İşten çıkarılan akademisyenler, sözleşmesiz çalıştırılan burslu öğrenciler, taşeron işçiler, iş güvencesizliği… Vakıf üniversiteleri benzer sorunlarla gündemde.
Böyle bir ortamda bilgi alışverişi ve dayanışma için Vakıf Üniversitesi Emekçileri Dayanışma Ağı (VÜEDA) ile bir araya gelenler seslerini daha çok duyurmak olmak için bir internet sitesi kurdu.
Biz de yeni siteyi fırsat bilip VÜEDA’dan Derya Özkaya ile vakıf üniversitelerinde çalışanların sorunlarını ve VÜEDA’yı konuştuk.
VÜEDA nasıl kuruldu?
Türkiye’deki 72 vakıf üniversitesinin 38’i İstanbul’da. |
VÜEDA vakıf üniversitelerinin her hangi birinde çalışmış, çalışmakta olan veya çalışmayı düşünen tüm öğretim elamanlarının, idari personelin ve kadrolu / taşeron statüde çalışan teknik personelin çalışma koşulları ve hakları hakkında bilgileneceği ve ilişkileneceği bir ağ kurma amacı ile hayata geçirildi.
VÜEDA vakıf üniversitelerinde çalışma koşulları, işten çıkarmalar, hukuki süreçler, hak ihlalleri, örgütlenmeler hakkında bilgi alışverişi ve dayanışma amacıyla Haziran 2011’de kuruldu.
2009’da Bilgi Üniversitesi’ndeki sendikalaşma hareketi, Maltepe Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin turnikelere karşı mücadelesi, 2013’te Koç Üniversitesi’nde taşeron işçilerin işten çıkarılmasına karşı mücadele, sigortasız çalışmaya karşı biraraya gelen Yeditepe Asistan Dayanışması, burslarının ve haklarının keyfi kesilmesinin ‘çardak eylemi’ yapmaya ittiği Sabancı Üniversitesi Lisansüstü Burslu Öğrencileri’nin (LÜBO) deneyimi ve pek çok pek çok başka üniversitede tekil ve çoğu zaman hukuksuz işten çıkarmalara karşı verilen hukuki mücadeleler bu oluşumun öncülüğünü oluşturdu.
Bilgi Üniversitesi’ndeki sendikalaşma girişiminde görülen mevcut sendikal yapı içerisinde ihtiyaçların karşılanmaması bu ağı kurmanın önünü açtı.
KESK’e bağlı Eğitim-Sen Üniversiteler Şubesi bünyesinde, Haziran 2011’de bir ‘Vakıf Üniversiteleri Çalışma Birimi’ kuruldu. Bu ‘birim’ hemen arkasından ‘VÜEDA, Vakıf Üniversitesi Emekçileri Dayanışma Ağı’na dönüştü.
İş güvencesizliği
LÜBO
Vakıf üniversitesi öğrencileri de Vakıf Üniversiteleri İletişim ve Dayanışma Ağı (VİDA) ile birlikte mücadele alanı oluşturdu. |
Derya Özkaya yemek, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçların pahalılığının yanı sıra vakıf üniversitelerindeki temel sorunun iş güvencesizliği olduğuna dikkat çekiyor.
Asistanlar, burslu öğrenciler gibi pek çok farklı pozisyon var. Onlardan biri “Lisansüstü Burslu Öğrenci”. Özkaya da Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Yüksek Lisans Programı’nda bir LÜBO.
"Bir nevi kaçak işçiyiz"
Bunun anlamı burslu olarak okuduğu bu bölümde bursunun karşılığı olarak çalışması. Nasıl işlediğini kendisi anlatıyor:
“Sabancı, Koç, Şehir Üniversitesi’nde de olan bir durum. Yüksek lisans ve doktora öğrencileri burs miktarlarına göre çalışmakla yükümlü.
“Ben iki yıl yüksek lisansım boyunca asistanlık yapıyorum. Dört çeşit burs var. Burs miktarı değiştiğinde çalışma yükü de değişiyor. Yüzde yüz burs alanlar haftada en fazla 20 saat çalışıyor, birinci sınıfların ortak derslerinde asistanlık yapıyorlar. Ders sonrası tartışmaları yönetiyor, sınav kağıtlarını okuyorlar.
“Sigorta yok, sözleşme yok, bir nevi kaçak işçiyiz. Kayıtlı bir şey yok.”
Sözleşmeli çalışanlar
Saat bazlı çalışanlar, okutmanlar gibi iş güvencesinin olmadığı farklı pozisyonlar da var.
“Saat başı ücret alanlar ucuz iş gücü oluyor. Her dönem başı sözleşmeleri yenileniyor ya da yenilenmiyor.
“Kadrolu personele oda tahsis edilirken onlara edilmiyor ya da üç-dört kişinin odasında yer veriyorlar.
“Kadrolu personel sayılmadıkları için servisten, varsa yemek ücretinden yararlanamıyor. Haftalık verdiği ders üzerinden ücretleniyor. Ücretler okuldan okula değişiyor.”
Özkaya kıdem yükseldikçe iş güvencesinin daha çok olacağının düşünüldüğünü ancak gerçeğin pek de öyle olmadığını anlatırken vakıf üniversitelerinde profesör ve dekanların da işten çıkarmalarla karşılaştığını hatırlatıyor.
Çalışma koşulları
"Yalnızlaştıran mimari"
Vakıf üniversiteleri özel dizayn binaları ve kampüsleri ile dikkat çekiyor ancak öğrencilerin ve akademisyenlerin bir arada olacağı ortak alanların eksikliği söz konusu. Özkaya mimari yapıların “yalnızlaştırmaya yönelik” olduğunu anlatıyor:
“Akademisyenlerin bir araya gelmeleri için ortak alan olmuyor. Akademisyenlerin odası bile koridorda yürürken birbirini görmemek üzere, mümkün olduğunca steril ve az insan görülebilecek şekilde dizayn edilmiş.
“Sabancı’da bahçede bank bulmak bile mucize. Kafeler çok pahalı ve yeterli değil. Akademisyenler için ortak mekan yemekhane oluyor, orada da toplanıp konuşulabilecek bir ortam yok.
“Kişiler ancak kendileri çaba harcarsa atıl durumdaki bir yeri ortak mekan haline getiriyor. Öğrencilerin kurduğu Çayhaneler, Sabancı’da bursların kesilmesine karşı toplanılan Çardak buna örnek.”
Turnike uygulamaları da bir başka nokta. Akademisyenlerin kart okutarak giriyor, giriş çıkış saatleri görülüyor, turnikeden geçmediklerinde uyarılarla karşılaşıyorlar.
Hukuki mücadele
"Yalnız yürütülen hukuki mücadele daha yıpratıcı"
Davalar VÜEDA’nın internet sitesinde de ayrı bir alan açılmasına neden olacak kadar gündemde. Çoğu akademisyenlerin işten çıkarmalar, ya da genel kullanımla sözleşmelerin yenilenmemesine yönelik açtıkları davalar.
“Vakıf üniversitelerinin en temel özelliklerinden biri insanları yalnızlaştırması” diyen Özkaya bunun hukuki mücadelede de insanları yalnız bıraktığını söylüyor. Davaları ayrıca ele almalarının sebebini bu konudaki mücadeleyi dayanışmayı birleştirmek.
“Çalışma koşulları ve sözleşmeler çok farklı. Genelde mobbing uygulayıp, odalara çağırıp, bireysel uyarılar ve tehditler gelebiliyor. İnsanlar pek fazla birbiriyle konuşmuyor.
“Örgütlenme zayıf olduğu için herkes bunun sadece kendi başına geldiğini düşünüyor. Hukuki sürecin de ya nasıl yürüteceğini bilmiyor ya da yalnız başına yürütüyorlar. Yalnız başına yürütülen hukuki mücadele daha yıpratıcı oluyor.”
Taşeron işçiler
"İşçilerin bizimle konuşması yasak"
Temizlik, güvenlik, yemekhaneden sorumlu taşeron işçilerin sorunları da ayrı bir başlık. Özkaya, taşeron işçilerin çalışma koşulları ve baskıları anlatırken SOMA ile birlikte taşeron işçilerin daha görünür olduğunu, kendilerinin de öğrenci, asistan ve çalışanlar olarak forumlar yaptıklarını söylüyor.
“Bir arada durmamız bile güç. Sabancı’da destek personeli denilen, temizlik, yemekhane ve güvenlik işçilerinin bizimle konuşması yasak. Yazılı bir şey yok ama taşeron şirketin yöneticileri yasaklamış. Sadece merhaba, iyi günler deyip, kolay gelsin dediğimizde teşekkür ediyorlar.
“Güvenlik kameraları var. Temizlik işçilerinin çalıştığı fakülteden başka binaya girişi de yasak. Çalışma koşulları kötü, ortak alanları yok. Sabancı’da geçen yıl yemekhanede yemek yemeye başladılar.” (BK)
* VÜEDA'nın internet sitesine gitmek için tıklayın.