Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Kadın Komisyonu, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilen ve şartlı tahliyeleri engellenen kadınlara ilişkin kapsamlı bir rapor yayımladı.
“Umut Hakkı Bağlamında Ağırlaştırılmış Müebbet Hükümlüsü ve Şartlı Tahliyesi Engellenen Kadın Mahpuslar Raporu” başlığını taşıyan çalışma, Türkiye’deki infaz rejiminin kadınlar açısından yarattığı hak ihlallerini ortaya koyuyor.

Onlarca kadın mahpus yaşam mücadelesi veriyor: "Bile isteye ölüme sürüklüyorlar"
Raporda, Adalet Bakanlığı verilerine göre kadın kapalı hapishanelerde binlerce kadın mahpus bulunduğu, bunların önemli bir bölümünün ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığı belirtiliyor. Kadınların Bakırköy, Sincan, Gebze, Diyarbakır, Elazığ ve Tarsus başta olmak üzere çok sayıda cezaevinde ağır tecrit koşullarında tutulduğu aktarılıyor.
“Siyasi kadın mahpuslara sistematik ‘iyi hâl’ engeli”
ÖHD, özellikle siyasi kadın mahpusların “iyi hâl” değerlendirmelerinde keyfi ve ayrımcı uygulamalara maruz bırakıldığını, bu nedenle şartlı tahliyeden yararlanamadıklarını vurguluyor. Raporda, Bakırköy ve Sincan kadın cezaevlerinde bulunan çok sayıda mahpusun tahliye tarihlerine gelmelerine rağmen idare ve gözlem kurulları tarafından “iyi hâlli sayılmadıkları” gerekçesiyle dışarı çıkamadığı örneklerle anlatılıyor.
Dernek, bu uygulamaların mahpusların düşüncelerini değiştirmeye zorlayan, pişmanlık dayatan politik bir baskı mekanizmasına dönüştüğüne dikkat çekiyor; kadınların cezaevinde sürdürdükleri siyasi kimlikleri, kültürel kimlikleri ve hak arama faaliyetleri nedeniyle “iyi hâlsiz” sayıldığını belirtiyor.
“Umut hakkı ihlal ediliyor”
Rapor, ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “umut hakkı” içtihadı çerçevesinde değerlendiriyor. AİHM’in Öcalan, Kaytan ve benzeri kararlarına atıf yapılarak, herhangi bir makul süre sonunda yeniden değerlendirme imkânı tanımayan ve şartlı tahliye umudu bırakmayan cezaların, insanlık dışı muamele yasağını ihlal ettiği hatırlatılıyor.
ÖHD’ye göre Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkûm kadınlar için infaz rejimi, “ölünceye dek cezaevinde kalma” anlamı taşıyor; bu da hukuken ve fiilen “umut hakkının” yok sayılması anlamına geliyor. Raporda, tek kişilik hücrelerde uzun yıllar tutulmanın, görüş ve sosyal faaliyet kısıtlamalarının, disiplin cezaları tehdidinin kadınlar üzerinde ağır psikolojik ve fiziksel sonuçlar yarattığı kaydediliyor.
Çifte ayrımcılık: Hem kadın hem siyasi mahpus
Komisyon, kadın mahpusların sadece ağırlaştırılmış müebbet rejiminin değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın da hedefi olduğuna işaret ediyor. Kadınların cezaevinde hijyen, sağlık, üreme sağlığı, çocuklarıyla iletişim ve bakım yükü gibi konularda erkek mahpuslardan çok daha fazla zorluk yaşadığı; siyasi kadın mahpusların ise “devlet düşmanı” ya da “tehlikeli” yaftasıyla daha ağır hak kısıtlamalarına maruz bırakıldığı ifade ediliyor.
Raporda, çocuklarıyla birlikte cezaevinde kalan kadınların durumuna, hamile mahpusların ihtiyaçlarının yeterince karşılanmamasına ve cezaevi personelinin toplumsal cinsiyet duyarlı yaklaşımının yetersizliğine de dikkat çekiliyor.
“İnfaz rejimi AİHM standartlarına uyarlanmalı”
ÖHD Kadın Komisyonu, Türkiye’nin hem Anayasa’dan hem de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini hatırlatarak, ağırlaştırılmış müebbet rejiminin acilen gözden geçirilmesi çağrısında bulunuyor. Raporda öne çıkan taleplerden bazıları şöyle sıralanıyor:
*Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının kaldırılması veya belirli bir süre sonunda gerçek bir şartlı tahliye olanağı tanıyacak şekilde yeniden düzenlenmesi,
*Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlara yönelik ayrımcı infaz hükümlerinin ve fiili koşullu salıverme engellerinin kaldırılması,
*İdare ve Gözlem Kurulları ile infaz hakimliklerinin kararlarının AİHM içtihadı ve “umut hakkı” ilkesi gözetilerek denetlenmesi,
*Cezaevlerinde siyasi kadın mahpuslara yönelik keyfi disiplin cezaları ve tecrit uygulamalarına son verilmesi,
*Kadın mahpusların sağlık, hijyen, eğitim, iletişim ve çocuklarla bağ hakkı konusunda cinsiyet eşitliğine dayalı standartların hayata geçirilmesi,
*Bağımsız izleme mekanizmalarının cezaevlerine erişiminin sağlanması, kadın mahpusların başvurularının etkin biçimde soruşturulması.
“Kadın mahpuslar görünmez bırakılıyor”
Raporda, “umut hakkı”nın sadece hukuki bir terim değil, aynı zamanda cezaevinde hayatta kalmanın en temel dayanağı olduğu vurgulanıyor. Kadın mahpusların hem siyasi kimlikleri hem de cinsiyetleri nedeniyle “çifte görünmezlik” yaşadıkları ifade edilerek, kamuoyuna ve kadın hareketine dayanışma çağrısı yapılıyor:
“Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü kadınlar, infaz rejimindeki ayrımcı uygulamalar nedeniyle fiilen ömür boyu hapis tehdidi altında tutulmaktadır. Bu durum, insanlık dışı muamele yasağını, özgürlük ve güvenlik hakkını, eşitlik ilkesini ve umut hakkını ağır biçimde ihlal etmektedir.”
ÖHD Kadın Komisyonu, hazırladığı raporla hem hukuk kurumlarına hem de topluma, cezaevlerindeki kadınların sesine kulak verme ve ağırlaştırılmış müebbet rejimini yeniden tartışma çağrısı yapıyor.
(EMK)







