15 Temmuz akşamı gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası dün akşam düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Bakanlar Kurulu sonrası açıklanan olağanüstü hal (OHAL) kararını Diyarbakır Barosu eski Başkanlarından Avukat Mustafa Özer’le konuştuk.
OHAL uygulamasının olduğu 1998-2002 arasında Diyarbakır Baro Başkanlığı yapan Özer, bianet’e yaptığı açıklamada, o dönem Diyarbakır’da yaşananların OHAL’in ötesinde şeyler olduğunu ve bugünle karşılaştırmanın yanlış olduğunu düşündüğünü ifade etti.
Darbe girişimine karşı OHAL ilan edilmesinin Anayasa’ya uygun olduğunu söyleyen Özer, bu noktada önemli olanın yetkililerin yasal yetkilerini aşmaması, kişi hak ve özgürlüklerini güvence altına alması olduğunu belirtti ve ekledi: “İntikam anlayışı hakim olursa bunun adı OHAL olmaz; polis devleti olur, cunta olur.”
“OHAL'in hukuki boyutu var ama…”
Darbe girişimi sonrası bütün yurt genelinde OHAL ilan edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir ülke kısmen ya da tamamen olağanüstü koşulları yaşıyorsa, olağanüstü hal yasasını devreye sokmak normaldir. Anayasal ve hukuksal boyutu olan bir yöntemdir.
Bu nedenle 15 Temmuz'da yapılan kalkışma sonrasında devletin kendini koruması, kurumlarını ayakta tutabilmesi, faillerin yasa önüne bir an önce çıkarılabilmesi bakımından üç aylık süreyle OHAL'i devreye sokmasını doğal bir gelişme diye düşünüyorum. Ancak yasal sınırlar aşılmamalı.
“OHAL’de hak ve özgürlüklere dokunulamaz”
OHAL kanunuyla ilgili kişisel hak ve özgürlüklerin kısıtlanabileceğinden endişelenenler var. Sizce OHAL, kişisel hak ve özgürlükler, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi noktalarda vatandaşlar üzerinde ne gibi etki yaratacak?
Her halükarda olumsuz etkisi olur. Netice itibariyle olağanüstü bir yönetim biçimidir. Hukuk, devlet erkine bu imkanları veriyor ama "bütün hak ve hürriyetleri askıya alın" demiyor.
Anayasa'ya göre olağanüstü yönetimlerde de temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamaz. Bu nedenden ötürü evet bazı sorunları çözebilmek adına çeşitli kısıtlamalar getirilebilir ama bunu kişi temel hak ve özgürlüklerini ihlal edebilecek şekilde hareket edilemez.
“Diyarbakır’daki OHAL’i bugünle kıyaslamayın”
Siz Diyarbakır’da OHAL döneminde baro başkanlığı yaptınız. Günlük hayatınız nasıl geçiyordu?
Bizim OHAL yönetiminde yaşadığımız dönem çok kötüydü. Yargısız infazlar, işkenceler, çok yoğundu.
Yaşamımız gerçekten çok zor koşullarda geçiyordu.
Ancak bunu şimdiki durumla kıyaslamayın.
Bizim yaşadığımız OHAL falan değildi. Kendine özgü sıkıyönetim döneminden kalma geleneği sürdüren bir yönetim vardı. Yetkililer kendi başlarına özerk yönetim kurmuşlardı.
Yasalar çerçevesinde falan davranmak gibi bir dertleri olmadan kararlar alıp bu kararları uygulamaya geçiriyorlardı.
Sıkıyönetim - OHAL - İç Güvenlik
Sıkıyönetim, OHAL ve İç Güvenlik Yasası arasında benzerlikler ve farklar nedir?
Sıkıyönetim genellikle cuntaların başvurduğu idari yönetim anlayışıdır. Askeri rejimin nasıl bir şey olduğunu gördük. İnsan haklarıyla ilgili, temel hak ve özgürlükle ilgili, evrensel hukukla ilgili yaklaşımını gördük.
OHAL yasası ise temel insan haklarını biraz daha muhafaza edebilen yönetim biçimidir. İç güvenlik yasası ise gelişmemiş demokrasilerde uygulanan yöntemlerdir.
İç güvenlik yasasında olağanüstü yetkiler kişilere veriliyor. Mesela Vali'ye herhangi bir bölgeyi yasak bölge ilan etme hakkı tanınıyor. Bunun yasal dayanağı yoktur. Ama OHAL yasasında tedbir alma, daha hızlı hareket edebilme adına yapabilecekleri yasal düzenlemelerle belirlenmiş.
OHAL'de de valilere benzer yetkiler verilmiyor mu? Hatta tüm yetki valilerde olduğu için OHAL valilerine "süper vali" denmiyor mu?
"Süper vali" bölgeye yönelik bir uygulamaydı. O ayrı bir olay.
OHAL yasasında valiye verilecek yetkiler bellidir. Oysa bölgede bir kaymakam kendi kendine "Şuraya girmek yasaktır" diyebiliyordu.
“İntikama dönüşürse…”
OHAL Kanunu’nda da valilere, belli bölgelere giriş çıkışları yasaklama yetkisi veriliyor. Sinema tiyatrolar valiler tarafından kapatılabiliyor, sokağa çıkma yasağı ilan edilebiliyor...
Bunun kapsamı da alanı da çok dar. OHAL yasasında, "Gerektiğinde yönetime zarar verebilecek veya OHAL'i boşa çıkarabilecek davranışlara karşı önlem alın" diyor.
OHAL bir hak olarak görülebilir ama önemli olan bunu mekan ve zamanı bakımından yerinde kullanılmasıdır. Sorun şu: Bunlar ne kadar yerinde kullanılacak? Eğer bu bir intikama dönüşecekse, kurunun yanında yaş yanacaksa bunun adına OHAL denmez, bunun adına polis devleti denir, cunta yönetimi denir.
Yani kişisel hak ve özgürlüklerin korunmaya devam edilmesi gerektiğini söylüyorsunuz?
Kesinlikle. Hiç bir olağanüstü yönetimde dahi temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunamazsınız.
“Yasal düzenlemenin dışına çıkarsanız…”
Uzun yıllar OHAL yönetimi altında yaşayan biri olarak valilerin bu yetkileri keyfi kullanmayacaklarını söyleyebiliyor musunuz?
Mesela Fransa'da da OHAL ilan edildi. Ancak orada OHAL vatandaşın günlük yaşamını olumsuz yönde etkilemeyen bir boyutta uygulandı.
Şimdi siz eğer sokaktaki vatandaşın günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyecek şekilde yönetim sergilerseniz, o zaman yasal düzenlemenin dışına çıkarsınız.
Bunun uygulayıcıları, yasal, kanuni, evrensel hukukun öngördüğü boyutlar içinde davranmazsa, şu anda belki sonuç alabilirler ama orta-uzun vadede bunun kendilerine dönebileceğini düşünmeliler.
OHAL yasası sizce günümüze ne kadar uygun? Meclis'in OHAL yasasını da güncelleyeceğini tahmin ediyor musunuz?
Türkiye 15 Temmuz gibi bir darbe teşebbüsünü atlattı. Mevcut sivil düzeni korumak adına bunu yapabilirler. (EKN)