Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) Ergenekon soruşturması kapsamında tutukluyken kansere yakalanan ve tahliyesinden beş gün sonra ölen Kuddusi Okkır'la ilgili raporuna göre, cezaevinden hastanelere, neredeyse her aşamada ihmal var. TTB "başlı başına bir insan hakları ihlali" diyor.
Bugün İstanbul'da açıklanan rapora göre, adli otopsi de yapılmadığı için Okkır'ın kesin ölüm nedeni bilinemiyor. Cezaevinden her sevkte Okkır'la ilgili "Ergenekon terör örgütü üyesi", "dikkat, kaçar, kaçırılır" ibareleri düşülmüş. Sevkler gecikmiş ve mesai saatleri dışında yapılmış. Tıbbi kayıtlar düzenli tutulmamış, sevk sırasında da Okkır'ın yanında bulundurulmamış.
Soruşturma için yeterli kanıt var
Rapora göre Tekirdağ, Bayrampaşa, Haseki hastaneleriyle ilgili soruşturma açılması için yeterli kanıt var. Bakırköy dışında hiçbir hastane refakatçisi olmayan, konuşamayan, ayakta duramayan Okkır'ın ciddi bulgularını yansıtan belgeleri yeterli düzeyde düzenlememiş. İleri tetkikler zamanında yapılmamış, bu da hastalığın erken teşhisini ve tedavi şansını engellemiş.
"Yapısal sorunlar çözülmezse ölümler sürer"
TTB, Okkır'ın ölümünün ceza infaz kurumlarındaki yönetim sorunları, tutukluluk halinin kaldırılması süreçleri ve mahkumların sağlığa erişim olanaklarıyla ilgili yapısal sorunlara çözüm üretilmezse yeni ölümlerin kaçınılmaz olduğunu söyleyerek Adalet Bakanlığı'nı uyardı. İnsan hakları kuruluşlarının verilerine göre 86 kişinin ceza ve tutuk evlerinde ciddi sağlık sorunları yaşadığını ve risk altında olduğunu anımsattı.
Adım adım ihmaller
20 Haziran 2007'de tutuklanarak Tekirdağ 1 no'lu F Tipi Cezaevi'ne konan Okkır'ın ölümünde, TTB'nin raporunda ihmaller şöyle sıralanıyor:
Sevk yerine cezaevine geri gönderildi: 17 Mart 2008'den itibaren solunum ve mide şikayetleri ön plana çıkan Okkır, Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne gönderiliyor. Ancak burada ihtiyaç duyduğu yataklı bir kuruma sevk yerine cezaevine geri gönderilmesine karar veriliyor.
1 Nisan'da Tekirdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ne sevki uygun görülüyor, ancak Okkır bunu istemiyor. 8 Nisan'da cezaevi hekiminin durumunun endişe verici olduğuna karar verip sevk ettiği Tekirdağ Devlet Hastanesi'nde Okkır'a "majör depresyon ve zatürree" teşhisi konuyor, ancak yine cezaevine gönderiliyor. 14 Nisan'da yine cezaevi hekiminin önerilerine karşın hastanede tedavisine karar verilmiyor.
Tekirdağ Devlet Hastanesi, ancak 18 Nisan'daki muayeneden sonra Okkır'ı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevk ediyor.
Mahkum koğuşları yetersiz: Tekirdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nin ve Devlet Hastanesi'nin "mahkum koğuş"ları, "hastanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek ortam sağlamaktan uzak".
Yeterince çaba gösterilmedi: Tekirdağ Tabip Odası raporu, "Hekimlerin ellerinden gelenin en iyisini yaptığını söylemek, asgari tıbbi standartların sağlanması için yeterince çaba harcadığını düşünmek mümkün değil" diyor.
Bu iki hastanede, ön tanıların doğrulanması yoluna gidilmemiş, Okkır sürekli olarak ön tanı aşamasında bırakılmış, doktorlar bunu yapmadıkları gibi "Konsültasyon" talepleri, "adeta hastadan kurtulmak için" sevk yazılarına dönüştü. Bunlar nedeniyle Okkrı'ın gerçek durumu ortaya çıkmadı.
Bakırköy'e üç kez sevk: Okkır 18 Nisan'dan itibaren üç kez Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevk ediliyor. Burada yoğun bakım şartları olan bir birimde acil tedavi öneriliyor.
Bayrampaşa'da yetersiz tıbbi uygulama: 50 yataklı mahkum bölümü olan Bayrampaşa Devlet Hastanesi Okkır'n tedavisi için ana hastane olarak kullanılıyor. Ancak rapora göre, buradaki göğüs hastalıkları uzmanı, durumun ciddiyetini saptayamadı; durum bozukluğunu yönetemedi. Ayrıca başhekimin ve uzmanın Yedikule hastanesinde yapıldığını öne sürdüğü tetkikler hiçbir zaman yapılmamış.
Yine cezaevine: 8 Mayıs'ta Bayrampaşa Hastanesi, "genel durumu düzeldi" diyerek Okkır'ı yeniden cezaevine gönderiyor. Ancak cezaevi hekimi bunu kabul etmeyip Okkır'ı bu kez Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gönderiyor.
Dört kez gece sevki: Okkır daha sonra iki kez Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ne, 29 Nisan ve 7 Mayıs olmak üzere iki kez de Haseki Hastanesi'ne gönderiliyor. Ancak bu dört sevk de geceyarısı sularında. Acil durumu kontrol altına alındıktan sonra, "ileri tetkik ve tedavi gerekirken" Bayrampaşa'ya geri gönderiliyor. Haseki'ye ikinci getirilişinde, tam teşeküllü bu hastanede yatırılmak yerine Bayrampaşa'ya iade edilmek üzere cezaevine gönderiliyor.
Yeniden cezaevine: TTB bu aşamadan sonra Okkır'ın neden yeniden cezaevine sevk edildiğinin anlaşılamadığını belirtiyor. Cezaevi Okkır'ı yeniden Tekirdağ Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gönderiyor.
Ölüme günler kala teşhis: 9 Mayıs'ta Tıp Fakültesi Hastanesi'ne getirilen Okkır'ın beyin MRI'ı 20 Mayıs'ta çekiliyor. Rapora göre bu MRI ilk kez bir ay önce Bayrampaşa'da istenmiş. Ancak bundan sonra Okkır'a olası "akciğer kanseri, beyin metastazı, kemik ve kemik iliği mestazları" teşhisi konuyor. 9 Haziran'da radyoterapi uygulanan, 10 Haziran'da onkoloji servisine devredilen Okkır, 6 Temmuz'da sabah 6'da ölüyor.
"Cezaevi yakınlarını bilgilendirmedi, avukatın çabaları yetersiz"
Rapora göre, Okkır'ın yakınlarının bilgilendirilmemesi durumunun yakından takip edilememesinde önemli etken. TTB, burada cezaevi sorumlularının gereken özeni göstermediği, geç kalındığı açıktır, diyor. Yakınlarının iletişim kurma çabalarının değerlendirilmediğini de vurguluyor. Ayrıca Okkır'ın avukatının da bu sürede yasal başvurular ve takip konusundaki yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği izleniminin doğduğu da raporda yazılı.
Ölüm nedeni hâlâ bilinmiyor
Okkır'a ölümünden sonra adli otopsi de yapılmadığı için kesin ölüm nedeni belirlenemeyecek. Bunu tıbbi uygulamaların değerlendirilmesini etkileyebilecek ciddi bir eksiklik olarak değerlendiren TTB heyeti, eldeki verilerden olayın mide kanserinden geliştiğini tahmin ediyor.
Tutuklama daha erken kaldırılabilirdi
TTB, yasal olarak zorunluluk olmasa bile, yargılama makamlarının insan haklarını düşünerek özenli irdeleme yapabileceğini, hiçbir önlemin yaşam hakkında üstün olamayacağını da vurguluyor. 8 Mayıs'taki tutuklama kararının kaldırılması talebi karşısında bu duyarlılığın gösterilmediğini söylüyor.
Adalet Bakanlığı'nın raporuysa savcıların ve Okkır'ı tahliye etmeyen yargıçların kusuru olmadığını yazmış, bunu tahliye için yasal zorunluluk bulunmamasına bağlamış, doktorların ihmalinin olup olmadığının incelenmesini önermişti. (TK)