Avukat Figen Albuga Çalıkuşu, yüksek yargı ve siyasal parti genel başkanlarına açık mektup göndererek OHAL Kanununun 37. Maddesi'nin kaldırılmasını istedi.
Albuga-Çalıkuşu'na göre bu madde yürürlükte olduğu sürece Türkiye’nin hukuk devleti vasfına kavuşması mümkün değil.
37. Madde kamu adına karar alan ve uygulayan kimi kişileri hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluktan muaf tutuyor. Bu kişiler şöyle tanımlanıyor:
* Darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra edenler;
* Her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler;
* Olağanüstü hal süresince yayımlanan KHK’lar kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişiler.
Albuga-Çalıkuşu mektubunda 37. Maddenin 12 Eylül'de darbecilerin kendilerini korumak için Anayasa'ya geçici olarak eklndikleri 15. madde gibi; bugün 15 Temmuz Darbesi girişimi sonrası kamu hukukçuları ve devlet memurları için de koruyucu bir madde olarak kullanıldığını belirtiyor.
Savcılık: OHAL Komisyonu üyelerinin cezai sorumluluğu yok
Albuga-Çalıkuşu mektubunu Olağanüstü Hal (OHAL) Komisyonu’nun İstanbul Üniversitesi’nden Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen akademisyen ve yazar müvekkili Mehmet Altan’ın başvurusunu reddetmesi ardından kaleme aldı.
TIKLAYIN - Mehmet Altan: OHAL Komisyonu'nun Kararı Anayasal Skandal
Albuga- Çalıkuşu, kararın ardından OHAL Komisyonu üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu ancak kendisine savcılıktan “yargılanmasını istediği kişilerin cezai sorumluluğu yoktur” şeklinde yanıt geldi.
OHAL Komisyonu’nun Anayasa’yı ihlal ettiğini savunan Albuga-Çalıkuşu, “12 Eylül darbesi Anayasası’ndaki geçici 15. madde burada aynen tekrar edilmiş. Bu madde var olduğu sürece hiçbir yere dokunamazsınız” diye konuştu.
“Bireysel başvuru hakkını da anlamsızlaştırıyor”
Mektubunda bu iki madde üzerinden karşılaştırma yapan Albuga-Çalıkuşu, 37. Maddenin yürürlükte kalmasının anayasal hak olan bireysel başvuru hakkını da anlamsızlaştırdığını belirterek şu ifadelere yer verdi:
“Bireysel başvuru, herkesin Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla başvurabileceği bir hak arama yoludur.
“37. madde yürürlükte olduğu sürece, Anayasa Mahkemesi’nin resmi sitesinde yazılı olan ‘temel hak ve özgürlüklerinden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla başvurabileceği bir hak arama yolu’ başvurusu artacaktır.
“Siyasal iktidar darbecilerle aynı zırhı bürünüyor”
“Darbelere karşı anayasal düzeni savunduğunu vurgulayan siyasal iktidarın bürokratik uzantısı haline gelmiş unsurlarının, darbecilerle aynı zırhı büründükleri bir ülkenin adaleti ve hukuku olamaz.
"Hukukçu kimliğim kadar bu ülkenin bir vatandaşı olarak, Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere tüm hukuk kurumu ile siyaset kurumunu 1982 Anayasası’nın geçici 15. Maddesi ile aynı kapsamdaki 37. Madde yerli yerinde durdukça ülkenin normale dönmesi, hukuk devleti vasfına kavuşması olanaklı olmadığını var gücümle haykırmak isterim.”
Geçici 15. Madde ve 37. Madde
1982 Anayasası’nın geçici 15. Maddesi şöyleydi:
“12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı oluşuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.
“Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmalarından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.”
6755 Sayılı OHAL kanununun yürürlükteki 37. Maddesi ise şöyle:
“15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” (TP)