Erzincan'ın Tercan ilçesinden Eskişehir'e gelen Adile Yıldırım, 27 yaşındayken tabelaları okuyamadığı için yanlışlıkla erkekler tuvaletine girince okuma-yazma öğrenmeyi kafasına koymuş.
Yıldırım (51) Türkiye'deki okuma-yazma öğrenmek isteyen ve ileri yaşlarda bunu başaran pek çok kadından farklı. Çünkü o anadili Zazaca olmasına rağmen, okula gitmeden okuma-yazmayı öğrendi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün 2011 yılı verilerine göre Türkiye'de yaklaşık üç milyon kadın halen okuma yazma bilmiyor. Okuma yazma bilmeyen kadın nüfusu, toplam kadın nüfusunun yüzde 8' ini oluşturuyor.
Türkiye'de kadın ve eğitim konusundaki tablo bu durumda. Çoğu kadın imkansızlıklarla uğraşırken, çoğu da kendi kaderini kendisi çizmeyi öğreniyor; hak ettiği şekilde yaşamak için kendi adına mücadele veriyor.
Yıldırım da kendi mücadelesini sürdürenlerden biri. ''Okula gitmek en büyük hayalimdi'' diyen Yıldırım, hala okuma-yazma becerisini geliştirmeye çalışıyor ve okuma yazma bilmediği için her zaman gözyaşı döktüğünü söylüyor.
Hiç okula gittiniz mi?
Hayır, gitmedim. Ne ilkokula ne de ortaokula gittim.
Neden gitmediniz? Yoksulluk ya da aile engeli gibi nedelerden mi?
Yoksulluk da vardı tabi ki ama beni babam göndermedi. Beş erkek üç kız kardeştik. Sekiz kardeşten erkek olanlar okula gönderildi, biz gönderilmedik. Babam: "kız çocuğu okulda ne yapsın, evde otursun işine, gücüne baksın" diye kız kardeşlerimi ve beni okula göndermedi. Ben 12 yaşındayken köyümüze belgeli (yatılı) okul açıldı. Oraya gitmek için ağladım, çabaladım ama babam bana izin vermedi. Okula gidemedim.
Etrafınızdaki diğer insanlar ne durumdaydı, onlar da mı kız çocuklarını okula göndermiyordu?
Etrafımızdaki çoğu insanın kızı okula gidiyordu. Hatta benim amcamın kızları ve diğer akrabalarım gidiyordu, ama babam bu konuda çok inatçıydı. Evde işlere yardım etmemiz için bizi okula yollamadı. Okul yolundan gelen çocuklara bakar bakar ağlardım. Her zaman içimde o eksikliği, o acıyı taşıdım.
"Erkek kardeşlerimin kitaplarını karıştırırdım"
Ana dilinizin Zazaca olduğunu söylediniz, Türkçeyi nasıl öğrendiniz?
Köydeyken ailedeki oğlan çocuklarını babam okula gönderdi. Beş erkek kardeşim var, onlar okula gittiler. Okulda Türkçe öğrendiler, ben de onlardan Türkçe öğrendim.
Okulun bitiş saatinde gözüm hep yollarda olurdu. Babam tüm ısrarlarıma, ağlamalarıma rağmen beni okula göndermedi. Sürekli ağlardım. Erkek kardeşlerimin kitaplarını, defterlerini karıştırıp merakımı gidermeye çalışırdım.
Neden sadece oğlan çocukları okula gönderiliyordu?
Bizim oralarda insanlar her şeyden korkar. Aman kız çocuğudur laf gelmesin, söz gelmesin diye kız çocuklarını sürekli baskı altında tutarlar. Benim babam da öyleydi "evde işlere yardım etsin, ne işi varmış kız çocuğunun okulda" diye beni okula göndermedi.
Diğer kardeşleriniz, onlar meslek sahibi oldu mu?
Diğer iki kız kardeşim de benim gibi okula gönderilmedi. Sadece erkekler okula gitti. Beş erkek kardeşimden birisi mühendis oldu, birisi inşaat işçiliği yapıyordu, diğeri ise dekorasyon işiyle uğraşıyor.
Diğer kardeşlerinizin durumu nasıldı, babanız onları destekledi mi?
Evet, babam onları destekledi ama çok fakirdik, dediğim gibi kardeşlerimden sadece bir tanesi okuyup mühendis oldu. O da binbir güçlükle Isparta Üniversitesi'nde okudu. "Keşke okumasaydım da ben de inşaatta çalışıp mutlu olsaydım" der hep. Okudu okumasına ama dert sahibi oldu. Parasızlıktan kömür alamadığı için buz gibi odalarda yatıyordu. Kitap alamadığı için arkadaşlarının kitaplarıyla ders çalışıyordu. Arkadaşları derslerine çalışıp yattıktan sonra onların kitaplarını alıp sabaha kadar sınavlarına çalışıyordu. Çok çile çekti benim kardeşlerim çok.
Babanıza yaşlılığında sizi neden okula göndermediğini sordunuz mu?
Nasıl sorayım, babamızın karşısında konuşmaya korkardık. Ben şimdiki gençler gibi babamın karşısına dikilip de "beni neden okula göndermedin?" mi diyecektim!
"Memur mu olacaksın!"
Eşinizle ilişkiniz nasıl, destekler mi sizi?
Eşimle aram aslında iyidir. Beni çok üzdüğünü kırdığını söyleyemem ama o da ailesinden gördüklerini hayatımıza yansıtır. Okuma-yazma öğrenmek istediğimi söylediğimde "memur mu olacaksın!" diye tepki göstermişti bana.
Çocuklarınızla ilişkileriniz nasıl?
Çocuklarım bana her zaman destek olmuştur. İki oğlum bir kızım var. Kızım Zeynep üniversite okuyor. Ağabeyleri ise okumadı, çalışıyorlar.
"Kadının hürriyeti parasıdır"
Kızınızın üniversite okuması sizi mutlu ediyor mu?
Ediyor tabi ki. O kadar mutluyum ki anlatamam. Zeynep'in hep arkasında oldum. "Ben okuyamadım kızım okusun" dedim. Kadının hürriyeti parasıdır. Bir kadının ekonomik özgürlüğü yoksa ezilmekten kurtulamaz. Babası Zeynep'e kızmaya kalkışsa aralarına girdim "Zeynep okuyacak" dedim. Zeynep benim umudum, mücadeleciliğini benden almış. Yılmıyor, mücadele etmeyi seviyor.
Zeynep'in okumasını engellemeyi düşündü mü eşiniz?
Hayır, o da her zaman Zeynep'in destekçisi oldu. Hala da destekçisiyiz. Ben ve eşim Zeynep için her şeyi yaparız.
Oğullarınız okumaya devam etmemiş, onları okutmaya çalışmadınız mı?
Çalıştım ama istemediler. Ne yalan söyleyeyim onlar değil de Zeynep okumasaydı daha çok üzülürdüm; asıl kızlar okumalı, kızlar kendini kurtarmalı.
Peki okuma-yazma öğrenmeye nasıl başladınız, neydi sizi bu kadar heveslendiren?
Evlendikten sonra Erzincan'dan Eskişehir'e taşındık. Orada babam tarafından okula gönderilmediğim için okuma-yazma bilmiyordum. Çocukken okula gitmeyi çok istemiştim ama babam göndermediği için hep içimde kalmıştı. Evlendikten sonra da eşim izin vermediği için bir türlü öğrenememiştim. Bir gün kızım Zeynep üç yaşındayken onu muayene ettirmek için hastaneye götürdüm. Hastanede okuma yazma bilmediğim için tuvaletlerin levhasını okuyamadım ve yanlışlıkla erkekler tuvaletine girdim. O an o kadar utandım ki, adeta yerin dibine girdim. Orada başıma gelen olay beni iyice düşündürmeye başladı ve ben o günden sonra okuma-yazma öğrenmeyi kafama koydum.
O olaydan sonra başladınız mı okuma-yazma öğrenme çalışmalarına?
Hayır, eşim bana engel oluyordu. Sürekli ısrar ediyordum Ben de kızım Zeynep okula başlayınca onunla okuma-yazma öğrenmeye karar verdim. O evde defterine alfabedeki harfleri sesli bir şekilde yazıyordu, ben de ona bakarak yanına oturup harfleri ezberliyordum. Üç ay içinde okumayı tamamıyla söktüm. Yazmayı öğrenememiştim, onu öğrenmek için sabırsızlanıyordum.
"Eşim Rusya'ya gider gitmez okula koştum"
Yazmaya ne zaman sıra geldi?
Eşim okula gitmeme izin vermediği için sadece evde kızım Zeynep'le okumayı öğrenmeye çalışıyordum. Aradan birkaç ay geçtikten sonra eşim Rusya'ya inşaat sektöründe çalışmak üzere gidince ben de okula koştum. Mayıs ayıydı. Okul müdürü okulun kapanmasına bir ay kaldığını geç kaldığımı söyledi, okumayı öğrendiğimi söyleyip ısrar edince beni konuşmam için öğretmene gönderdi. Öğretmene derse girmek istediğimi söyleyince o da geç kaldığımı söyledi, ısrar ettim, "kitap ver de okuyayım" dedim. Bunun üzerine öğretmen bana bir kitap verdi ve hiç takılmadan okudum. Öğretmen beni sınıfa aldı ve kısa sürede okulun birincisi oldum. Tahtaya sürekli ben kalkıyordum. Artık yazabiliyordum.
Okuma-yazmayı öğrendikten sonra sokağa ilk çıktığınızda ne hissettiniz?
O kadar mutlu ve özgürdüm ki anlatamam. Markete gittiğimde fiyatları okuyabiliyordum. Otobüslerin numaralarını, hastane, okul gibi yerlerin adlarını yardım almadan okuyabiliyordum. Resmen gözümün önü açıldı. Kendime geldim.
Ne kadar devam ettiniz okula?
Okula başladığımda Mayıs ayıydı, Haziran ayına kadar devam ettim. Okumayı zaten çok iyi biliyordum, bir ay içinde yazmayı da çok iyi öğrenmiştim. Evde sürekli yazılar yazıyordum. Günde üç, dört sayfa yazı yazıyordum. Ama ağabeyimin genç yaşta vefat etmesi benim hayata küsmeme sebep oldu. O günden bu güne elime kalem almadım.
Yazmayı bırakmak yerine devam etseydiniz ağabeyinizin ölümünü kabullenmeniz daha kolay olmaz mıydı?
Yazı yazmayı o kadar çok seviyordum ki beni hayata bağlayan şeydi diyebilirim. Bana hayatı sevdirmişti. Ağabeyim aniden vefat edince hayat bana anlamsız gelmeye başladı, psikolojim bozuldu. Ağabeyimin haberini aldığım gün kalemi bıraktım. Bir daha da içimden öyle bir heves gelmedi. Yazı yazmayı da bıraktım, el işi yapmayı da. Ağabeyim vefat etmeden önce başladığım danteller, el işleri yıllardır o günkü gibi yarım kalmış bir halde duruyor. Belki bir gün tekrar başlarım yazmaya ve el işi yapmaya ama ne zaman olduğunu bilmiyorum.
Okumaya devam etseydiniz ne olmak isterdiniz?
Öğretmen olmak isterdim. Benim gibi kız çocukları öğretmensiz kalmasın, okuyup hayallerini gerçekleştirsinler diye öğretmen olup doğudaki kız çocuklarını okutmak isterdim. Şimdiki gençler her imkâna sahip ama içlerinde heves yok. Ben okuma-yazma aşkıyla yanıp tutuştum ama imkân bulamadım. O yüzden hiç kimse okuma-yazma hakkından mahrum kalmasın diye öğretmen olup herkese okuma-yazma öğretmek isterdim.
"Kızlar dört duvar arasında oturmaya mahkûm olmasın"
Kızların okula gönderilmemesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu devirde hala böyle şeylerin olması beni fazlasıyla üzüyor. Yıllar önce ben ağlıyordum, şimdi başka kız çocukları ağlıyor. Doğuda, kırsal kesimlerde hala okula gönderilmeyen kız çocukları var. Bıraksınlar kız çocuklarını onlar da okusun. Kızlar evlenip dört duvar arasında oturmaya mahkûm olmasın. Hele ki doğuda kızların, kadınların hakları yok denecek kadar az. Telefon çaldığında erkekler kadınların telefonu cevaplamasına bile izin vermiyor. "Siz kadınsınız anlamazsınız, çalarsa telefonu açmayın!" diyorlar. Buna bir son verilmeli, bu düzen değişmeli.
Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
Söylemek istediğim tek şey kız çocuklarının okutulması. Kız çocukları okula gönderilsin, kendi geleceklerini sağlasınlar. Babalarının, ağabeylerinin, eşlerinin boyunduruğu altında kalmasınlar. Ben okula gidemedim, hala içimde uhdedir. O yüzden kızım Zeynep'in ölene kadar arkasında olacağım. Kimse cahil kalmasın, kimse okulsuz kalmasın! (İTÇ/ÇT)