Haberin Kürtçesi için tıklayın
Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacılarına yönelik davalarda bugün dört ismin ilk duruşmaları Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görüldü.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) Yrd. Doç. Dr. Kerem Eksen, Marmara Üniversitesi imzacılarından Meryem Didem Dayı, Marmara Üniversitesi’nden Dr. Mehmet Rıza Türkay ve İTÜ’den emekli Prof. Dr. Yücel Candemir 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hazır bulundu.
36 ACM Mahkeme Heyeti şu isimlerden oluştu; Başkan Hakan Özer. Üyeler Ali Kara ve Abdulkadir Yeşiltaş. Cumhuriyet savcısı Hasan Adalı.
Duruşmalarda Meryem Didem Dayı-Tirek ve Yücel Candemir beyanlarda bulundu.
Duruşmalarda derhal beraat, TMK 7/2'nin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması, bildiri nedeniyle haklarında ilk dava açılan dört akademisyenin yargılandığı 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki (ACM) dosyanın istenmesini ve birleştirme talepleri dile getirildi.
Candemir'in avukatı ise derhal beraat talebinin yanı sıra OHAL sonlanana dek davanın durmasını talep etti. Mahkeme, Candemir’in yaşı ve hastalıkları nedeniyle talep ettiği duruşmalardan vareste tutulma dışındaki tüm talepleri reddetti.
Duruşmalar 19, 24 ve 26 Nisan’da devam edecek.
Savcı İsmet Bozkurt'un hazırladığı iddianamede imzacı akademisyenler 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2 maddesinde yer alan "Terör örgütü propagandası" ile suçlanıyor. Davalar 5 Aralık'ta başladı. Bugün görülen duruşmalarla 75 kişi hakim karşısına çıktı.
Talepler dosya geldikten sonra değerlendirilecek
36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşma 09.30’da başladı. İTÜ’den Yrd. Doç.Dr. Eksen’in kimlik tespiti yapıldı. Avukatı savunma yapmayacaklarını belirterek usule dair taleplerini içeren dilekçeyi sundu.
Sözlü olarak da 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde (ACM) imzacı akademisyenler Esra Mungan, Kıvanç Ersoy, Muzaffer Kaya ve Meral Camdan’ın yargılandığı ve Türk Ceza Kanunu (TCK) 301. Madde yönünden savcılığın Adalet Bakanlığı’ndan izin istediği dosyanın istenmesini ve birleştirme talep etti.
Savcı Hasan Adalı, 13. ACM’deki dosyadaki iddianamenin, Adalet Bakanlığı’na yazılan soruşturma izni talebi ve bakanlıktan gelen cevabın istenmesini, birleştirmenin bunlar geldikten sonra değerlendirilmesini istedi. Mahkeme heyeti avukatın taleplerinin 13. ACM’deki dosya içeriğinin geldikten sonra değerlendirilmesini karar verdi. Bir sonraki duruşma 19 Nisan saat 10.00’da.
“Barışa imza veremezsek nasıl kendimize saygı duyabiliriz?”
İkinci duruşmada Meryem Didem Dayı-Tirek’in avukatı TMK 7/2’de belirtilen eylemlerin bulunmadığını, suç unsurları olmadığını söyledi. Hazırlık savcısının soruşturması mevcut delillere göre yapılıp değerlendirilmiş olduğunu, duruşma savcısının mevcut delillere göre değerlendirme yapıp mütalaa verilmesi gerektiği düşüncesinde olduklarını belirterek derhal beraat talep etti. Savcı, “sanığa atılı eylemin oluşup oluşmadığı hususunda hukuki tayin ve takdirin yargılamayı gerektirmesi” gerekçesiyle bu talebin reddini istedi. Talep reddedildi.
Dayı-Tirek, mahkemede okuduğu beyanında "Ben ne kahramanım ne de düşman sadece vicdanı olan bir insanım. Bunun bir suç olduğunu kabul etmiyorum" dedi.
TIKLAYIN - "Barışa İmza Vermezsek Nasıl Kendimize Saygı Duyabiliriz?"
Savcı ve mahkeme heyeti 13. ACM’deki belgelerin istenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 24 Nisan 09.10’da.
7/2'nin Anayasa'ya aykırılık iddiasına ret
Üçüncü duruşmada Marmara Üniversitesi'nden Dr. Türkay hazır bulundu. Avukatı Emel Ataktürk üç talepte bulundu.
TMK 7/2’nin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasında bulunduklarını belirten Ataktürk, bu konuda Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurulmasını istedi. Bu talep kabul edilmezse derhal beraat talebinde bulunduklarını anlattı. Derhal beraat talebi de karşılanmadığında 13. ACM’deki dosyanın getirtilmesini ve birleştirme talep etti.
Savcı, avukatın davaların birleştirilmesi yönündeki talebinin takdirini mahkemeye bıraktı. 13 ACM’deki dosyadaki duruşma zabıtları, bakanlığa yazılan yazı ve bakanlıktan gelen cevabın istenmesine, TMK 7/2’nin Anayasa’ya aykırı iddiası ile AYM’ye başvurma ve durma kararının verilmesi talebinin reddini, atılı eylemin suç oluşturup oluşturmadığı hususunda hukuki tayin ve takdirin yargılamayı gerektirmesi gerekçesiyle de derhal beraat talebinin reddini istedi.
Mahkeme, “mevcut delil durumu göz önüne alınarak 7. TMK 7/2’nin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla AYM’ye başvurulması talebinin reddine, davaya konu eylemin suç oluşturup oluşturmadığı kovuşturma sonucunda belli olacağı derhal beraat şartlarının somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmakla da bu talebin reddine” karar verdi. Bir sonraki duruşma 26 Nisan 13.30’da.
“İddianamedeki sorular bana sorulmadı”
36. ACM’deki son duruşmada İTÜ'den emekli Prof. Dr. Candemir ön savunmasını yapacağını belirtti. Candemir, iddianamede kendisine yöneltildiği söylenilen soruların sorulmadığını belirtti.
“İddianamede sözü edilen Bese Hozat’ın talimatı hakkında bilgim yok, olamaz. Metni bana gönderen arkadaşların da böyle bir yola sapmayacağını düşünüyorum.”
“Bana yöneltilen suçlamaları kabul etmiyorum. Eleştiri hakkımın bulunduğunu, bilim insanlarının en önemli işlevlerinden birinin yanlışlara dikkat çekmek olduğunu düşünüyorum."
“Türkiye’nin birliğine ve bütünlüğüne yönelik dış destekli bir terör örgütü olduğuna inandığım PKK’nın şiddetten beslendiği ve şiddet ortamından kazançlı çıkacağı, bu nedenle güneydoğuda olup bitenlerden kazanç sağladığı ve sağlayacağı konusundaki kaygılarımdan bunun önüne geçilmesi gerektiğini, medyaya yansıyan fotoğraflara bakarak metnin genel yaklaşımının buna uyduğunu düşündüm.”
Candemir, mahkeme başkanının hükmün açıklanmasını geri bırakılmasını isteyip istemediği sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“81 yaşındayım. Kalp ve tansiyon hastasıyım. İlk kez böyle bir yerdeyim. Suçlu olduğuma inanamıyorum ama yaşım ve hastalıklarım nedeniyle istemeye istemeye hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını ve duruşmalardan vareste tutulmayı talep ediyorum".
OHAL süresince yargılamanın durması talebine ret
Candemir’in avukatı Burak Can, derhal beraat talep ederek beyanlarda bulundu.
"TMK 7/2 ve TCK 301. maddelerinin ikisinde de muğlaklık var. Bu maddelerdeki ifadeler herkesi yargılamaya sürükleyebilir. Anayasa’ya da uygun değildir.”
Burak Can, ülke yöneticilerinin bildiri hakkında karşı beyanatlarda bulunduğunu hatırlattı ve aynı yöneticilerin KHK ile hakimleri ihraç yetkisi olduğunu belirterek hakimlik teminatı olmadığını söyledi. OHAL süresince yargılamanın durdurulmasını talep etti.
“Bu davanın korkutma davası etkisi var. Akademisyenler ibreti alem için yargılanıyor. Sayı, 1128-2000 ile sınırlı olmayacak. Bu yargılama akademik özerkliği ortadan kaldırıyor.
“Bildiri, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında. Şiddet çağrısı olmadığı açık. İmzacıların yakın tehlikeye ilişkin karar ve yetki sahibi olmadıklarını ve KHK’ları çıkartma yetkisinde bulunan insanların bu bildiriye karşı olduklarını kamuoyu önünde açıkladıklarını biliyoruz.
“Bu ülkede çözüm süreci de yaşanmış, insanlar barışa inandırılmıştı. Bildiri itiraz mahiyetindedir. İtiraz çoğunluk tarafından paylaşılmayabilir ama bu durum bunu dava haline getiremez. Akademisyenlerin ülke sorunları hakkında konuşmaları görevleri ve misyonları gereğidir. Ancak bu açıklama ile ceza tehdidi altına sokulmuşlardır. Mahkumiyet verilmesi halinde bu kararların AİHM’den döneceği düşüncesindeyiz. Ama mahkemeniz beraat kararı vererek bunların önüne geçebilir.”
Savcı, 13. ACM’deki dosyadaki duruşma zabıtları, bakanlığa yazılan yazı ve bakanlıktan gelen cevabın istenmesini, sanığın duruşmalardan vareste tutulma talebinin savunması alındığı için kabulünü istedi.
Mahkeme; yargılamanın OHAL süresince durması talebinin mevcut delil durumu ile durma şartlarının gerçekleşmemesi gerekçesiyle reddine, 13 ACM’deki dosyanın zabıtları ile bakanlığa yazılan yazı ve bakanlıktan gelen cevabın istenmesine, sanığın savunması aldındığı için duruşmalardan vareste tutulması talebinin kabulüne karar verdi. Bir sonraki duruşma 26 Nisan 14.00’te.
Ne olmuştu? 1128 akademisyen, 10 Ocak 2016'da "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adına "Bu Suça Ortak Olmayacağız" başlıklı bildiriyi yayınladı. Toplam imza sayısı 2212'ye ulaştı. Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı Barış İçin Akademisyenler/İstanbul grubu adına "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisi kapsamında yaşananları basın toplantısıyla paylaştı. (10 Mart 2016) Camcı dışındaki üç akademisyen 15 Mart 2016’da; tutuklama kararı çıktığında yurtdışında olan Camcı ise Türkiye’ye döndüğünde 31 Mart 2016’da “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklandı. Dört akademisyen 22 Nisan 2016'daki ilk duruşmada serbest bırakıldı. İlk duruşmada savcı suçlamayı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesinde belirlenen "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" şeklinde değiştirmesiyle yargılama izni için Adalet Bakanlığı'na başvuruldu. Ekim 2017'de en az 148 imzacı akademisyen hakkında da iddianame hazırlandı. Savcı İsmet Bozkurt'un hazırladığı iddianamede imzacı akademisyenler 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2 maddesinde yer alan "Terör örgütü propagandası" ile suçlandı. İlk duruşmalar 5 Aralık 2017'de görüldü. |
(BK)