Fotoğraf: AA/Arşiv
Adrese dayalı kayıt sisteminde veliler çocuklarını kendi bulundukları bölgenin okullarına göndermek istemeyince farklı zorluklar yaşıyorlar.
Çocukları ilkokula başlayacak anne-babaların mağduriyetinin ilk sırasında ise gittikleri okullarda "bağış" adı altında istenen yüksek ücretler geliyor.
Bir anne, kendi adresine kayıtlı okula çocuğunu göndermek istemediğini, daha iyi şartlarda olan Bakırköy'deki okulun ise bağış adı altında 10 bin lirayı bulan bir bağış istediğini aktarıyor ve "Bu, güpegündüz gasptır" diyor.
Diğer bir veli ise adresine kayıtlı okulun hijyen şartlarının, eğitim kadrosunun kötü olduğu için başka bir okul tercih ettiğini söylüyor ve bağış ödemek zorunda kaldığını belirtiyor.
Hem veli hem de öğretmen olan bir anne ise ilkokulların tamamen veli inisiyatifine bırakıldığıını, devletin ilkokullara ödeneğinin olmadığını söylüyor.
"Tuvaletine dahi girilemeyecek bir okul"
Zeytinburnu'nda yaşayan bir anne 5. sınıfa başlayacak olan 10 yaşındaki çocuğunu adresine kayıtlı olarak gösterilen okula yollamak istemiyor. Nedeni ise hem eğitim kalitesi hem hijyen hem de eğitim kadrosu açısından zayıf bir okul olması.
"İkametgahıma bağlı okul benim tercih edemeyeceğim bir okul. Hem eğitim kalitesi hem öğretmen kadrosu açısından... Özellikle ücretli öğretmenlerin çoğunlukta olduğu bir okul. Ortam, temizlik ve hijyen olarak tuvaletlerine dahi girilmeyecek bir vaziyette. Ben de mecbur bırakıldığım için çocuğumu bu okula vermek istemiyorum."
Anne çocuğunu Bakırköy'deki, koşulları daha iyi olan bir okula kaydını yaptırmayı planlıyor.
Aynı bölgede yaşayan ve çocuğunu Ataköy'deki bir okula yazdırmak için arkadaşlarının ikametgah adresine kayıtlarını aldıran başka bir anne ise şunları söylüyor:
"Burada çocuğumu verebileceğim güzel bir okul yok. Eğitim açısından, insanlar ve çevre açısından şartları çok kötü okulların. İmam hatip okulu dışında seçeneğimiz çok az ve bu okullar da aşırı kalabalık. Fikren kendimi yakın bulmuyorum imam hatiplere."
Çocuğunu Ataköy'deki şartları daha iyi bir okula göndermek istedikleri noktasında ise okul yönetimi tarafından bağış yapılması zorunluluğu çıkıyor karşılarına.
5,10 hatta 15 bin lira paraların telaffuz edildiğini söylüyor veliler.
"10-15 milyardan kapı açıyorlar. Bağış parası istiyorlar. Tanıdık bulmaya çalışıyoruz araya girsin diye. Aslında hiç vermek istemiyoruz ama mecbur kalıyorsun vermeye.
"Benim şu anda bağış yapabileceğim o kadar param yok ki. Borç bulacağım çocuğumu güzel bir okula yazdırabilmek için. Sonra o bağış yaptığım parayı ödemekle uğraşacağım. Kredi çekip ödeyeceğim.
"Arkadaşlardan rica ettik. Bir senedir adres araştırıyorum çocuğumu o okula verebileyim diye. O okula düşen adres buluyorsun, adresi alıyorsun, kayıt yapıyorsun ve o adresi aldığın halde yine de bağış yapmak zorunda kalıyorsun. Bir de 400 lira servis parası vermek zorunda kalacağız, o da ayrı bir masraf tabi.
"Zeytinburnu'ndaki okulların şartları iyi olsa, güzel bir okul olsa neden verelim başka semte."
"Bağış denilen şey, gönlünden kopandır"
Çocuğunu daha iyi bir okula kaydettirmek için çabaladıklarında önlerine bağış adı altında ödemeye zorlandıkları paraların çıktığını söyleyen anne ise bunu "güpegündüz gasp" olarak tanımlıyor.
"Doğal olarak gücü yeten ve yetemeyen var. Bu bağış denilen şey 100-200 lira meblağlar değil ki. 'Tamam, hemen vereyim de çocuğum iyi eğitim veren bir okulda okusun' denemiyor. 5 binden kapı açılıyor, 10 bine kadar çıkabiliyor. Eğer varsa bir amcanız, dayınız, teyzeniz o zaman bu meblağ inebiliyor.
"Güpegündüz gasp gibi diyelim buna. Türkçede bağış 'gönlünden ne koparsa'dır. Ama burada onların gönlünden kopan ve işine gelirse adı altında bir meblağ söz konusu."
Müdür ya da müdür yardımcılarının bu bağışları telaffuz ederken "Bize bir faydası olmayacak, yanlış anlamayın. Okulun boyası, kapısının kulbu bu paralar sayesinde yapılıyor" dendiğini aktarıyor.
"Düşünsenize benden beş bin lira alıyor, öbüründen, hadi amcası tanıdık diye, üç bin alıyor. Bu paralara özel okul olması lazım o okul.
"Devletin yapması gerekenleri veliler yapıyor"
"Devletin yapması gereken şeyi biz yapıyoruz. Eğitim adı altında çocuklara sunabileceği mekân olsun, içindeki kadro olsun bunu kendisinin düzenleyip, dizayn edip çocuklara bu kaliteyi sunması gerekirken bu altyapıyı veliler olarak biz yapmak zorunda kalıyoruz. Adı devlet ama hizmette sıkıntı var."
Adresine kayıtlı okulda ücretli öğretmenlerin çalıştığını aktaran veli, bu durumdan da şikayetçi olduğunu aktarıyor:
"Evet, bir öğrenci çok hevesli değilse tabi ki öğretmen ya da okulu suçlayamazsınız. Ama ücretli öğretmenler, kadrolu öğretmenlerle aynı işi yapıyor ama yarısı ücret alıyor. Doğal olarak bu kişiye sen tatmin edecek bir ücret vereceksin ki hizmeti de iyi olsun. O yüzden de tercih etmeme sebebi olabiliyor bu okulları."
"Mezun olurken diploma parası istiyorlar"
Eşi 40, kendi de 20 yıldır Türkiye'de yaşan ve Türk vatandaşı olan üç çocuk annesi Afgan bir kadın ise adresine kayıtlı okulun ortamının çok kalabalık olduğunu aktarıyor.
"Bugün muhtarlıkla konuştuk, nüfus müdürlüğü de adres değişikliği kabul etmiyor. Karmakarışık bir durum, zor durumdayız.
4-5 bin bağış istiyorlar, az para değil. Ekonomi çok kötü. Bazı evlerde sadece babalar çalışıyor. Aynı anda dört, beş çocuk okutuluyor. Okullar ticarethaneye dönüşmüş. Liseden mezun oldu kızım, diploma için para istiyorlar. Eskiden böyle değildi."
"Devletin okullara ödeneği yok"
Kadıköy'de ikamet eden, hem öğretmen hem de ikinci sınıfa giden çocuk annesi olan bir veli ise devletin ilkokullara ödeneği olmadığını söylüyor ve asıl sorunun da bu olduğunun altını çiziyor.
"Yani 'Al müdürüm bununla temizliğini yap, bununla personelinin maaşını öde, faturanı öde' diye bir şey yok. İlkokullar tamamen veli inisiyatifine bırakılmış durumda.
"O yüzden veliler de çocukları ilk kez okula başlıyor diye temiz okul olsun, sınıfta projeksiyon olsun, hocamızın bilgisayarı da olsun diye sahiplenmiş durumdalar masrafları. Sistem de bunu tamamen sömürür hale geldi. Veli verdikçe devlet elini ayağını iyice çekti.
"Benim oğlum birinci sınıfa gidiyor. Personel var ama temiz değil sınıf. 'Temizlik yapacak birini mi tutsak acaba' dendi. Zaten bizim verdiğimiz bağışlarla personelin maaşı ödeniyor."
"Bağışları okul aile birliği topluyor"
"İlkokullarda durum bu nedenle vahim. Kantin geliri var. Saat 16'dan sonra okul bahçeleri otopark oldu. Hiçbir pedagojik altyapısı olmayan tiyatrolar geliyor 10 liradan. Beş lirası okula kalıyor. Okullar böyle böyle kendi kendine çabalayarak toplamaya çalışıyor para. Anasınıfı olan okul varsa oradan da bir kalem geliyor. Ama esas velilerden 'şu kadar paramız kaldı, personel maaşını ödeyemiyoruz diyerek ajitasyonla bağış toplamaya çalışıyorlar. 'Dönemlik 200 lira yatırın' diyorlar mesela."
Yönetim tarafından öğretmenlere, bağış yatırmayan velilerin listesinin verildiğini ama bunu da velilere söylemekte zorluk çektiklerini söylüyor.
"Bağış isteyenleri ilçe milli eğitim müdürlüklerine şikayet edin" gibi haberler çıktığını ancak bunun gerçek dışı olduğunu belirten anne şöyle devam ediyor:
"Neyi kimden saklıyorsun. Bilmiyorlar mı o müdürün bağış topladığını. Kulağına gidiyor ama hiçbir şey yapmıyor. Okulun da prestiji yükseliyor o paralarla. Pırıl pırıl oluyor okul da gerçekten. Olay baştan kokuşmuş durumda. Sen kendi okuluna nasıl para ödetirsin?"
Bağışların okul aile birliği vasıtasıyla toplandığını aktarıyor:
"Okul aile birliğine söyletiyorlar. Ortak bütün paralar oradan dönüyor. Hesabı var. Okulda yapılan bütün tadilat, harcamalar okul aile birliği onayından, müdürün onayından geçtikten sonra ödemeler oluyor. Ama müdür istemezse tabi olmuyor. Bu aslında bir iş birliği. Ya bir fatura verip yönlendiriyor ya da okul aile birliği hesabına." (AÖ)