IPS İletişim Vakfı'nın bu yıl yedinci kez düzenlediği Okuldan Haber Odasına (OHO) eğitiminin üçüncü günü, Agos gazetesini ziyaretle başladı.
22 iletişim fakültesinden 24 gazeteci adayının katılımıyla gerçekleşen OHO kapsamında katılımcılar, hem mesleğin uzmanlarıyla sohbet etme imkanı buluyor hem de çeşitli gazete, TV ve hak örgütlerine ziyarette bulunuyor.
Agos gazetesinin serin avlusunda, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş ile bu sabah yapılan sohbette de gazeteci adayları Türkiyeli Ermenilerin geçmişten bugüne yaşadıkları belli başlı sorunları dinledi, Agos'un bu süreçte nasıl bir ihtiyaca cevap verdiğini tartıştı.
Türkiye'de yaşayan Ermenilerin sayısının Cumhuriyet döneminden beri gitgide azalmakta olduğunu rakamlarla ifade eden Koptaş, bu durumun yaşanmasında devlet politikalarının etkili olduğunu; Ermenilerin büyük bir bölümünün kimliklerini gizlemek ya da göç etmek zorunda kaldıklarını anlattı. Koptaş, buna karşın Türkiye halkının, Ermenileri ağırlıklı olarak ASALA örgütüyle tanıdığını ve bunda medya kuruluşlarının "Ermeni köpekleri" tarzındaki başlıklarının da etkili olduğuna değindi.
"Hrant Abi'nin de arzusu Agos'un kabuğunu kırmasıydı"
Koptaş, Agos'un kuruluşunun ise 90'lı yıllarda kimlik meselesi ve AB üyeliği nedeniyle insan haklarının daha fazla gündeme geldiği bir döneme denk geldiğini anlattı:
"'90'lı yıllar Kürt sorununun da çok şiddetli yaşandığı bir dönemdi ve Ermeniler aslında biraz da Kürtlerin açmaya çalıştığı o yolda kendilerine ifade kanalları aramaya başladılar. Daha öncesinde Jamanak ve Marmara gibi Ermenice yayın yapan gazeteler vardı fakat biraz daha kapalı gazetelerdi; yalnızca cemaat ekseninde yayın yapan, biraz daha yaşlı kuşağa seslenen. Hrant Abi'nin (Dink) de arzusu Agos'un Türkiye ve dünya gündemiyle meşgul olması, cemaat kabuğunu kırmasıydı. Türkçe yayın yapmak da bunun ön koşullarından biri; çünkü hem daha genç kuşakları çekiyor hem de Türkiyeli olan herkese ulaşabiliyorsunuz."
"Okurların yarısı Ermeni, yarısı gayrı-Ermeni"
Agos'un 17 yıldır küçük ama etkili bir gazete olarak yayın yaptığını söyleyen Koptaş, "Okurlarımızın yarısı Ermeni, yarısı gayrı-Ermeni. Yeni aboneler çoğunlukla Ermeni olmayanlardan oluşuyor. Agos yeri geldiğinde gündem yaratabiliyor, Türkiye ile konuşabiliyor. 'Biz de buradayız, bizim de dertlerimiz var' diyebiliyor. Bunu hem barışçı, hem kapsayıcı olmaya çalışarak, aynı zamanda iyi bir gazete çıkarmayı hedefleyerek yapıyoruz" dedi.
"Hayat'ın merkezine tek bir yeri koymuyoruz"
OHO katılımcıları Agos sonrasında ise Hayat TV'yi ziyaret etti. Kanalın Genel Yayın Koordinatörü Mustafa Kara, stüdyoyu gezen gazeteci adaylarına Hayat TV'nin kuruluş hikayesini ve nasıl çalıştıklarını anlattı.
Basılı yayın sektöründe alternatiflerin hızla yaratılabildiğini ancak TV'de bunu sağlamanın kolay olmadığını anlatan Kara, televizyonda alternatif olma düşüncesiyle yola çıktıklarını söyledi:
"Sermaye sahiplerine ait kanallardan gerçeği öğrenme şansımızın olmadığını gördük. Alevi kanalı, Kürt kanalı gibi birkaç alternatif dışında genel izleyiciye hitap eden bir alternatif kanal yoktu. Biz, bu boşluğu doldurmak istedik."
Kara, 6 yıldır yayın hayatına devam eden Hayat TV'nin ağırlıklı olarak haber programları ürettiğini, halktan yana ve temel gazetecilik prensiplerini benimseyen bir çizgide durduğunu söyledi:
"Hayat'ın merkezine tek bir yeri koymamaya çalışıyoruz; örneğin Gezi eylemlerinde sadece Taksim'den yayın yapmak yetersizdir, Gazi Mahallesi'nde de Diyarbakır'da da yürüyüşler var… İkincisi, insanları merkeze alan bir program anlayışı yürütmeye çalışıyoruz. Doğrudan kadın hareketini, sağlıkçıları, avukatları ya da işçileri ilgilendiren, onların gündemini birebir izleyen programlarımız var. Aslında sokakta ne varsa Hayat'a taşımaya çalışıyoruz."
Kara daha sonra gazeteci adaylarının sorularını yanıtladı, onlara Hayat TV'deki staj ve çalışma koşullarından bahsetti.
OHO, Doç. Dr. İncilay Cingöz'ün 'Haber Etiği' sunumuyla devam ediyor. (CU/HK)