelliye göre asansörü, rampası olmayan binalar… Görme engelliler için takip çizgileri, kabartma uyaranlar… İşitme engelliler için görsel ve ışıklı uyarıcı ve yönlendiriciler… Bu konularda ciddi eksikler var.”
“Ders materyallerine erişimde de büyük güçlükler var.” diyerek sözlerini sürdüren İçli, “Özellikle lise ve üniversite eğitimindeki ders materyallerinin pek çoğu engelliler uygun formatlarda üretilmiyor. Kabartma ve sesli seçenekler olmuyor. Çoğu engelli öğrenci tablet veya bilgisayara sahip olamıyor fiyatları nedeniyle. Sahip olsa bile, örneğin görme engelli öğrencilerin kullandıkları ekran okuyucu programlar çok pahalı. Ayrıca dijital okur-yazarlık eğitimi verilmiyor.” dedi.
İçli, “Engelliler karma eğitimde alt sınıflarda tecrit ediliyor ve yalnızlaştırılıyorlar.” dedi, şu ifadeleri kullandı:
“Zaman zaman akranlarının alayları ve şiddet içeren davranışlarıyla karşılaşıyorlar. Pek çok okul yöneticileri, yeterli alt yapılarının ve öğretmen kadrosunun bulunmadığı gerekçesiyle engelli öğrencileri kabul etmek istemiyor.”
"Eğitim materyalleri her engel gurubunun erişimine uygun olarak üretilmeli"
Sorunların ardından çözüm önerilerini de sıralayan İçli, önce okul ve okul çevrelerine erişim sorununun çözülmesi gerektiğini söyledi; ihtiyaç olan yerlere rampa yapılması, uygun özelliklere sahip asansör gibi önlemler alınması ve tuvaletlerin engellilerin kullanımına uygun olması gerektiğini ifade etti.
“Eğitim materyalleri her engel gurubunun erişimine uygun olarak üretilmeli.” diyen İçli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tablet ve bilgisayar gibi çağdaş eğitimde kullanılması zorunlu hale gelen araçlar, devlet veya belediyelerce engellilere ücretsiz olarak sağlanmalı. Sistemli olarak engellilere yönelik dijital okur-yazarlık eğitimleri verilmeli.”
İçli, Özel Eğitim Genel Müdürlüğü’nün özel eğitim politikalarını sivil toplum örgütleri ve üniversitelerin ilgili bölümleriyle birlikte onların etkin katılımıyla oluşturulması ve uygulanmasını denetlemesi gerektiğini söyledi.
İçli, sözlerini şöyle noktaladı: “Özel eğitimden kapsayıcı eğitime geçiş, gerekli önlemler alınarak aşamalı bir biçimde gerçekleştirilmeli. Örneğin, örgün eğitim okullarında engelli öğrenciler için tahsis edilmiş destek odaları ve gezici öğretmenler yeterli değil. Okullarda engellilere yönelik rehberlik hizmetleri yok. Bu sayılar hızla çoğaltılmalı, hizmet içi eğitimlerle öğretmenlerin niteliği yükseltilmeli.”
(YA/Mİ)