Öğretmenler cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği açısından sınıflarında kapsayıcı olmak için ne yapmalı? Sınıflarında ikili cinsiyet sistemini öğrencilerine dayatmadan, eşitlikçi bir eğitim ortamı nasıl mümkün kılınabilir?
SPoD (Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği) ile Seçbir Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Merkezi, “LGBTİ hakları için eğitim stratejileri: Sahadan anlatılar ve gözlemler” raporu bu sorulara cevap ararken, öğretmenler için de bir rehber özelliği taşıyor.
İkili cinsiyet sisteminin kurulması okul öncesinden “evcilik köşesi-tamir köşesi” gibi oyunlarla başlıyor ve okul hayatı boyunca karşımıza çıkıyor.
Raporda belirtildiği gibi, doğrudan belli bir öğrenciye yönelik olmasa da LGBTİ kimliğinin kendisini aşağılayan ifadeler, sınıflarda yaygın olarak kullanılıyor; “Konuşan top olsun” gibi sık kullanılan sözler ya da öğretmenlerin gey öğrencileri hakkında “kibar çocuk” diye konuşmaları…
Türkiye’de LGBT Bireylerin Sosyal ve Ekonomik Sorunları Araştırması’nın bulgularına göre, LGBTİ’lerin yüzde 67,4’ü 18 yaşından önceki eğitim hayatında cinsel yönelimi ve/veya cinsiyet kimliği nedeniyle olumsuz yorum ve/veya tepki aldığını belirtiyor.
Raporda, öğretmenlere herkesi kapsayıcı bir şekilde derslerini sürdürebilmeleri için tavsiyeler veriliyor. Öğrenciler, öğretmenler, aktivistler ve uzmanların ortaklaşa yürüttüğü çalışma sonucu ortaya çıkan raporda, hem öğretmen hem öğrenci hem de LGBTİ öğrencilerin velilerinin deneyim paylaşımları da yer alıyor.
Cinsiyetlendirilmiş mekanlar ve dil
Mekanların cinsiyetlendirilmesi ve ikili cinsiyetçi anlayışı pekiştiren bir dil kullanımı, öne çıkan sorunlar arasında. Buna paralel olarak, çocukların/gençlerin, kendilerini destekleyebileceğini düşündükleri öğretmeni teşhis etmekteki başlıca aracı öğretmenin kullandığı dil olduğu belirtiliyor.
Raporda öğrencileri “kızlar/oğlanlar” diye ayırmamak, cinsiyetlendirilmiş alanları-aktiviteleri tüm öğrencilerin kullanmasını sağlayarak cinsiyetsizleştirmek gibi fikirler örnekleriyle anlatılıyor.
Farklılıkların altını çizmek değil kabul etmek önemli
Amaç, farklılıkların altını çizmek yerine bu farklılıkların tanındığı ve kabul gördüğü bir ortam yaratmak:
“Farklılıkların tanındığı ve kabul gördüğü içermeci bir ortam yaratmak isterken farklılıkların altını çizerken bulabiliyoruz kendimizi. Dolayısıyla öğrencilerin de dikkatini bu farklara çekmiş oluyoruz; bu da kimlikleri sabitleyerek hiyerarşiyi pekiştiriyor.
“Farklılıkları yok saymamak önemli, çünkü sosyal hayatta farklılıklar vardır; ayrımcılık birbirinden farklı grupların var olmasından değil bu farklı grupların, hiyerarşik bir biçimde algılanmasından kaynaklanmaktadır.
“Dikkat çekilmesi gereken bir diğer önemli nokta da sosyal temasın kendiliğinden eşitliği sağlamıyor olmasına ilişkin. Hatta bazı durumlarda, özellikle otorite (bu, sınıflarda öğretmene tekabül ediyor) farklı gruplara eşit davranmıyorsa sosyal temasın eşitsizliği arttırdığına dair çalışmalar var. Dolayısıyla böyle bir stratejinin amacına hizmet edebilmesi için, öğretmenin farklı gruptan öğrencilere eşit mesafede durabilmesi gerekiyor.”
"Her sınıfta LGBTİ'ler var, biz yok zannediyoruz"
Raporu hazırlayan Müge Ayan, her sınıfta mutlaka LGBTİ öğrenciler olduğunu ancak onların görünür olabileceği bir ortam olmadığını vurguluyor:
"Seçbir olarak kurulduğumuzdan bu yana öğretmenlerle çalışan bir merkeziz. Ayrımcılık ve eşitsizlik meselesini dert edinen öğretmenler bizi buluyor. Yani ilgilenenler bu içeriğe ulaşır. Ama tabii ki genel olarak yaygınlaşması çok önemli bir şey.
"Bize ulaşan rehber öğretmenler kendilerini çok çaresiz hissettiklerini söylüyorlar. “LGBTİ öğrencimiz var, ne yapmalıyız” diyorlar. Sadece rehber öğretmenler de değil tabii, böyle bir ihtiyaç var, kendileri ifade ediyorlar. Raporda yazılanların uygulanması için sınıfta LGBTİ öğrenci de olması gerekmiyor. Ayrıca her sınıfta da LGBTİ öğrenci var, sadece kendilerini görünür kılmadıkları, onların kendilerini görünür kılabileceği bir ortam yaratılmadığı için yok zannediyoruz. Sorunun kendisi bir LGBTİ sorunu değil, ikili cinsiyet rejimi sorunu." (ÇT)