Marmara, İstanbul, Mersin, Dicle, Dokuz Eylül ve Kocaeli Üniversitesi’nden öğrenciler Olağanüstü Hal (OHAL) süresinde üniversitedeki yaşadıklarını anlatıyor.
Farklı üniversitelerde okuyan öğrencilerin anlattıkları hemen hepsi birbiriyle aynı; polis noktaları, disiplin cezaları, akademisyenlerin ihraç edilmesi, öğrenci kulüplerinin çalışamaması...
Öğrenciler en çok, kendilerine yönelik baskı olduğunu söyledikleri polis noktalarından dert yanıyor.
Üniversitelilerin anlattıklarına göre üniversite yönetimlerinin muhalif öğrencilere verdikleri uzaklaştırma cezaları eğitimlerinin aksamasına neden oluyor. Öğrenciler, öğrenci kulüplerin işlevsiz oluşundan şikayetçi, üniversitede sosyal faaliyetlerini yapabilecek alanlarının kısıtlandıklarını söylüyor.
1 Eylül’de yayınlanan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) üniversitelerden 2 bin 346 öğretim elamanı ihraç edilmişti. Öğrenciler bu nedenle istedikleri dersi alamadıklarını ifade ediyor.
Türkiye’nin altı üniversitesinden öğrencilerle yaptığımız röportajlarda OHAL ile birlikte üniversitelerdeki değişimlere onların gözüyle bakıyoruz. Peki OHAL’de ne değişti? Sözü üniversitelilere bırakıyoruz.
“Silahlı polisler nöbet tutuyor”
Fatih Hatayoğlu (21), Marmara Üniversitesi, Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü: OHAL’den önce üniversiteye girişler sorun olmuyordu kimlik gösterip girebiliyorduk. Ama şu an her gün TOMA, sivil ve üniformalı polisler var. Normal şartlarda üniversitelere polisin girmesi mümkün değil, üniversite yönetiminden izin alması gerekiyor.
OHAL ile birlikte kampüsler arası geçiş yasaklandı. Göztepe kampüsünde okuyorum ama Haydarpaşa kampüsünde bulunan arkadaşımın yanına gidemiyorum. Kampüs içerisinde polis ve özel güvenlik noktaları arttı. Geçen seneye göre okul içinde yaptığımız etkinliklerimiz azaldı. Okulların açılmasıyla süren soruşturmaların cezaları bu dönemde hemen verildi. Birçok öğrenci disiplin cezası ya da uzaklaştırma aldı.
Okulun içindeki nöbet kulübesinde silahlı polis nöbet tutuyor. Polisler öğrencilerin sık vakit geçirdiği spor salonunda, kafelerde devriye atıyor. OHAL'de öğrenci kulüplerinin çalışmaları çok düştü. Üniversite yönetimi, kulüplerin çalışmalarına öğrencilerin siyasi kimliklerine bakarak olanak sağlıyor; muhaliflerse izin yok, muhalif değillerse izin var.
“Sahne verilmiyor”
Şehmuz Bayram (22), Dicle Üniversitesi, Eczacılık Bölümü: Ayşegül Lale Saraç’ın rektörlüğü döneminde, şimdi FETÖ operasyonlarıyla tutuklanan öğretim görevlilerine hızlı bir görev yükseltme, atama veriliyordu. Şimdi ise yeni gelen rektörlükle herkesin geçmişi çok ince ayrıntılı inceleniyor.
Öğrenci kulüplerine biraz daha mesafeli davranılıyor. Tiyatro kulübündeyim, eskiden bize direk sahne veriliyorken şimdi sahne vermiyorlar.
İhraç edilen öğretim görevlilerinin yerine çok hızlı bir şekilde başkaları geldi. Üniversitede kontrol noktaları arttı. Polisler, üniversiteye girişlerde şüphelendikleri herkesi arıyor.
“Hocalar eleştirel dil kullanamıyor”
Dilan Akarsu (20) 9 Eylül Üniversitesi, İktisat Bölümü: 9 Eylül Üniversitesi daha önceden bütünleme sınavlarını geri çekmeye çalışmış ancak öğrenci muhalefetinden dolayı yapamamıştı. OHAL fırsat bilinerek yeni öğretim yılının başında bütünleme sınavları kaldırıldı.
Geçmiş yıllarda okulda sivil polisler vardı ama şimdi çok daha fazla, her yerdeler. Bahçede herhangi güncel bir konudan bahsedildiğinde yanınızda hemen sivil polis bitiyor. Bahçe içinde her yerde istediğimiz gibi konuşamıyoruz.
Okula geçen sene hapishanelerde olan turnike sistemi getirildi ve girişlerde kontrol noktaları da var. Kampüsün yanında devamlı olarak TOMA ve çevik kuvvet polisleri bekliyor. OHAL’den önce öğrenci kulüp ve dernekleri bahçeye masa açabiliyorken şimdi bir ton izin dilekçe ile fakülte içinde bir odaya izin veriyorlar.
Üniversite içerisinde Eğitim-Sen’li (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) hocalarımız çok. OHAL’den önce derslerde güncel politikadan konuşabiliyor, hocalarda eleştirel bir dil kullanabiliyorken şimdi ise böyle bir durum yok.
“Güvenlik amirleri polis amirleri gibi davranıyor”
Hüseyin Uğur Şahin (22) İstanbul Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü: OHAL’den sonra üniversiteye akşam giriş saatleri kısıtlandı.
İstanbul Üniversitesinde yemekhane sorunu var. Yemekhanelerde tabldot şeklinde yemek verilmiyor. Ana yemeğin yerine sandviç, bardakta çorba gibi yanında aperatifler veriliyor. Bunun nedeni de yemek şirketinin cemaatçi olması ve yeni bir şirket bulamamaları.
Üniversitemize rektör izni olmadan çok rahat polis girip çıkabiliyor. 10 Ekim Katliamı anmasında özel güvenlik ile polis, ben de dahil olmak üzere 54 öğrenciyi gözaltına aldı. OHAL ile birlikte özel güvenlik amirleri, polis amirleri gibi davranıyor “bunu gözaltına alın, şunu da alın” diye. Yapılan bu müdahaleler sırasında birçok öğrencinin sinir krizi geçirdiğini gördüm.
Devletin kurumlarında olduğu gibi İstanbul Üniversitesi’nde de boşluklar var. Akademisyenler uzatılan OHAL ile kendilerine yönelik soruşturma beklediklerini söylüyorlar.
“Soruşturma OHAL’den önce, ceza OHAL’den sonra”
Hasret Vurucu (21) Mersin Üniversitesi, Gazetecilik Bölümü: 2014-2015 eğitim döneminden beri ortam değişmeye başladı. Benim de aralarında olduğum altı kadın öğrenci 8 Mart standı açtığımız için okuldan uzaklaştırıldık. Soruşturma OHAL’den önce açılmıştı ama ceza OHAL'de verildi.
6 Ağustos’tan 8 Eylül’e kadar bir ay okuldan uzaklaştırıldık. Uzaklaştırma dönemi ders kayıt haftasına denk geldiği için ders kaydımız geçersiz sayılıyor ve bize verilen bir aylık ceza bir dönem gibi olmuş oluyor.
Hocalarımız usulsüzlük olduğunu söylüyor ama yönetim bilerek bu dönemde verdiklerini söylüyor. Öğrenci işleri cezaların verilmesini rektörün istediğini söyledi.
“Akademisyenlerin eksikliği sıkıntı yaratıyor”
Baran Dönmez (23) Kocaeli Üniversitesi, Kimya Bölümü: Üniversitede 5. yılıma girdim. İlk senemden itibaren, muhalif öğrencilerin eylemlerine, yürüyüşlerine özel güvenlik ve polisin müdahale ve saldırıları yıldan yıla arttı. Hukuken şimdi resmileşse de, KOÜ'de bir OHAL dönemi hep vardı.
Okulda sürekli polisler hazır bekliyor. Özel güvenlik OHAL’den sonra polis gibi davranıyor. Kampüs içerisinde kendi düşüncelerine yakın öğrenci grupları rahat masa açabiliyorken muhalif olan öğrenciler masa açmada sıkıntı yaşıyor.
Suruç’ta yaşamını yitiren KOÜ hukuk öğrencileri Nazlı Akyürek ve Nuray Koçan’ın resimleri fakülte önünden kaldırıldı. Biz yerine koymaya çalışsak da izin vermiyorlar.
İmza atan akademisyenlerin büyük bir bölümünün iktisadi ve idari bilimler fakültesinden olması bu fakültede okuyan öğrencileri ciddi anlamda etkiledi. Bölümlerin en iyi eğitim veren hocaları diyebileceğimiz akademisyenlerin eksikliği, derslerin işleyişinde sıkıntı yaşatıyor. İhraçlardan sonra akademisyenlerin ders saatleri arttı.
“Tek gündem öğrencileri uzaklaştırmak”
Deniz Akbıyık (21) Mersin Üniversitesi, Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü: Eskiden gözaltına alınanlar ertesi gün serbest bırakılıyorken OHAL'den sonra okulda stant açan iki kişi gözaltına alınıp sonrasında tutuklandılar. Tutuklanma gerekçelerinden bir tanesi masalarındaki Mahir Çayan’ın kitabıydı.
Okulda OHAL'den çok sıkıyönetim varmış gibi, herkese ceza veriyorlar. Okul içerisinde o kadar ceza verildi ki yaklaşık 200 öğrenci okulda yok. Öğrenci işlerine gidip sorduğumda bin küsur ceza gönderdiklerini söylediler. Bu normal şartlarda olabilecek bir rakam değil. Okulun tek gündemi öğrencileri uzaklaştırmak. Okulun içerisinde her yerde sivil polisler, kameralar var. OHAL süresinde kampüs içerisinde kameralar çoğaltıldı.
Seçmeli derslerde ders açığı var. Bazı dersler seçmeli ama ders olmadığı için mecburi ders gibi seçmek zorunda kalıyoruz. Geçen sene hocalarımız derslerde politik konular işleyebiliyorken simdi o konulara girmemeye çalışıyorlar
Üniversitede eskiden kulüpler çok aktifken şimdi bu aktiflikten hiçbir eser kalmadı. Tiyatro, dans, sinema kulübü okulun ilk haftasından beri hiç stant açmadılar. Bu toplulukların faaliyetleri durdu. (OU/BK)
* Fotoğraf: bianet / Arşiv