*Fotoğraf: Behram Evlice
Boğaziçi Üniversitesi'ne Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2 Ocak'ta rektör olarak atadığı Melih Bulu'ya yönelik protestolar da bileşenlerin bu atamaya karşı dayanışması da günden güne çeşitleniyor.
Boğaziçililer, Bulu'nun istifası ve demokratik rektörlük seçimlerinin tüm üniversitelerde yapılması taleplerine ulaşmakta kararlı görünüyor.
Şimdi o taleplerin dillendirildiği yeni bir alan daha var; o da son günlerde sıklıkla duyduğumuz bir sosyal medya uygulaması olan Clubhouse.
Haftada üç kez "Boğaziçi direnişi" başlığıyla bu uygulamada açılan odalarda akademisyenler, mezunlar, öğrenciler, hukukçular ve siyasetçiler "Ne oldu?", "Ne oluyor?" ve "Ne olacak?" olarak özetlenebilecek sorulara yanıtlar arıyor.
Bu "odaların" moderatörlerinden Furkan Dabanıyastı'ya kimi zaman 5 bin kişilik dinleyici ve konuşmacı kotasını aşan bu "forumları" sorduk.
"Herkesin tek derdi eğitim"
Bulu atamasına ilişkin itirazlarınız Clubhouse'a nasıl taşındı?
Ben sürece Clubhouse'ta dahil oldum. Ondan önce bir mezun olarak duruma üzülüyordum. Tepkileri sosyal medyadan takip ediyordum, mezunlar okula alınmadığı için protestolara katılamıyordum.
Sonrasında tutuklamalar başladı. Sergideki bir eser hedef gösterildi ve bir kişinin ifade özgürlüğü sanki bütün taleplerin, dayanışmanın, direnişin bir sembolüymüş gibi gösterildi.
TIKLAYIN - "Tüm bileşenlerimizle karşısındayız Melih Bulu'nun"
Halbuki bizim bileşenler olarak taleplerimiz çok net. Bunlar, Melih Bulu'nun istifası ve üniversite özerkliği için yasaların oluşturulması. Gözaltılar ve tutuklamalar başlayınca bunlara arkadaşlarımızın serbest bırakılması da eklendi.
Mezun arkadaşlarımızla sosyal medyada konuyla ilgili gördüğümüz şeyleri konuşmak için bir Clubhouse odası kurduk. Oda aldı başını gitti, 5 bin kişiye filan ulaştık, o oda sınırını aşınca başka bir tane daha açtık, sesimizi oraya vererek farklı odalarda yayını devam ettirdik daha fazla kişi dinleyebilsin diye.
Böylece olan biteni internetten takip etmek yerine arkadaşlarımıza, hocalarımıza, diğer mezun arkadaşlarımıza doğrudan ulaşma şansımız oldu. Gazeteciler, hukukçular, siyasetçiler odalara katılmaya başladı.
TIKLAYIN - "Liyakatin olmadığı yerde eğitim kalitesi düşüyor"
Bunun sonunda da buna ihtiyacımız olduğunu fark ettik. Çünkü ana akım medyada şu anda öğrencilerin yaşadığı problemleri göremiyoruz. Akademik talepleri olan bir kitleden bahsediyoruz. Bunlar, insanların politik görüşlerinden bağımsız olarak aslında anlaşılabilir talepler.
Bugün Güney Kampüs'teki direniş, öğrencilerin başlattığı ve hocaların desteğiyle süregelen mücadele, tamamen siyaset üstü. Yani bunun doğrudan bir muhatabı yok aslında. Bazen bu eksen kaydırılmaya çalışılıyor. "Cumhurbaşkanı'na mı karşı çıkıyorsunuz?" deniliyor. Kimsenin öyle bir derdi yok.
Herkesin tek bir derdi var, o da eğitim. Bu eğitimin düzgün alınabilmesi için de belirli araçların üniversitenin içinde kalabilmesi gerekiyor. Rektör de en temeldeki araçlar biri.
Boğaziçi'nin kültürüne karşı bir aksiyon var ve buna karşı bir direniş olduğu da gerçek. Ama onun dışında, bu direnişi Türkiye'deki farklı direnişlerle doğrudan özdeşleştirmek ve ortak anlamlara çıkarmak yanlış.
"Değerlerin sürdürülmesi önemli"
Boğaziçi Üniversitesi'nde gelecekte yaşanabilecek herhangi bir nitelik kaybı sizi diplomalarınız nezdinde de endişelendiriyor mu?
Bizim endişemiz daha bütünsel. O da Boğaziçi gibi bir değerin kaybolması üzerine. Zaten Boğaziçi'nde o nitelikli eğitimi almış insanlar hayatta bir bilgi birikimine sahipler. Eğitim niteliğinin azalacak olmasına duyulan endişe, bence ana etken değil insanların tepki göstermesinde. Ana etken, Boğaziçi gibi bir değerin artık Türkiye'de olmayacak olması ve böyle bir eğitim kurumunun kendi kültürüyle var olamayacak olması ihtimali bana göre.
TIKLAYIN - 11 üniversiteli neden tutuklu?
Ben 17 ila 23 yaşlarım arasında Boğaziçi'ndeydim. Karakterimin, kimliğimin, düşüncelerimin oluşmasında okulun çok etkisi oldu. Çok özgürlükçü ve demokratik bir ortamda yetişme şansı elde ettim. Bu değerlerin başkalarına sunulması ve bunun sürdürülebilir olması çok önemli. Ben Boğaziçi'ne bir aidiyet duyuyorum ve aidiyet duyduğum o değerlerin devam etmesine karşı da bir sorumluluk hissediyorum.
Clubhouse'taki yayınlar nedeniyle ifadeye çağırılanlar oldu. Siz de bu kişilerden birisiniz. Korkuyor musunuz?
Bizi çağırdılar ama Clubhouse'ta yaptığımız şey suç değil. İfade özgürlüğümüzü ve haberleşme hakkımızı kullanıyoruz. İfadede sorulan sorular da Twitter'da "20 bin kişinin retweet ettiği bir şeyi neden paylaştınız?" gibi şeylerdi. Genel anlamda suç teşkil eden bir hareketimiz olmadığı için bize sorulan sorular da absürt bir seviyedeydi. O yüzden de günün sonunda korku unsuru olmuyor bizim için bu.
Taleplerinizin sonuca ulaşacağına inanıyor musunuz?
Taleplerimize Türkiye'nin her kesiminden insan zaten destek veriyor. Bu destek var olduğu için de ben buradan Boğaziçi'nin kazanım sağlayacağını düşünüyorum ve buna inanıyorum. Toplumsal taleplerle ilgili şeylere de Türkiye'nin genel toplum yapısı karar verir. Ancak ben akademik taleplerin karşılanacağına inancımı sürdürüyorum.
(DŞ)