İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde öğrencilerin dört yıldır dayanışma için kurduğu “Çayhane” nedeniyle üç öğrenciye disiplin soruşturması açıldı. Öğrenciler “fakültede izinsiz çay makinesi kurup öğrencilere çay dağıtmak" gerekçeli soruşturmayı fakülte duvarlarına isimleriyle asılan ilanlarla öğrendi. Öğrenciler 30 Ocak'ta savunma yapacak.
Soruşturmalara sosyal medyada #OkuldaÇaydaMıİçmeyek etiketiyle tepki gösteren öğrenciler, Çayhane'yi bugün de kurmaya hazırlanıyor.
Hakkında soruşturma açılan öğrencilerden Caner Bostancı bianet'e Çayhane etkinliğinin “üniversite içinde rekabet havasını kırıp dayanışmacı bir zemin oluşturabilmek” amacıyla yürütüldüğünü anlattı.
“ Hergele meydanında, zaman zaman da merkez kampüste çay kazanını kuruyoruz, çayı şekeri öğrenciler getiriyor, haftada en az iki gün çay dağıtıyoruz. Öğretim görevlilerinin odaların su ısıtma makineleri var. Ücretsiz çay içmek onların hakkı da öğrencilerin değil mi? Öğrencilerin dayanışma içinde olmasının ne sakıncası var?”
Edebiyat Fakültesi’nde sekiz bine yakın öğrenci olduğunu kantinin bu kadar öğrenciye ucuz ve nitelikli hizmet vermek için yeterli olmadığını belirten Bostancı iki sene önce de çay kazanı koymak için fakültedeki masa ve sandalyeleri taşıdıkları gerekçesiyle soruşturma açıldığını, okulda sakladıkları malzemelerin de önceki yıllarda çalındığını söyledi.
"Bir çay için, tanıyın bizi"
Çayhane adına yapılan açıklamada şu ifadeler öne çıktı:
"Fazla söze gerek yok. Bu memleket 'artık'; birlikte çay demleyen, bir muhabbetin hatırına çayını yanındaki arkadaşıyla paylaşan öğrencileri dahi cezalandıran bir duruma gelmiştir. Bize soruşturma açan SAYIN yetkililer: Biliyoruz derdiniz ne çay, ne çayhane... Ne de kıytırık kantinlerinizde demlenmeden sattığınız 'çay'ı artık satamamanız... Biliyoruz derdiniz bunlar değil! Derdiniz, muhabbetimiz, umutlarımız... Muhabbetimizle daha da alevlenen umutlarımız, umutlandıkça alevlenen muhabbetimiz... Sizin kafayı taktığınız iki arkadaş yan yana gelip, belki bir tütün sarıp, bir çay doldurup, insan olmayı hatırlamamız. Çünkü çok iyi biliyorsunuz o insanca muhabbette neler vardır... Mesela; 'Gözünü para bürümüş sermayeye okullarımızı, hastanelerimizi bırakmama inadı' vardır.. 'Uludere'yi unutursak kalbimiz kurusun' vardır... 'Cancağzım Abdocan, nice izinsiz çaylar içen Ali, kavganın çocuğu Mehmet' vardır... 'İş dönüşü metroda söylediği türküsüyle Ethem Sarısülük', Oğlu Mehmet'i 'bunlar, engerekler ve çıyanlardır, bunlar, aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları, tanı da büyü...' diyerek büyüten Fadime Ana vardır... Daha dün Kızıltepe'de bedenine 18 delik açtığınız Uğur Kaymaz'ın ve bombayla oyun oynayan Ceylan Önkol'un 'adını mıh gibi aklına kazıyan' Medeni vardır... Elbette İbo vardır, Deniz vardır, Mahir vardır... Nazım vardır, Ritsos vardır, Brecht vardır... Evet, bizim demlediğimiz her çayda hatırladığımız acılarımız, acılardan güç alan inadımız, inadımızla büyüyen umudumuz, şiirimiz vardır... Sizin derdiniz çayla değil efendiler biliyoruz! Sizin derdiniz, paranın yalanın iktidarına karşı bilenen gözlerimizdeki neşeyle... Evet, neşeyle... Bir çay içer misiniz efendiler? Bir çay için, tanıyın bizi. O zaman göreceksiniz, ne siz, ne topunuz, tüfeğiniz silemeyecek gözlerimizdeki neşeyi, iç cebimizdeki kini... O yüzden siz boş verin efendiler, boşuna umutlanmayın.Bir çay için..." |
Edebiyat Fakültesi yemekhanesinde paraları olmadığı için ücretsiz yemek yiyen öğrenciler hakkında da geçtiğimiz hafta "yemekhanede zorla yemek aldıkları" gerekçesiyle soruşturma açılmıştı. (BK)